Buradasınız
Kore Savaşının Hatırlattıkları
Kore Savaşı 25 Haziran 1950’de başlar. 28 Eylülde ise Türkiye’den emekçi sınıfın gençleri, adını bilmedikleri, dilini anlamadıkları ve insanlarını tanımadıkları bir halka karşı savaşmak için ABD savaş gemisine bindirilir. Binlerce kilometre uzaktaki bir ülkeye denizler, ummanlar aşarak gider Türkiye’nin dört bir yanından 5 bin yoksul, işçi ve köylü çocuğu. Egemenlerin çıkarları öyle gerektirdiği için giderler ve ölürler; öldürürler kendileri gibi yoksul, gün yüzü görmemiş emekçileri. Türkiye NATO’ya girerken, ABD’den para ve silah alırken, dönemin egemenleri emekçilerin kanı masaya sürerler. Türkiye, bugün de egemenlerin çıkarları için emperyalist maceralara sürüklenirken, tarihin sayfalarına acıyla kazınmış Kore savaşının dersleri büyük önem taşıyor. “Savaş da istemiyoruz, düşmanlık da” diye daha kuvvetli haykırmak için, “adını bilmedikleri bir ülkede ölen askerler”i hatırlamak gerekiyor. Dayanışma Televizyonu’nun hazırladığı kısa belgeseli izleyerek başlayalım:
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, verdiği bir mülakatta, Kore’deki Türk askerini, “Çok masrafsız, günlük masrafı 23 centi aşmıyor” diye övmüştü. Nâzım Hikmet, Demokrat Partinin Kore’ye asker göndermesini ve ABD emperyalizmini 1953’te yazdığı “23 Sentlik Asker” şiiriyle eleştirmişti:
Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti,
Ankara’da 23 sente,
yahut iki kilo kuru soğan,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan.
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz
(her kaba uymak meselesi),
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
Yahut da aynı hesapla Mister Dalles
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden
İstanbul’da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut
bir çift iskarpin parasına…
(Kısaltılmıştır)
Kapitalistler çıkarları gerektirdiğinde emekçilerin canını pazarlık masasında kullanmaktan geri durmazlar. Tabur tabur savaşa sürerler hayatın baharında olanları. Tarih, savaşın yarattığı acıları ve yıkımları yazmıştır nice kereler. Yoksul halk yiten, sakat kalan canların acısıyla yanıp kavrulmuştur. Dünyanın en büyük sermaye sahiplerinden biri, yaklaşık yirmi yıl önce Türkiye’de yapılan bir toplantıda “Türkiye’nin en önemli ihraç ürünü ordusudur” demişti. Nâzım Hikmet’in “23 Sentlik Asker” şiirini duymuş muydu bilinmez, ama değer vermedikleri o askerlerin ateş hatlarına sürülmesine, kapitalistlerin kendi aralarında fiyat biçtikleri kesindi. Kore savaşıyla birlikte, Türkiyeli egemenler her ihtiyaç duyduklarında bu ihraç ürününü pazara sürdüler. Bugünlerde ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrasında, Kabil Havaalanının güvenliğinin Türkiye askerlerince sağlanacağı açıklanıyor.
NATO’ya girebilmek için bir tugay askerin haritadaki yerini bile bilmedikleri Kore’ye yollanmasıyla ilgili attığı manşette Hürriyet gazetesi, pazarlığın ne şekilde yapıldığını utanmadan ilan ediliyordu: “Kore harbinde Amerikalılarla ortaklık kurduk. Onlar dolar ve silah, biz Mehmetçiğin kanını koyduk.” Gönderilen bu askerlerden 741’i öldü, 2147’si yaralandı, 244’ü esir düştü. 175 askerin akıbeti ise hiç belli olmadı. Egemenler bekledikleri dolarlara, silahlara, iş olanaklarına kavuşurken, bu kayıpların acısı Anadolu’da pek çok yoksul haneye ateş düşürmüş, söylendiğinde bugün bile yürekleri dağlayan türkülerin yakılmasına neden olmuştu: “Kore dağlarında ot kucak kucak/ ne bilsin anneler böyle olacak/ rahmet yerine kurşun yağacak/ gitti de gelmedi yavrum, buna ne çare…” Erzurum yöresinden “Eledim eledim höllük eledim” türküsü işte böyle aktarıyor bu acıyı kuşaktan kuşağa. Ne var ki “beyler” rahatsız olmasın diye, TRT’de bu türküyü derleyenler aradaki bu sözleri biçmiştir. “Bir güzel simadır aklımı alan/ aşkın ateşiyle dağlara selam...” diye devam etmişlerdir.
Egemenlerin kendi çıkarları için çıkardığı savaşlar her zaman işçi ve emekçileri vurmuş, evlerine ateş düşürmüştür. Kore Savaşı deneyiminin Türkiyeli emekçilere öğrettiği budur. Bu nedenle, bu türden her girişime en başta karşı durması gerekenler işçiler, emekçilerdir!