
Merhaba dostlar, sizlerin de bildiği gibi 2011 yılında Suriye topraklarını ateş çemberine alan emperyalist savaş yüzünden milyonlarca Suriyeli aile evini, işini, yurdunu, anılarını ve umutlarını bırakarak dünyanın dört bir yanına savruldu. Bu göçmen ailelerden önemli bir kısmı da yaşadığımız topraklara yani savaşın bir tarafı olan Türkiye’ye geldi. Sizlere bu göçmen çocuklardan biri olan Delevan’ın hikâyesini anlatacağım. Tıpkı diğer emekçi göçmenler gibi Delevan da Türkiye’de çok zor şartlar altında derin bir yaşam mücadelesi veren, her türlü ırkçı söylemlere maruz kalan ve dışlanan bir göçmen çocuğudur.
Soğuk bir kış günü evimin yakınında bulunan bir AVM’ye gitmiştim, o dondurucu soğukta kapının önünde küçük bir kız çocuğu oturuyordu. Bir garson çocuğa ısrarla yemek vermeye çalışıyordu. Fakat çocuk yemeyi reddediyordu. Yanına yaklaşıp adını sordum ve “Delevan” dedi. Neden ağladığını sordum, cevap vermedi. Ben de yemek teklif ettim, yine kabul etmedi. Küçük çocuğa “peki ne istiyorsun?” diye sordum, “oyuncak” dedi.
İşte o an genç bir işçi olarak bu sistemin ne Delevan’a ne de işçi sınıfının çocuklarına bir şey veremeyeceğini bir kez daha anladım. Sonra Delevan’ı da alarak bir oyuncakçıya gittim. Beğendiği bir oyuncağı aldım. Küçük çocuğun güzel gözleri parlıyordu. Şunu bir kez daha anladım ki geleceğin güzel günlerini biz işçi sınıfı getireceğiz. Çocukların yatağa aç girmeyeceği, oyuncaksız kalmayacağı bir dünyayı mücadelemizle birlikte var edeceğiz.