
Kızlar, özgür olmak isterseniz
Benden size bir tavsiye
Sendikalı bir eş bulun kendinize
Ve katılın emekçi kadın komitesine
Evlilik hayatı zor değildir
Sendika üyelik kartınız varsa
Ve sendikalı adamın mutlu bir hayatı vardır
Eşi de sendikalıysa
1940’lı yıllarda ABD’de Oklahomalı petrol işçileri grevdedir. İşçi sınıfının ozanlarından Woody Guthrie ve Pete Seeger işçilerin yanı başındadır. Bir sendika yöneticisi onlardan grevci işçiler için bir şarkı yapmalarını ister. “Union Maid” yani “Sendikalı Kadın” şarkısının ilk versiyonu böyle ortaya çıkar. Yıllar içinde yeni yeni sözler eklenir şarkıya. Şarkının her bir satırı emekçi kadınların çileli yaşamlarını, baş eğmezliğini, mücadelelerinin coşkun ruhunu yansıtır. Sendikalı, örgütlü işçi kadının patronlardan korkmayacağı, yaşam kolay olmasa da her zaman dik duracağı, erkek işçilere de cesaret vereceği anlatılır.
Siz, özgür olmak isteyen kadınlar
Benden size bir tavsiye
Bize belletilen ezberlerden kurtulun
Bizim bir mücadele geçmişimiz var
Kadın hakları için mücadelemiz var
İşçilerin birleşmesi gerekir
Jones Ana gibi, işçileri harekete geçirelim
Her kavganın en ön safında olalım
İşin kolayına kaçmazsak, şarkı deyip geçmezsek bu sözler derin manalar taşıyor ve bizlere çok şey anlatıyor. Patronlar işçileri makinenin bir parçası hatta bir yük hayvanı gibi görür ve ölesiye çalıştırırlar. İşçi, yaşamın ona insan olduğunu hissettirecek güzelliklerinden mahrum kalır. İnsan gibi yaşamadığını hisseder, çevresindeki insanlara yabancılaşır.
İşçiler için birlik olmak demek, örgütlenerek patronlar karşısında güçlü olmak, dik durabilmek demektir. Dayanışma ve birlik içinde olan işçiler kendilerini yalnız ve güçsüz hissetmezler. Daha iyi çalışma koşulları için birlikte hareket ederler. Birbirlerini dinlemeyi, birbirlerine değer vermeyi, saygı duymayı bilirler. Kadın ya da erkek ayırt etmeden sermaye sahiplerine karşı mücadele ederken haklı olmanın onur ve mutluluğunu birlikte yaşarlar. İşçiler dayanışma içinde olursa her zorluk aşılır. İşte bu gerçeklerin farkında olmak sınıf bilincine sahip olmak demektir. İşçiler ancak örgütlü mücadele içinde olurlarsa kendilerini değerli hissetmeyi ve değer vermeyi öğrenir, değişir, dönüşür, gelişirler. Makinenin bir parçası olmaktan, yavanlıktan, yabancılıktan, yalnızlık duygusundan kurtulur, insanlaşırlar. Mücadele içinde olan ve dönüşen işçiler kendi sınıf kimliklerini, örgütlülükten doğan kültürlerini yaşamın her alanına taşırlar. Bu durum evlerine de eş ve çocuklarıyla ilişkilerine de yansır ve böylesi şarkıların ortaya çıkmasını sağlar.
Maden filmindeki Nurettin karakterini hatırlayalım. Eşine ve çocuklarına değer vermez ama mücadele edince değişir. Nurettin ve arkadaşları hem patrona hem de sarı sendikaya karşı bir mücadele başlatırlar. Nurettin, türlü sınavlardan geçer ama her defasında baskıya, hor görülmeye baş kaldırır. İşçileri horlayan, kandırmaya çalışan satılık sendika başkanının yüzüne haykırır: “Biz koyun muyuz, ikide bir ‘kandırılmışlar’ deyip duruyorsun?” Bu sözler Nurettin’in insan yerine konulma isteğinin dile gelişidir. İşçi Dayanışması’nın 108’inci sayısında yer alan İşçi Nurettin’in “İnsanlaşması!” [2] başlıklı yazıda şöyle anlatılır Nurettin’in insanlaşma serüveni:
“Bir işçi olarak Nurettin’in dönüşümü hiç kolay değildir. O da tıpkı diğer milyonlarca işçi gibi adam yerine konulmamaya, düşünmemeye, fikirlerini, zamanını, kadınları değersiz görmeye alışmıştır. Nurettin’in maden dışındaki sosyal hayatında eski alışkanlıkların üstesinden gelmesi kolay olmaz. Maden yönetimi tarafından kasıtlı olarak kente çağrılan panayır, işçileri sorunlarından uzaklaştırır. Şans oyunları, kadınlar, eğlenceler akıllarını başlarından alır. Mücadeledeki görevleri yerine panayırdaki şovların sahte çekiciliğine kapılan Nurettin’e, doğru yolu gösteren arkadaşı İlyas olur. Yaşadıklarından önemli bir ders alan Nurettin aklını başına devşirir. Bir yudum insaniyete ihtiyaç duyan panayırdaki kızın, insani yaklaşımını cinsellik olarak yorumlayan Nurettin artık geride kalmıştır. Nurettin evine, ailesine artık bambaşka bir kişi olarak döner. Bütün aileyi toplar ve heyecanla ‘bu son, bundan sonra yanlış yok artık, bizim evimiz temiz olmalı, beyaz olmalı, karanlık olmamalı, hep beraber çıkacağız aydınlığa’ der. Nurettin evini beyaza boyar. Elbette bu bir simgedir; değişen dönüşen, kendisini insan gibi hisseden, bunu da ailesine yansıtan ve yaşamına müdahale eden Nurettin’in dönüşümünün simgesidir.”
Nurettin’in, Nurettinlerin hikâyesi, Sendikalı Kadın şarkısının sözlerinin doğruluğunun kanıtı değilse nedir?