Buradasınız
Hakkımız Olmayan Tek Şey, SUS-MAK!
Ankara’dan bir kadın işçi
Zor zamanlardan geçiyoruz. Nedenini bilsek de bilmesek de her şey üstümüze üstümüze geliyor. Günde 10 ile 16 saat arası çalışmaktan, ücretlerin geçinmeye yetmemesinden, her gün daha da dibine battığımız siyasi-ekonomik istikrarsızlıktan, savaştan, ölümlerden, cinayetlerden ve daha onlarca nedenden dolayı hayattan bıkmış durumdayız. Sırtımızda kaldırabileceğimizin on kat fazlası bir yük var, altında eziliyoruz. Ama ezilirken patronlar sınıfını zengin eden balımızı bırakmayı da ihmal etmiyoruz. Öyle bir bal bırakıyoruz ki, egemen sınıf, bizim balımızla yediği önünde yemediği ardında, hiçbir zevkten mahrum kalmadan yaşayabiliyor.
Kapkara ve kahırla yüklü bulutlar çökmüş üzerimize. Başımızı kaldıracak takatimiz kalmamış. Öyle anlar geliyor ki sıkıyoruz, sıkıyoruz dişimizi nerdeyse kırılacak. Sıkıyoruz, sıkıyoruz yumruklarımızı kaslarımızı koparırcasına. Ya da öylesine aklımızla oynuyorlar ki sanki hiçbir sorun yokmuş gibi yaşayıp gidiyoruz.
Her gün para hesabı yapıyoruz. Çok olduğundan değil, olmadığından. Ay sonu nasıl gelecek, yarına yol parası nasıl bulunacak, çocuğa harçlık nasıl ayarlanacak, kredi borcunun ne kadarı ödenecek, ev sahibi bu ay nasıl atlatılacak?…” Bütün bunlar yaşamı çekilmez kılarken bir yandan da olağanmış gibi yaşanıyor. Peki, neden sormuyoruz başka bir yaşam mümkün değil mi diye?
Her gün onlarca işçi iş cinayetlerinde ölüyor. Evet, ölüyor! Yaşamdan kopuyor yani. Çoluğu çocuğu ardında kalıyor. Beraberce yaşanacak uzun bir hayat patronların kasasına daha fazla para girsin diye feda ediliyor. Her gün ölüm haberleriyle uyanıyor uyuyoruz. İş cinayetlerinde ölenlerin yanına haksız savaşlarda, paylaşım savaşlarında ölenler ekleniyor. Gencecik fidanlar ne için ölüyorlar? “Etrafımızı çepeçevre saran düşmanlardan vatanı korumak için” mi? Egemenler bugün düşman olduklarıyla yarın dost olduklarında o gencecik fidanlar geri gelecek mi? Hangi ananın oğlunu-kızını hangi fani geri getirebilir?
Sabi sübyan, körpecik bedenler kirli ellerin iğrenç istismarına uğramadı mı? Uğramıyor mu hâlâ? Her gün gözümüzün önünde olmuyor mu bu iğrençlikler? Körpecik yoksul bedenler alevler içinde anne şefkatinden mahrum kül olup yanmadı mı? Yanmaya devam etmiyor mu bombalarla viran olan şehirlerde?
Şimdi soralım kendimize bütün bunlar olurken biz ne yaptık? Ne yapıyoruz? Yoksulluk çeken, geleceği çalınan, tecavüze uğrayan, yakılan çocuklarımıza karşı sorumlu değil miyiz? Evlatlarını her türlü zulümde kaybeden analara karşı sorumlu değil miyiz? Kendi bedenimize, hayatımıza karşı sorumlu değil miyiz? Haksızlık karşısında susmanın hesabını verebilecek miyiz?
Biz işçi sınıfı dünyadaki bütün nimetleri hak ediyoruz. Mutlu bir yaşamı, doyasıya yemeyi, gülmeyi, eğlenmeyi, düşünmeyi hak ediyoruz. Çünkü her şey bizim ellerimizle emeğimizle can buluyor. Ama bir şeyi hak etmiyoruz; SUSMAYI. Üzerimizdeki ağır kara bulutları dağıtmak ses çıkarmaya başlamakla olur. Birimiz ses verdiğinde diğerimiz onu duyar güç alırız. Sonra diğerleri duyar ses büyür büyür aydınlık olur. Haksızlığa boyun eğmeyen onurlu bir yaşam olur. Tercih bizim: Ya birleşir, devleşir; tecavüzcüleri, katilleri, hırsızları, bezirgânları, haydutları yani para babalarını ezer geçer, kendimiz, çocuklarımız ve sevdiklerimiz için tertemiz bir dünya kurarız ya da tek başımıza haksızlıklar karşısında susmanın yüreğimizde bıraktığı kaya gibi ağırlıkla sefil bir hayat yaşarız. TERCİH BİZİM!
İşçi Nurettin’in “İnsanlaşması!”
GSS Prim Borçlarında Son Durum Ne?
Son Eklenenler
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...