1886 yılında Amerikan işçi sınıfının yaktığı ateşi bütün dünyada olduğu gibi bu topraklarda da bizler alevlendirmeye çalışıyoruz. O yıllarda sekiz saatlik işgünü talebiyle sokaklara dökülen on binlerce işçi Amerikan burjuvazisinin yüreğine korku salmıştı. Burjuvazi bu gösterileri kanla bastırdı ve Haymarket olayı tarihe işçilerin kanıyla yazıldı. İşçi lideri Albert Parsons ve arkadaşları “geçmişi ve düşüncelerinden” dolayı idam edildiler. İşte bundan sonra işçilerin uluslararası birlik, dayanışma ve mücadelesini simgeleyen 1 Mayıs tüm dünyada işçiler tarafından kutlanmaya başlandı.
Amerikan işçi sınıfının yaktığı meşaleyi bu topraklarda da biz Türkiyeli işçi ve emekçiler yükseltmeye çalışıyoruz. Bu yıl 1978 yılından beri işçi kitlelerine kapalı olan Taksim işçilere açıldı. Peki Taksim işçiler için neden bu kadar önemli? 1977’de kutlanan ve 500 bin emekçinin doldurduğu Taksim alanında onlarca işçi kardeşimiz katledilmişti. 78’de ise Taksim Meydanı 150 bin işçiyi ağırladı ve o yıldan sonra Taksim yasaklandı. Burada altını çizmemiz gereken çok önemli bir nokta var: “Kaybedilen mevziler ancak örgütlü mücadeleyle kazanılır.” Bu gerçekten hareketle gerek sendikalara gerekse işçi sınıfı siyaseti yapan örgütlere çok büyük iş düşmektedir. Eğer dert işçi sınıfının örgütlülüğünün yükseltilmesiyse yol bellidir: sınıf içinde bıkmadan usanmadan çalışmak. Bu uğurda can verenleri, bedel ödeyenleri anmanın en güzel yolu bu değil midir? Zaten işçi sınıfının örgütlülüğü yüksek olduğunda 1 Mayısları istediği yerde kutlayabilecek güce sahip değil midir?