Tarih ana, nice kurulu düzen gördü paramparça olan, nice zalim taht ve taç sahibi gördü yok olup giden. Bugünün zulmedenlerini ve bu zulüm düzenini de aynı son beklemektedir! Biliyoruz ki karanlık dağılacak elbet, aydınlık egemen olacak. Elbet durulacak dalgalı sular, rüzgârlı havalar. Bereketli yağmurlara dönüşecek, kara bulutlar. Biliyoruz ki sömürü varsa, baskı ve zulüm varsa, orada isyan ve özgürlük türküleri de vardır. Yarınlara umut ekenler de vardır.
2020’yi Hindistan’da yüz milyonların greviyle kapatıyoruz. Yayın akışımızın başında Hindistan işçi sınıfının büyük mücadelesini selamlıyoruz. 2019 yılı, Şili’den Cezayir’e, İran’dan Lübnan’a emekçilerin kapitalizme karşı isyan ettiği bir yıl olmuştu. Açılışı yapan da Hindistan işçi sınıfıydı. 8-9 Ocak’ta Hindistan’da 200 milyon işçinin katıldığı bir grev gerçekleşti. Bu, o güne kadar gerçekleştirilmiş en kitlesel grevdi. Dile kolay 200 milyon! Her sektörden ama her sektörden işçiler, “işçi sınıfı öldü, tarihin sonu geldi” diyenlere nanik yaparcasına, Hindistan’da 2 gün boyunca adeta hayatı durma noktasına getirdiler ve emeğin gücünü dosta düşmana gösterdiler.
Lambalar söndü.
Muzıka başladı, makine döndü.
Perdede
ikinci kısmın ismi göründü
“Hindistanlı Parya
VE PROLETARYA.”
Meydanda bir kalabalık vardı, kardaşım,
uyy... aman kalabalık!
Rüzgârlı bir orman gibi uğuldardı, kardaşım,
bu yaman kalabalık.
Kalkütalı tornacılar, Keşmirli dokumacılar,
Bombay gemicileri,
yetmiş yedi denizin getirdiği
kum gibi
insan var.
(Nazım Hikmet, Benerci Kendini Niçin Öldürdü?)