Buradasınız
DİSK yöneticileri ve işçiler gözaltına alınıyor, amaç direnişi kırmak
17 Haziran 2020 - 12:07
16 Haziran akşamı sıkıyönetim ilan edilmesini takiben, başta DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler olmak üzere, DİSK’in 21 yöneticisi evlerinden gözaltına alınıp tutuklandı. Egemenler, Türkiye tarihinde ilk kez bir işçi kalkışmasıyla karşı karşıya kalmış ve korktukları sonunda başlarına gelmişti. İşçi sınıfına bedel ödetmek, işçilerin birliğini dağıtmak istiyorlardı. Bu yüzden, DİSK yöneticileriyle birlikte yüzlerce işçi daha tutuklanacaktı. Tutuklanan işçilerin ezici çoğunluğu Derby, Gislaved, Sungurlar, Otosan, Arçelik, Rabak ve Haymak gibi direnişte kilit rol oynayan fabrikaların Maden-İş ve Lastik-İş üyesi öncü işçileriydi. İlerleyen günlerde haklarında halkı isyana teşvik etmek, mala zarar vermek, toplantı ve gösteri yasasını ihlal etmek gibi suçlamalarla davalar açılacaktı.
17 Haziranda gazeteler manşetlerine ağırlıklı olarak sıkıyönetim ilanını taşımışlardı. Sermaye medyası rolünü oynayarak 16 Haziran’ı izleyen günler boyunca işçi sınıfının toplumsal hafızada yarattığı meşruiyeti parçalamak için çabalamıştı. Fakat nafile! Dost yüreklere güçlü bir şekilde nüfuz etmişti 15-16 Haziran, düşmana ise “Biz de varız! Hem koca bir sınıfız, hem de sizden güçlüyüz” demişti.
Üzerinden bir hafta geçmişti ama hâlâ etkisinden çıkamadığını anlatıyordu mesela Sabah gazetesindeki köşesinde, sermayenin kalemlerinden Münevver Ayaşlı; “Hala geçen 16 Haziran Salı gününün tesiri altındayım… Kim bu menfi eller… Bir anda ortalığı yakıp yıkan, memleket millet huzurunu kaçıran lanetlenmiş kimseler.”
Abdi İpekçi soruyor:
- Sizce çalıştığınız işyerinizin kazancı size daha fazla ödemeye müsait mi
- Müsait efendim. Ben de biraz takip ederim. Mesela Milliyet geçen sene bütün işyerlerinin cirosunu, kârını bir liste yapmıştı. Bir de Vehbi Koç’un bir yazısı vardı. Japonya’ya gitmişti, yazı yazmıştı. Onları kesmişim saklıyorum. Ve “bizim Türkiye’nin durumu ne olabilir?” diye yazıları vardı. Türkiye’deki bütün işverenler bugünkü yaşama şartına göre işçilerin hakkını verir de fazlasıyla kendisine kalır. Benim görüşüm bu…
- Aslında bu toplu sözleşme ve grev hakkı, durumunuzu düzeltmeye yardımcı oldu mu, olmadı mı? - Yardımcı oldu tabii ki. Yani işçiliğe başladığımız zaman toplu sözleşme ve grev hakkı var mıydı? O zaman toplu sözleşme falan yoktu… O zaman göz açtırmıyorlardı. İşçiler biraz da cahildi. Şimdi tabii aşağı yukarı işçilerin çoğu bilinçlendi. Bir şeyler biliyor az çok. Kanundan anlıyor, efendim. Ben grev yaparım, hakkımdır benim kanunen. Mahkemeden çıktığı zaman 24 saat mühlet veririm işverene. Anlaşmaya, oturuma gelirse gelir, gelmezse grev yapabilirim.