Merhaba dostlar. 9 Kasım Pazar günü UİD-DER İşçi Tiyatrosu’nun Aydınlı temsilciliğinde düzenlediği “İşçiler İçin Nasıl Bir Oyun Oynamalı?” adlı tiyatro etkinliğine katıldım. Etkinliğe çok sayıda işçi katılmıştı. 7’den 70’e her yaşta izleyici vardı.
Oyunda, madende yıllarca çalıştıktan sonra yaşlı olduğu gerekçesiyle işten atılan İşçi Hasan’ın patronuna açtığı bir davada yaşananlar anlatılıyordu. Şunu belirtmek istiyorum ki hayatımda ilk defa taraf tutmayan bir mahkeme gördüm. Neyse ben tiyatroyu anlatmaya devam edeyim. Hâkim sürekli patronu sıkıştırıyordu. Ve patron sıkıştıkça sıkışıyordu. Patron her defasında şunu söylüyordu: İşçiler çalışmak zorunda, ben olmazsam onlar aç kalır, ben onlar için bu madeni açtım, onlar için yatırım yaptım. Patron, uşaklarını da kullandı ama yine de hâkimi ikna edemedi. Bir imam dini kullanarak mülkiyetin Allah vergisi olduğunu söyledi, bir avukat ise sürekli olarak patronunun ne iyi işler yaptığından bahsetti. Ama hâkimin bir türlü anlayamadığı bir konu vardı: Bütün bu serveti kanıyla, canıyla çalışan işçiler yaratırken, nasıl olur da tek bir adam bütün bunlara sahip olur?
“Dünyayı yaratan işçiler ama sefasını süren bir avuç asalak!” Gerçekten bu nasıl oluyor? Oluyor işte, işçi sınıfı bu şekilde örgütsüz olduğu sürece de olacaktır. Eğer biz işçiler bu sermaye düzenine dur diyemezsek, İşçi Hasan gibi ortada kalan çok olacaktır.