Buradasınız
6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
6 Şubat 2025 - 00:00
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin üstüne perde çekildi, adeta hafızalar silindi. Sanki böyle bir felaket yaşanmamış, yüz binlerce insanın yaşamı cehenneme dönmemiş gibi davranıldı. Zaman, sorunlar çözülmeden yaralar sarılmadan akıp gitti, gidiyor. Oysa yaşanan felaket hafızalara kazınması ve asla unutulmaması gereken derslerle dolu. Çünkü bugün, iki büyük depremle sarsılan 11 ilde yerle bir olan binaların, yitip giden yaşamların, kaybolan insanların ardından geride kalanlar dindiremedikleri bir acıyla yaşamaya devam ediyorlar. Bir sonraki depremde aynı acıların yaşanacağı biliniyor. Aradan geçen iki yıla rağmen deprem bölgesindeki emekçilerin yeni bir yaşam kurabilecekleri yeterli altyapı ve sağlıklı şartlar mevcut değil. Ailelerin barınma, beslenme, iş bulma, geçinme sorunları büyüyerek devam ediyor. Hâlâ ailelerini arayan, sevdikleri için en azından ziyaret edebilecekleri bir mezar taşı isteyen insanlar var. Acımız ve öfkemiz büyük. Hesap sorabilmek için, aynı acıları bir daha yaşamamak için bu acılara neden olanların karşısına dikilmemiz gerek!
Bir yıl içinde bölgeyi yeniden inşa edeceği yalanlarını sıralayan iktidar sahipleri, çaresiz insanlara çadır ve kan satan, toplanan yardımları hiç eden devlet kurumları, rant derdiyle gözü dönen inşaat sermayesi, müteahhitler, belediye yetkilileri… Hangisi suçunun bedelini ödedi? Deprem zamanı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “kusuru olan herkesten hesap sorulacağını” söylerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan “devlet nerede?” diye soranları, yıkılan 11 ili dayanışmayla ayağa kaldırmak için harekete geçenleri “tuttuğumuz defterleri açacağız” diyerek tehdit ediyordu. Oysa açılması gereken hesap defterlerinin hangileri olduğu ortadadır.
Dayanışma TV’nin 6 Şubat depremlerinden çok önce, Aralık 2020’de hazırladığı Emeğin Penceresinden Deprem Gerçeği belgeseli, felaketlerin bu denli büyük bir yıkıma dönüşmesinin esas sorumlularının kimler olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
Acı da öfke de örgütlü bir güce dönüşmezse bir kaya gibi oturur insanın göğsüne. İnsan tek başına bu yükten kurtulamaz, çaresizliği altında ezilir. Çaresiz olduğunu düşünüp unutmaya çalışmak iyileşmemiş yaranın üstünü kapatmak gibidir, insanın içini çürütür. Ancak örgütlü olanlar, çaresiz olmadıklarını görürler. Zalimlerin emekçilere reva gördüğü bu felaketlerin hesabının birlikte sorulabileceğini bilirler. Nitekim dünyanın farklı ülkelerinde yaşanan felaketler ve ardından hesap sormak için birlikte ayağa kalkan, meydanları dolduran işçi ve emekçiler sorumluları yargılayabildiler. Hesap sorup yeni acıların yaşanmasını engellediler. Yaşadıkları felaketlerin hesabını sormak için ayağa kalkan dünya emekçilerinin deneyimleri, 6 Şubat depremlerinin ikinci yıldönümünde, Türkiye emekçilerine de ışık olacaktır.
Meksika’da, 19 Eylül 1985’te meydana gelen 8,1 büyüklüğündeki depremde tıpkı 6 Şubat’ta olduğu gibi ağır bir tablo çıkmıştı ortaya. Yıkılan binlerce bina, yaşamını kaybeden on binler… 56 yıldır iktidarda olan parti, ne bilimsel uyarıları dikkate almış, ne depreme dirençli binalar inşa etmiş, ne de afet kriz planları yapmıştı. İktidara karşı örgütlenen Meksikalı emekçiler, acılarını öfkeye, öfkelerini örgütlü mücadeleye dönüştürmeyi başardılar ve kentin yeniden inşa edilmesini sağladılar.
En acil ihtiyaçları olan barınma hakkı talebiyle örgütlenmeye başlayan Meksikalı emekçiler Afetzedeler Hareketini kurdular. Dayanışma ağları kurdular, iktidara basınç bindirdiler. Yapılan eylemler ve örgütlenen grevler neticesinde öncelikle iktidarın 45 bin konut yapımına başlamasını sağladılar. Sonraki yıllarda da mücadeleye devam ederek, sağlam binaların yapılması için kanun ve yönetmelikler çıkarılmasını, deprem erken uyarı sisteminin hayata geçirilmesini, acil durum planlamasının yapılmasını ve tatbikatlarla toplumsal bilincin geliştirilmesini başardılar. İşte emekçilerin yaşanan felaketi sineye çekip oturmak yerine örgütlü ağlar kurarak giriştikleri mücadele sayesinde sonraki yıllarda gerçekleşen depremler felakete dönüşmedi. Örneğin 2012’de 7,4 büyüklüğündeki, 2014’te ise 7,5 büyüklüğündeki depremlerde can kaybı yaşanmadı.
Deprem, kasırga ya da sel… Sonuç aynı. Gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda ölen, evsiz kalan yüzbinler… Burası İspanya’nın Valencia bölgesi. 29 Ekim 2023’te 250’den fazla insanın ölümüne neden olan bir sel felaketi sonrası. Öfkeli emekçiler, Kral Felipe, Kraliçe Letizia ve Başbakan Pedro Sánchez’i karşılıyorlar. Ama nasıl? “Katil”, “Defol!” sözleri eşliğinde öfkeyle avuçladıkları çamurları yüzlerine fırlatarak!
Aradan geçen üç ay sonunda hiçbir yetkilinin hesap vermediğini gören ve bunu kabul etmeyen İspanya emekçileri erken uyarı sistemini devreye sokmayarak katliamın sorumlularından olan bölge yetkilisi Carlos Mazon’un ve hükümetin istifasını talep ediyorlar. Bunun için de evlerinden Valencia sokaklarına çıkıyor seslerini yükseltmeye devam ediyorlar.
Gördüğümüz fotoğraf Yunanistan’da yüksek hızda kafa kafaya çarpışan iki trene ait. 28 Şubat 2023’te gerçekleşen bu kaza çoğu genç 57 kişinin ölümüne, onlarca insanın yaralanmasına neden oldu. İhmallerden kaynaklanan kazanın ardından Yunanistanlı emekçilerin öfkesi Ulaştırma Bakanının istifasını getirdi. Fakat emekçiler tepkilerinin yatıştırılmasına yönelik bu istifayı yeterli bulmadı ve eylemlerine devam etti.
Yüzbinlerce işçinin katıldığı kitlesel grevler, okul işgalleri ve protesto gösterileriyle öfkelerini açığa çıkardılar. Kazanın gerçek sorumlularına, Miçotakis hükümetine ve demiryollarını işleten özel şirketlere “Ölenlerin Sesi Olacağız, Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!” diye haykırdılar. Katliamın 2. yıldönümünde ortaya çıkan ses kaydının medyaya yansımasının ardından emekçiler tekrar meydanlara çıktı. Kazadan sonra çıkan yangında alınan ses kaydında insanların “oksijenim yok” dediği duyuluyordu. Emekçiler “Oksijenim Yok” yazılı pankartlar taşıyarak, ölenlerin sesi olarak sorumluların hesap vermesini istiyor.
1 Kasım 2024’te Sırbistan Novi Sad’daki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 15 kişi hayatını kaybetmişti. Facianın ardından başta öğrenciler olmak üzere çeşitli sektörlerden işçiler protesto gösterileri ve grevler örgütlediler. Polis saldırısıyla bastırılmaya çalışılan eylemlerde gençlerin “Gaz olmadan da ağlıyoruz” dövizi taşıdığı ve hükümetin korku yaratma çabalarına boyun eğmediği görülüyor. Nitekim okulları, işletmeleri kapatan grevler, boykotlar ve büyük trafik kavşağında 24 saatlik kitlesel bir ablukanın ardından Başbakan Milos Vucevic de dâhil olmak üzere birçok üst düzey yetkili istifa etmek zorunda kaldı. İstifalar geldi ama Sırbistanlı gençler ve emekçiler sorumlulardan hesap sormaya, eylemlerine devam ediyorlar.
Dünya emekçilerinin deneyimlerine baktığımızda görüyoruz ki felaketlere karşı güçlü ve dirençli toplum oluşturmanın yolu örgütlenmekten ve ses çıkarmaktan geçiyor. İşçilerin sendikalarında, sosyalist işçi örgütlerinde bir araya gelmesinden, gençlerin yüzünü kendi sınıfının sorunlarına dönmesinden geçiyor. Acılarımızın yüreğimizi katran gibi kaplamaması için sorumlulardan hesap sormamız gerekiyor.
Sivas, Maraş, Çorum katliamları, Taksim Meydanında, Ankara Garında, Suruç’ta patlatılan bombalar, Kozlu, Soma, Ermenek, Amasra’da katledilen madenciler ve sayısız iş cinayetleri, Karadeniz’i, Güneydoğu’yu vuran seller, Elazığ, Düzce, Van, İzmir ve 6 Şubat depremleri, Grand Kartal Otel ve nice ailenin ocağına ateş düşüren yangınlar, ve daha pek çok felaket… Unutmayalım ki bu felaketler paranın insan canından daha değerli sayıldığı kapitalist sistemin ve açgözlü iktidarların eseridir. Acılarımızın hesabını sormak, yeni acılar yaşanmasını engellemek için örgütlenelim. 6 Şubatta yitirdiğimiz her bir canımız için “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok!” demeye devam edelim. Sorumlulardan er ya da geç hesap sormak için, kapitalist sömürü düzenine karşı mücadelemizi büyütelim.