
Merhaba arkadaşlar, öncelikle İşçi Dayanışması’na emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ekim sayısını okurken bir yer dikkatimi çekti. Bunu arkadaşlarla paylaşınca mektup yazmamı önerdiler. Ben de kalemi, kâğıdı aldım ve yazmaya başladım. Gazetede yoksulluktan bahsediliyordu. “Yoksul olmak ayıp değil ve yoksulluğumuzun nedeni de bizler değiliz” [1] deniyordu. Evet, yoksulluğumuzun nedeni bizler değiliz. Emeğimizi sömüren, emeğimiz üzerinden zengin olanlardır ve adalet sadece bu insanlara vardır çünkü onların mülkü vardır. Mahkeme salonlarında gördüğümüz “Adalet mülkün temelidir” cümlesi tam da patronlar için söylenmiştir. Paran varsa, malın mülkün varsa sana adalet var ama bu saydıklarım yoksa sana zırnık kadar adalet yok. Bu kapitalist sömürü düzeninde işçinin işgücünden başka satacak bir şeyi yok, o yüzden de ona adalet yoktur. Bu durumu hak-adalet arayışı için Manisa’dan Ankara’ya yürümeleri engellenen Somalı maden işçilerinin ve sendika yöneticilerinin jandarmaya isyan eden konuşmalarında da net bir şekilde görüyoruz:
“Sanki suçlu bizmişiz gibi, sanki hırsızlığı namussuzluğu, arsızlığı biz yapmışız gibi hesabı bizden sormaya çalışıyor. Yani hesabı sorması gerekenlere gidip hesap soramayanlar, bize hesap sormaya çalışıyorlar. Oysa bizim haklılığımızı cümle âlem biliyor. Devlet bunu yapanlardan hesap sorsun gücü yetiyorsa! Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet, gücünü bizde sınayacak öyle mi? Öyle mi alay komutanı? Buradayız biz! Yıllarca arkadaşlarımızın bedeninden parçalar kopartıldı o madende, parçalar! Şimdi bize güç göstereceksiniz ve biz bu güçten korkacağız öyle mi? Vallahi de korkmuyoruz, billahi de korkmuyoruz sizden!”
Bu isyan, sömürü düzeninde emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan insanların isyanıdır. Adaletin kapitalistler için olduğu bu sistemde ezilenlerin çığlıkları boğulamaz! Ama biz birleşirsek bu adaletsiz sistemi boğarız!