
Üç yıl önce birlikte çalıştığım bir arkadaşım İşçi Dayanışması gazetesi ile tanışmamı sağladı. O gün bugündür bültenimizi ilgiyle takip ediyorum. İşçi Dayanışması, ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri sınıfımızın penceresinden bakarak bizlere aktarıyor. Bültenimiz bizlere gerçekleri anlatıyor. Patronların görmemizi, öğrenmemizi istemediklerini bizlere göstererek, anlatarak bizleri bilinçlendiriyor. Ben İşçi Dayanışması sayesinde gerçekleri görmeye başladım ve egemenlerin bizleri kandırmak için kullandıkları yöntemlere çok şaşırdım. Günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar, sorunlar mutlaka bültende çeşitli yazılar vesilesiyle yer almış oluyor ve biz bu sorunlarla karşılaştığımızda nasıl davranmamız gerektiğini bültenden öğreniyoruz.
Yaşadığım bir örnek bana bu duyguları tekrardan hissettirdi. Çalışırken telefonum çaldı. Telefonun ekranındaki numara maaş kartını kullandığım bankanın numarasıydı. Telefonu açtığımda telefondaki müşteri temsilcisi bana “ayrıcalıklar dünyasından” bahsederek kredi kartı tanıtımı yaptı. Müşteri temsilcisinin bahsettiğine göre bu kredi kartı “üst düzey” müşterilere sunulan bir kredi kartıymış! Dolayısıyla bu kartın her müşteriye verilmediğinden, ayrıcalık tanınan müşterilere sunulduğundan bahsetti. Ben de kendisinin sunduğu kartın bana “ayrıcalık” tanıyamayacağını, zaten asgari ücretle çalışan milyonlarca işçi ile aynı “ayrıcalıklara” mahkûm edilmiş olduğumu anlattım. Bu konuşmayı yaparken bir taraftan da daha önce bültende yer alan “Marlboro Erkeği”, Ispanak ve Kapitalizm [1] başlıklı yazı aklıma geldi. Yazıda geçen şu satırları anımsadım: “Her yerde karşımıza çıkan reklamların mahareti büyük: En zararlı, en tehlikeli ürünleri son derece yararlı ve eğlenceli gösterirler. O ürünlerle ilgili masum ve çekici imajlar yaratırlar. Bizleri o ürünlere ihtiyacımız olduğuna ikna ederler ve satın almamızı sağlarlar… Cips, kola, çikolata reklamlarındaki eğlenceli ortamları, zengin sofralardaki mutlu aileleri, çekici kadınları, erkekleri düşünelim. Bu sahte imajlar dünyasında satın alınan araba ‘sıradanlığa tepkimiz’, saat ‘prestijimiz’, parfüm ‘çekiciliğimiz’, çikolata ‘mutluluğumuz’, banka ‘dostumuz’, kredi kartı ‘ayrıcalığımız’, cep telefonu ‘hayatla bağlantımız’, spor ayakkabısı ‘özgürlüğümüz’ olarak sunuluyor. Karakteriniz, insani değerlere sahip olmanız önemli değil, önemli olan neye sahip olduğunuz, neyi tükettiğiniz diyorlar.”
Ben bu yazı ve yaşadığım örnekle de anladım ki hayatımın en büyük ayrıcalığı, İşçi Dayanışması’nı okuyabilmek ve UİD-DER’in çalışmalarına katılabilmektir.