Buradasınız
10 saatlik işgünü mücadelesi: Su uyur burjuvazi uyumaz!
30 Nisan 2021 - 21:30
10 saatlik işgünü talebiyle Philadelphia’da Kuzey Amerika’nın ilk genel grevi örgütlendi. İşçiler sabah 6 ile akşam 6 saatleri arasında bir saat kahvaltı, bir saat akşam yemeği molası ve ücretlerinde artış talep ediyorlardı. Rıhtımlarda kömür taşıyan işçilerin başlattığı greve kısa sürede deri işçileri, matbaacılar, marangozlar, duvar ustaları, ev ressamları, fırıncılar ve şehir çalışanları dâhil olmak üzere birçok sektörden 20 bin işçi katılmıştı. Greve şehirdeki kamu çalışanlarının da katılmasının ardından hükümet yaz dönemi boyunca sabah 1 saat ve akşam 1 saat yemek molası olacak şekilde işgününün sabah 6-akşam 6 olarak düzenlenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bu ilk büyük genel grev ve ilk zafer Philadelphia ile sınırlı kalmadı. Grev dalgası hızla diğer eyaletlere yayıldı ve 1835 yılının sonunda ülke genelinde yasalaşmasa da pek çok şehirde 10 saatlik işgününün kabul edilmesiyle sonuçlandı.
ABD’de işgününün kısaltılması mücadelesi 1840’larda emekçi kadınların da katılmasıyla daha da büyüyecekti. İçinde sadece fabrikaların ve bu fabrikalarda çalışan, çoğunluğu kadın binlerce işçinin olduğu bir sanayi merkezi düşünün. Burası Massachusetts eyaletine bağlı Lowell kasabasıdır. İş ve geçinebileceği bir ücret hayaliyle ABD’nin dört bir yanından işçiler akmış buraya. Yaşları 16 ile 25 arasında değişen binlerce genç kadın evlerinden uzakta, bu fabrikalarda çalışıyor ve fabrikalara ait lojmanlarda kalıyor. Onlara “Mill Girls” yani Fabrika Kızları deniyor. Patronlar savunmasız ve çaresiz olarak gördükleri bu genç kadınları daha kolay yönetebileceklerini düşünüyorlardı. Ne var ki Fabrika Kızları patronları “hayal kırıklığına” uğrattılar. 1845’te iş saatlerinin kısaltılması için büyük bir mücadele vereceklerdi. 14 saatlik işgününün 10 saate düşürülmesini isteyen 40 bin dokuma işçisi kadın, mitingler ve grevler örgütlediler. Elden ele dolaşan işçi gazeteleri çıkardılar ve sonunda işgününü 11 saate düşürmeyi başardılar.
İşçilerin örgütlenmesinin ve grevlerin önüne geçemeyen egemenler, 1824’te İngiltere’de sendika kurma hakkını yasalaştırmak zorunda kaldılar. İlerleyen yıllarda sendikalar, People’s Charter, yani Halkın Bildirgesi adında bir oluşum etrafında toplandılar. Genel oy hakkını ve işçilerin parlamentoya seçilmesini savunan Chartist Hareketin ileri sürdüğü taleplerin başında 10 saatlik işgünü bulunuyordu. “Saraylara savaş, kulübelere barış” şiarıyla başlatılan mücadele sonucunda İngiliz işçi sınıfı 10 saatlik işgününü burjuvaziye kabul ettirdi. 1 Mayıs 1848’de 10 saatlik işgünü yasası yürürlüğe girdi.
İngiliz burjuvazisi 10 saatlik işgünü yasasına saldırmakta gecikmeyecekti. Bunda, Haziran 1848’de kazanımlarının yok edilmesine karşı ayaklanan Fransız işçi sınıfının yenilgisi belirleyici bir rol oynadı. Şubat Devriminde öncü rol oynayan işçi sınıfı, Sosyal Cumhuriyet talep ediyor ve aslında sömürüye son vermek istiyordu. İşçi sınıfının devrimle kazandığı 10 saatlik işgünü hakkı Haziran yenilgisinden sonra elinden alındı ve çıkartılan yeni bir yasayla işgünü 12 saat olarak belirlendi. Sermaye sınıfı, İngiltere’de de yoğun bir saldırı kampanyası yürüttü, 10 saatlik işgünü yasasını fiilen geçersiz kıldı. Yetişkin erkekler için gece çalışmasını yeniden yaygınlaştırıldı. Utanmazca haykırıyorlardı: “On Saat Yasası bize bir başka çıkar yol bırakmıyor!” İkinci saldırı yasal yemek aralarına yönelik oldu.
Lyon’dan yükselen ses
Onların destanını anlatıyoruz