Buradasınız
Fas Sınırında İnsanlık Trajedisi: Umut Tekneleri Ne Zaman Kıyıya Varacak?
23 Mayıs 2021 - 20:00
Son yıllarda sıkça karşımıza çıkan göç dramı artarak devam ediyor. Doğup büyüdükleri topraklarda kendilerine yaşama şansı bırakılmayan on binler, her gün göç yollarına düşüyor. Kapitalizmin sefalete terk ettiği insanlar akın akın kapitalizmin doğduğu merkezlere yol alıyorlar. Hem de canları pahasına. Bu trajedinin son örneği, çoğunluğu Faslı olan Afrikalı mültecilerin İspanya’nın Kuzey Afrika’daki toprağı Ceuta kentine başlattığı göç dalgası oldu. 17 Mayısta başlayan göçte 8 binden fazla mülteci, küçük botlarla yahut yüzerek veya çitlerle yükseltilmiş sınır duvarlarını aşarak Ceuta’ya geçiş yaptı.
Gelinen nokta Fas’ta yaşanan ekonomik ve sosyolojik buhranı gözler önüne seriyor. Ülkede pandemi bahanesiyle işçi sınıfının hakları gün geçtikçe tırpanladı, yüzbinlerce kişi işten atıldı, ücretler düşürüldü, güya sağlık tedbiri adı altında grev hakkı kısıtlandı. Burjuvaziye destekler yağarken emekçi kitleler yoksulluğa terk edildi. Tüm bu koşullar, aralarında bebeklerin de olduğu her yaştan binlerce insanı bu tehlikeli yolculuğa zorlamıştır. Yaşanan tüm çilelere rağmen umutla karaya çıkan mülteci kardeşlerimizin polis tarafından coplarla adeta denize dökülmesi ve 6500’den fazla mültecinin Fas’a geri gönderilmesi, burjuvazinin insanlık dışı göçmen politikalarının ülke fark etmeksizin ortak olduğunu göstermiştir.
Bir genç, ümitlerini ve geleceğini bağladığı kara parçasına, Ceuta’ya ulaşmış, düşünceli… Mültecileri karşılayan bir İspanyol polisi onu bekliyor. Yaşama ümidinin karşısına sermayenin copu, postalı, üniformalısı dikilmiş gibi. Nâzım Ustanın deyişiyle; “onlar ümidin düşmanıdır!”
Göçmenlerin Avrupa’ya yani daha iyi yaşam koşullarına kavuşma istekleri; Türkiye, Yunanistan, İspanya, İtalya gibi ülkelerde anakaraya erişimin görece mümkün olduğu bölgeleri daha yoğun bir göç akınına uğratıyor. Bu bölgelerden birisi olan Ceuta, İspanya’nın Melilla ile birlikte Fas sınırındaki topraklarında yer alan özerk statüdeki iki şehrinden birisidir.
Zenginlik ile yoksulluğun çitlerle ayrıldığı bir dünyadan: Çocukluklarını yaşayamadan mülteciliği yaşamak zorunda kalan emekçilerin evlatları duvarları aşmaya çalışıyorlar. Bu öyle bir duvar ki sadece ülkeler arasına değil, emekçilerin bilinçlerine de örülmeye çalışılıyor.
Bugün yaşanan insani dramı ülkeler arası gerilime indirgemeye çalışan sermaye medyasının tüm çabaları sürüyor. Ancak Ceutalı emekçi kadınlar mültecilere kıyafet bağışında bulundular. Yemek pişirdiler ve sokaklarda uyuyan göçmenlere duş alabilecekleri yerler sundular.
İspanya’dan Luna Reyes isimli bir kadın, ağlayan bir Senegalli mülteciye sarıldığı için faşistlerin cinsiyetçi ve ırkçı hakaretlerine maruz kaldı. Ancak bu aşağılık kampanyanın yanı sıra, binlerce destek mesajı da aldı Reyes. Dünyaya insanlığı bir kere daha hatırlatan Luna Reyes şöyle der gibi: “Tüm ayrıştırmalara rağmen biz emekçiler birbirimize sarılmaya devam edeceğiz”
Karaya çıkınca yakalanacağını, geri döndüğünde aynı sefalet koşullarında yaşayacağını bilen genç sınıf kardeşimiz. Sen görüyorsun bu çürümüş sistemi, isyanın ve gözyaşların bu düzenin sürmesinedir biliyoruz. Sana söz, mücadelemiz yeryüzünde bir damla gözyaşı kalmayana kadar sürecek!
Kapitalist sistem adeta bir lağımı andırmaktadır. Her yanından pislik akan bu sistem bizleri nefessiz bırakmakta, dünyanın dört bir yanındaki emekçi kardeşlerimize hayatı zehir etmektedir. İşte kapitalizmin dünyayı getirdiği nokta budur! Bu sistem nasıl ayakta kalabilir, bu sistem insanlığa iyiden yana ne verebilir? Tükenmiş, bitmiş, vahşi bir sistemdir kapitalizm, artık yıkılmalıdır.
1980’lerde yaşadığımız topraklara 12 Eylül karanlığı hükümran olmuştur. Ancak yüreğini, bilincini ve kalemini bu karanlığa teslim etmeyenler de çıkmıştır. Elif Çağlı da onlardan biridir. 1980’lerde kaleme aldığı şiirlerinde hem kapitalizmi teşhir etmiş hem de dost gönüllere direnç tohumları ekmiştir. Elif Çağlı’nın Eylül Günlüğü isimli kitabında bulunan “Umut Teknesi” adlı şiirin video klibini paylaşıyoruz sınıf dostlarımızla… Dün Florida kıyılarına ulaşmaya çalışan Haitililer, bugün Avrupa’ya göç etmeye çalışan Faslılar, Senegalliler, Suriyeliler… Tarihler değişiyor ancak kapitalizmin insanlığa yaşattığı trajediler değişmiyor. Dünya işçi sınıfımız bu köhnemiş sistemi yeryüzünden silmedikçe de değişmeyecek. Ama sildiğinde işte o zaman tüm denizler ve kıyılar, işte o zaman tüm yeryüzü insanlığın özgürleşmesine, kardeşliğine, mutluluğuna tanık olacak.