Buradasınız
Senior’un son saati!
30 Nisan 2021 - 20:30
İngiltere’de çalışma saatlerini düzenleyen ilk yasa 1833 yılında çıkarılan Fabrika Yasasıydı. Yasaya göre bir işgünü sabah 5 buçukta başlayıp akşam 8 buçukta sona erecekti. 13-18 yaşları arasındaki çocuklar 12 saatten fazla çalıştırılmayacaktı. 9-13 yaşları arasındaki çocukların çalışma süreleri ise günde 8 saat ile sınırlandırılmıştı. Fabrika Yasasından önce çocuklar ve gençler, bütün gün, bütün gece veya keyfe göre gece de gündüz de çalıştırılıyordu.
Ancak son derece yetersiz olan bu yasa bile kapitalistleri çileden çıkarmaya yetmişti. Çıkarılan yasayı fiili olarak delmek için her yöntemi kullandılar. Ama işçiler bu yasayla yetinmemiş işgününün 10 saate düşürülmesi için sesini yükseltmeye başlamıştı! Kapitalistler feveran ediyordu. İşgününün daha fazla kısaltılması söz konusu olamazdı. Zaten işçileri çalıştırdıkları sürenin sadece son bir saatinde kâr edebiliyorlardı. Bu sahtekarca feveran karşısında işçiler, “madem öyle, kapatın gidin o zaman!” diyorlardı. Patronlar bu son derece “bilimsel” veriyi açıklaması için 1836 yılında İngiliz iktisatçı Nassau W. Senior’a başvurdular. Senior, yemedi içmedi, gece gündüz çalıştı ve 1837 yılında “son saat” zırvasını açıkladığı bir broşür çıkardı. Senior’e göre şayet iş saatleri günde 1 saat azaltılacak olsa fabrikatörlerin net kârın tamamı, 1,5 saat azaltılacak olsa brüt kârın tamamı yok olacaktı!
İşçiler ile kapitalistlerin işgünü mücadelesini gösteren bir çizim. En tepede iş, saatten sarkan zincirlerin ucundaki torbalarda ise “sermaye” yazıyor. İşçinin sağında miting ve işçi haklarına dair duvar yazıları yer alıyor. En altta üzerinde “sağduyu” yazan kitap sınıflar üstü bir anlayışı, belli ki yasaları temsil ediyor. Kitabın üzerindeki kişinin elinde tuttuğu sarkacın üzerinde hakem, hakem kararıyla halletme, arabuluculuk anlamına gelen “arbitration” yazıyor. Yere atılan sarkacın üzerinde “tekel” yazdığını görüyoruz. Patronun iş saatleri üzerinde tekel kurmasına izin verilmediği vurgulanıyor. Böylece yasaların iki tarafa da eşit olduğu ve orta bir yol bulunabileceği, sorunun hakem yoluyla çözülebileceği mesajı veriliyor. Fakat gerçekte kapitalist düzende işçi ile patron hiçbir şekilde eşit değildir ve yasalar da patronlardan yana düzenlenmiştir. İş saatlerinin kısaltılması ancak işçi sınıfının uzun ve zahmetli mücadelesiyle olmuştur.
Kapitalistler mümkün olsa işçiyi 24 saat çalıştırmak istiyorlardı. Nihayetinde makineler satın almış, yatırım yapmışlardı. Makinelerin boş kaldığı her saat kayıp demekti. Ancak hem işçi sınıfının mücadelesi hem de bir işçiyi 24 saat çalıştırmanın fiziksel olarak mümkün olmaması nedeniyle çözümü vardiya sistemini getirmekte buldular. Böylece makineler gece gündüz durmadan çalışacak, kapitalistlerin doymak bilmez kâr hırsını tatmin etmek için insan doğasına aykırı olan gece çalışmasında işçiler sağlıklarını kaybedecekti. İşçilerin ortalama yaşam sürelerinin 30’lu yaşlara inmesi sermayenin umurunda değildi.
Lyon’dan yükselen ses