“1 Mayıs, 1 Mayıs, İşçinin Emekçinin Bayramı!” marşıyla birlikte yıllarca düşlediğimiz o coşkulu 1 Mayıs’ı kutladık. Bu kez, yıllar önce birleşik ve kitlesel kutlanan 1 Mayıs’ı büyüklerimizin anılarından değil, bizzat kendimizin yaşaması biz gençler için çok anlamlıydı.
1 Mayıs yaklaşırken içinde bulunduğumuz ruh hali genel olarak havanın bu şekilde eseceğine yönelikti. Ve bu ruh hali yürütmüş olduğumuz çalışmalarımıza da yansıdı. Coşkumuza heyecanımızı da katarak işyerimizde, mahallelerimizde işçi kardeşlerimize aktarmış oluyorduk. Bu görev bilinciyle üstlendiğimiz sorumluluğu diğer mücadele arkadaşlarım gibi ben de yerine getirmeye çalıştım.
Bir sağlık çalışanı olarak 1 Mayıs sabahını nöbetten çıkarak karşıladım. Ama bu sabah farklı bir sabahtı. Tarihsel süreci içerisinde süregelen zamanda nice coşkulara aracı olmuştu. Her an alanlara doluşan işçiler aklıma geldikçe yorgunluğumdan da uykusuzluğumdan da eser kalmadı. Büyük bir heyecan ve keyifle nihayetinde UİD-DER ile alandaki yerimizi almıştık. Sloganlar, marşlar, ezgiler, halaylar eşliğinde alanlara akan yüz binlerce işçinin gözlerindeki mutluluk görülmeye değerdi. Böylesine görkemli bir atmosferde içimdeki heyecan adeta bir deve dönüştü. Durdurabilene aşk olsun. Haykırdıkça haykırmaya başladım. Kuşkusuz bu heyecanı disipline etmek, sınıf bilinçli temelde sürdürmek gerekliydi. Üreten ellerimizi şimdi kenetleyip zincirler oluşturarak işçi sınıfının taleplerini haykırıyorduk. UİD-DER olarak kortejimizin bir ucundan bir ucuna dek hep bir ağızdan yükselen sesimiz etkileyiciydi.
Uzun yıllar sonra 1 Mayıs’ın yeniden Taksim’de böylesine kitlesel ve birleşik kutlanması ayrı bir önem taşımaktadır. Dilerim bu durum işçi sınıfı için ve bundan sonraki süreç için başlangıç noktası olur. Alandan ayrılırken aynı disiplin ve düzeni sağlayarak hep bir ağızdan marşlar ve ezgiler söyleyişimiz bu inancın ve güvenin adı gibiydi.
Güzel bir 1 Mayıs’ı geride bırakıp umutlarımızı, inancımızı, coşkumuzu önümüze katarak yürüyoruz!