
Cep telefonu, teknolojinin ama özellikle de iletişim teknolojisinin, ırak olanın yakın hale gelmesinin sembolü. Ama şimdi günümüz dünyasını bir an için unutalım ve insan topluluklarının tarım yapmaya başladığı zamanlara gidelim. Toprağın veriminin artması daha çok gıda elde etmek ve açlıktan kurtulmak demekti. Önce insan gücüyle hareket ettirilen saban bulundu. Bu yöntem toprağın verimini arttırdı ama insanın gücü bu sabanı uzun süre kullanmaya, verimi önemli ölçüde arttırmaya yetmiyordu. At, eşek gibi hayvanların evcilleştirilmesiyle tarımda hayvan gücünden yararlanılmaya başlandığında bu sorun çözülmüş oldu. Karasaban, tahtadan yapılmış gövdenin ucundaki demirle toprağı alt üst ederek verimi ortaya çıkarmış, bu sayede ekin ekilen alan da artmıştı. Bu o dönem için teknolojik bir devrimdi. Bugün tarımda artık “ilkel” olarak kabul edilen karasaban yerine toprağı süren, buğdayı eken, toplayan, sapla samanı ayrıştırıp paketleyen makineler kullanılıyor. Hatta olgunlaşan meyveleri tespit edip toplayan yapay zekâ destekli dronelar (hava araçları) üretilmiş durumda. Günümüzde gençlerin pek çoğu sabanın ne olduğunu bile bilmez. Zira bir zamanlar devrimsel bir buluş niteliği taşıyan karasaban tarihin derinliklerinde kalalı çok oldu. Peki, teknolojinin gelişkin olması tek başına bir toplumun gelişkin olmasına, medeniyetin sömürüden kurtulmasına ve insanın gerçek anlamda insanlaşmasına yeter mi?
Karasabanı hiç görmemiş bir genç cebindeki telefondan internete bağlanarak “karasaban nedir, ne için kullanılmıştır?” gibi bilgilere dakikalar içinde erişebiliyor. Dünyanın diğer ucundaki bir insanla görüntülü konuşabileceğimiz, başka ülkelerin sokaklarını 3 boyutlu görüntülemeyle görebileceğimiz bir teknoloji cebimizde duruyor. Üstelik cep telefonu yapay zekâyı, bilimi ve teknolojiyi simgeleyen cihazlardan sadece birisi. Peki, teknoloji dünyayı aşarak uzayın derinliklerinde seyahat ederken emekçilerin refahı artıyor, sömürü ve savaşlar son buluyor mu? Nâzım Hikmet kapitalizmin esaretindeki bilim ve teknolojinin gelişmesinin nasıl bir çelişki içinde olduğunu bir şiirinde şöyle ifade eder: “Aya gidilecek/ daha da ötelere/ teleskopların bile görmediği yere/ Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç kalmayacak/ korkmayacak kimse kimseden/ emretmeyecek kimse kimseye/ yermeyecek kimse kimseyi/ umudunu çalmayacak kimse kimsenin?”
Hiç düşündük mü? Bugün sadece bir fabrikada her 30 saniyede bir akıllı telefon üretilebiliyor. Diğer taraftan Türkiye’de asgari ücretli bir işçinin kendi ürettiği bu telefonu alabilmesi için yaklaşık 400 saat çalışıp, kazandığı parayı başka hiçbir harcama yapmadan telefona yatırması gerekiyor. Yine bugün başka bir ülkede üretilen ürünü telefon üzerinden tek tıkla sipariş etmek ve kapıya kadar gelmesini sağlamak mümkün. Fakat diğer yandan soğuk havalarda temel ihtiyaç olan bir montu bile alamayan, alsa bile bunun için kredi çekmek zorunda kalan gençler var. Bunlar kapitalist sistemin çelişkilerini gösteren en basit örnekler.
Nasıl ki karasabanın icadı tarımda verimin artmasına neden olmuşsa, cep telefonu gibi cihazların üretilmesini sağlayan teknoloji de insanlığı ileriye götürecek buluşlardır. Fakat unutmamak gerekir ki kapitalizmde her ilerleme işçi sınıfı için başka, sermaye sınıfı için başka sonuçlar üretir. On yıllar öncesinde bilim ve teknolojinin gelişiminin insanlığın tüm sorunlarını çözeceği öngörülüyordu. Fakat kapitalizm altında bu mümkün değildir. Üretim araçlarının çok daha ileri düzeyde gelişimini engelleyen, bilimsel gelişmeleri insanlığın yararı yerine savaş gibi yıkıcı güçlerin hizmetine sunan kapitalist sistemin kendisidir.
Yediğimiz yemek, içtiğimiz su, soluduğumuz hava; bugün hepsi tehdit altındadır. Buna karşın teknoloji sermayenin elinde toplumu atomize edip, yalnızlaştırmanın bir aracı olarak kullanılıyor. Telefon, sahibine burjuva ideolojisini zerk etmek, yön vermek için tasarlanıyor, kullanılıyor. Işıltılı dünyaların sığdığı küçük alete hapsolan, kendine ve topluma yabancılaşan bir nesil yaratılıyor. İşsizlik, yoksulluk, yoksunluk, depresyon sarmalına hapsedilen, ürettiği ürün üzerinde söz hakkı olmayan emekçi insanlık yoluna devam edebilmek için bir çıkış arıyor.
“İnsanlığın Büyük Bir Dönüşüme İhtiyacı Var” [1] yazısında (İD, 174. sayı) belirttiğimiz gibi insanlık tarihsel bir dönüşümün eşiğinde duruyor. Bugün maddi ve kültürel olanaklarla yoksulluk, açlık, barınma gibi sorunları ortadan kaldırarak, sömürü ve savaşlara son vererek insanlığın özgürleşmesinin önünü açmak mümkün. İnsanlık açlık ve yoksulluktan, sömürü ve savaşlardan kurtulmak için büyük yol aldı, destansı mücadeleler verdi. Karasabandan cep telefonuna bu mücadelede sayısız kuşağın emeği var. Kapitalizm yıkılıp sömürü ve savaşlar son bulduğunda, işte o zaman bu mücadele nihayete erecek ve insanlık huzur içinde yaşayacak!