Buradasınız
İşçi Sınıfının Çocukları ve Anaları: Dün Başardılar Bugün de Başarabilirler!
30 Kasım 2022 - 13:20
1800’lü yıllarda İngiltere ve Amerika’nın atölyelerinde, fabrikalarında, madenlerinde küçücük elleri, eğri büğrü omurgaları, cılız vücutları, solgun yüzleri ve fersiz gözleriyle çalışan çocuk işçileri görmek sıradan bir olaydı. Özellikle dokuma fabrikaları çocukların boyuna göre üretilmiş alçak makinelerle ve onların etrafında harıl harıl çalışan küçücük işçilerle doluydu. Çocuklar yoksulluk ve aşırı çalışma yüzünden tükeniyor, iş kazalarında sakatlanıyor, ölüyorlardı. Kısacık hayatları patronların zenginliği için harcanıyordu. Ama çocuk işçilik patronların çok memnun olduğu, toplumunsa artık kanıksadığı, değişmez sandığı bir gerçekti.
Ama bir gün sınıf bilinçli, örgütlü, cesur ve çalışkan bir kadın, çocukların işe değil okula, oyun parklarına gitmesi gerektiğini dile getirerek harekete geçti. İşçi aileleriyle konuşup onları ikna ederek, işçi çocuklarla birlikte günler, haftalar sürecek bir yürüyüş düzenledi. Amacı bu çocukların çalıştırılmasını, iş kazalarına kurban edilmesini engellemek, anne babalarına iş ve geçinmeye yetecek bir ücret verilmesini sağlamaktı. Yürüyüş başladığında gazeteciler, valiler, yöneticiler onu ve çocuk kafilesini görmezden geldiler. Sloganlarını, feryatlarını, taleplerini duymadılar. Onları duyan sadece polislerdi. Her yerde bu kafileyi engellemeye çalışıyorlardı polisler, o kadına tehditler savuruyorlardı. Ama o kadın tehditlere pabuç bırakacak bir kadın değildi. O Amerikalı madencilerin, yol işçilerinin, tekstil işçilerinin “ana” dedikleri Mary Harris Jones’tu. Yani Amerikan işçi sınıfının Jones Ana’sıydı. 1867’de humma salgını nedeniyle 4 çocuğunu yitirmişti Jones Ana. Ama mücadelesiyle tüm işçi çocukların, işçi sınıfının çocuklarının anası olmuştu.
Jones Ana’nın örgütlediği bu eylem sayesinde çocuk işçiler Amerika’nın gündemine oturdu. İşçi ve emekçiler bilinçlendi, halk bu sorun karşısında daha duyarlı davranmaya ve Jones Ana’ya destek vermeye başladı. Kör ve sağır kesilen gazeteciler haberler üretmeye, politikacılar çözüm üzerine tartışmaya başladı. Sonuç olarak 14 yaş altı çocukların çalıştırılması yasaklandı. Jones Ana harekete geçmeseydi, işçi ailelerini ikna etmeseydi, kararlı bir biçimde eylemi devam ettirmeseydi çocuklar daha yıllarca o makineler arasında tükenmeye devam edeceklerdi.
Jones Ana gelecekte işçi sınıfının sömürüden kurtulacağı, tüm adaletsizliklerin sona ereceği inancıyla 30 Kasım 1930’da hayata gözlerini yumdu. Amerika’nın mücadeleci işçileri Jones Ana’yı asla unutmadılar, örnek almaya devam ettiler, ediyorlar. Jones Ana’nın anısını yaşatmak için eylemler, anmalar, kampanyalar düzenliyorlar. UİD-DER’li emekçi kadınlar da Jones Ana’nın anısına saygıyla mücadelesine sahip çıkıyorlar.
UİD-DER “Yoksulluk Çığ Gibi Büyüyor. Artık Yeter! Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!” başlıklı bir mücadele kampanyası yürütüyor. UİD-DER, bu kampanyayla ücretlerin gerçek enflasyon oranında arttırılması, zamların geri alınması, işçilerin fatura borçlarının silinmesi, kiraların dondurulması gibi bir dizi talebi işçilerin mücadele hedefi haline getiriyor. Çocuklarımız için “Tüm Okullarda Ücretsiz ve Sağlıklı Yemek Verilsin” talebi bu kampanyanın temel talepleri arasında yer alıyor. Pek çok işçi bu talepleri yürekten desteklese de “bu mümkün mü?”, “nasıl olacak ki?” “bu hakkı verirler mi ki?” gibi şüphelere kapılabiliyor. Oysa Jones Ana’nın hikâyesi, hakların durduk yere verilmediğini, eli kolu bağlı oturmak yerine harekete geçildiğinde yapılabilecek çok şey olduğunu gösteriyor. Fabrikalarda, işyerlerinde, sendikalarda, miting meydanlarında, okullarda, yurtlarda, mahallelerde, kahvelerde, akraba ziyaretlerinde, otobüste, minibüste, berberde kısacası hayatın her alanında bu taleplerimizi gündeme getirdiğimizi bir düşünelim. Haklı taleplerimizi tüm toplumun, medyanın, siyasi partilerin gündemine soktuğumuzu düşünelim. Bu durumda şüpheci ya da ümitsiz olmak için bir neden olur muydu? Dün Amerikalı patronlar ve siyasetçiler çocuk işçilik yasaklanırsa ekonominin çökeceğini söylüyorlardı. Ancak Jones Anaların mücadelesi zalim patronları dize getirdi. Bugün de saraylarında sefahat içinde yaşayıp ziyafetler çekenler bize “bu talepleriniz gerçekleşmez, kaynak yok” diyorlar. O halde biz de Emine, Ayşe, Derya, Nevin Analar olarak onların karşısına dikilmeliyiz.