Buradasınız
1960’lı ve 70’li yıllar: Uyanış ve Yürüyüş
3 Mayıs 2021 - 12:30
Şafak
Gecenin rahmine düşen gündüz
Güneşin şavkıyan dölü
Doğ kendini
Düş bir kor gibi karanlığa, yan
Ve harla
Denizi tutuştur, yangına boğ suları
Sonra büyüt yangınını ve büyü
Çünkü seninle gelecek sabah
Ve şöyle geçeceksin tarihe:
Kendini yakarak yarattı şafak gündüzü
(Şafak, İsmail Uyaroğlu)
1960’lı yıllarla birlikte bir bahar uyanışı gibi doğrulup ayağa kalktı işçi sınıfı… Yürüdü, yürüdükçe güçlendi. Her geçen gün takvimlerin yapraklarına yeni anlamlar kattı. 1961 yılı 31 Aralık Saraçhane Mitingiyle kapandı; Cumhuriyet tarihinin o zamana kadar gördüğü en kitlesel işçi mitingiyle! 28 Ocak günü ise “Kavel ve Grev” demekti 1963’ten sonra… 7 Aralık Berec oldu, 10 Mart Kozlu… Takvimlerin 13 Şubat’ı DİSK’le özdeşleşti, 4 Temmuz Derby ile. Tarih işçi sınıfımızın bu anlamlı yürüyüşünün tanığıdır. Kavgamızın şehri İstanbul 1960’lı yılların görkemli işçi eylemlerinin tanığıdır.
Fotoğrafta DİSK’in Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler ve beraberinde Rıza Kuas, İbrahim Güzelce, Kemal Nebioğlu, Mehmet Alpdündar var. O gün orada işçilerle birlikte “sınıfın göz bebeği” olarak anılacak DİSK’in kuruluşunu gerçekleştirdiler. Unutulmaz işçi önderi Kemal Türkler, kendisine DİSK’in neden kurulduğunu soran gazetecilere ertesi gün şu cevabı verecektir: “DİSK’in amacı işçi sınıfının memleket yönetimine ağırlığını koymasını sağlamak, kula kulluğu sona erdirmek, sosyal adalet içinde yaşamının ilk koşullarını yerine getirmektir.”
Türkiye işçi sınıfı tarihinin en anlam yüklü günlerine yolculuk yapıyoruz bu fotoğrafla birlikte… 15-16 Haziran 1970’te, iki uzun gün boyunca Türkiye işçilerin eylemiyle çalkalandı. İşçi sınıfının yükselen mücadelesinin öncüsü olan DİSK’i kapatmak isteyen sermaye sınıfına esaslı bir ders veriliyordu. Sanayinin kalbi olan İstanbul ve Kocaeli’de 150 bin işçi üretimi durdurup kent meydanlarına aktı. Çünkü Yolları kapatan işçiler tankların üzerinden atladılar, asker ve polis barikatlarını aşıp geçtiler. Korkudan valizlerini toplayıp alelacele İstanbul’u terk etti sömürücü efendiler… DİSK’i çökerterek işçi sınıfının yürüyüşünü durdurma hevesleri kursaklarında kalmıştı.
İşte Özgürlük!