Buradasınız
Berec Grevi ve Kadınlar
Tarih 7 Aralık 1964. İstanbul’da bulunan Berec Transistörlü Radyo ve Pil fabrikasında çalışan 1100 işçi greve çıkar. Petrol-İş Sendikasının ilk grevi olan bu grev 41 gün sürer. İşçilerin neredeyse yarısı kadındır ve kadın işçiler grevde ön saflarda yer alırlar. Erkek işçi kardeşleriyle birlikte 41 gün boyunca kararlı bir mücadele yürütürler. 41 günün sonunda Berec patronu geri adım atarak işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kalır. Grev başta kadınlar olmak üzere işçilerin kararlığıyla başarıya ulaşır ve günümüze kadar bir örnek olarak taşınır. Berec grevi, 1963’te Kavel işçilerinin mücadelesiyle grev hakkının yasalara geçmesinin hemen arkasından gelmiştir. Grevin yani şalterleri indirmenin, üretimi durdurmanın işçiler için ne denli güçlü bir silah olduğunu gösteren örneklerden biri olmuştur. İlerleyen yıllarda Türkiye’de çok daha fazla sayıda işçi grev silahını kuşanıp sermaye sınıfına karşı mücadeleye atılacaktır.
Fotoğrafta grev oylamasına katılan bir kadın işçiyi görüyoruz. Gözlerine yansıyan umutlu bakıştan greve “evet” dediği anlaşılıyor. Nitekim sendikanın yaptığı grev oylamasına katılan 823 işçiden 813’ü greve “evet” demiştir. Çünkü işçiler düşük ücretlerini yükseltmek, çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek istemektedirler. Berec patronu ise, sendikayla oturmak zorunda kaldığı toplu sözleşme masasında işçilerin taleplerini karşılamamak için süreci uzatarak elinden geleni yapmıştır.
Berec’in grev gözcüsü kadınlarını görüyoruz fotoğrafta. “İane (bağış) değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz” yazan dövizin önünden geçiyorlar. Tarih 22 Aralık, grevin 16’ıncı günü. Belli ki hava çok soğuk. Bütün zorluklara rağmen grevlerine sahip çıkıyorlar Berec işçileri. Haklı mücadeleleri ile büyük bir güç olduklarını patronlara gösteriyorlar. Berec’te çalışan kadınların yaş ortalaması çok genç ama onlar bilinçli ve kararlılar. O işçilerden biri olan Münevver Kaya 19 yaşında olduğunu ve 6 yıldır Berec’te çalıştığını söylüyor. Münevver, patronların belirlediği düşük ücretler yüzünden karınlarını bile doyuramadıklarını anlatıyor. “Bu haklı bir mücadele, biz de sendikamıza, haklarımıza sahip çıkıyoruz!” diyor. Haklı olduklarını bilen ve yüreklerinde bu duyguyla el ele veren, birlik olan işçiler zorluklara göğüs germesini de kazanmasını da bilirler.
Berec Grevi Sınıf Dayanışmasıyla Büyüyor
Grev ve direnişlerde sınıf dayanışmasının önemi büyüktür. İşçiler sınıf kardeşlerinin maddi manevi dayanışmasıyla daha da güçlenir, moral bulurlar. İşte sınıf dayanışmasının en güzel örneklerinden biri de Berec grevinde yaşanır. Kavel grevini örgütleyen Maden-İş Sendikası, Kavel grevcilerinin mücadelesine ev sahipliği yapan grev çadırını Berec grevcilerine hediye eder. Kırk Bir Uzun Gün / Berec Grevi[1] kitabında bu dayanışma şöyle anlatılır: “O gün öğleye doğru bu büyük çadır gelerek Petrol-İş çadırının yanına kondu. Maden-İş’in Başkan Vekili Kazım Narmanlı Petrol-İş yöneticilerine sendikasının kardeşlik duygularını iletiyor, çadırın emirlerinde olduğunu bildiriyordu. Kader yolcuları, yolun sonunu birbirlerine dayanarak getirebileceklerini biliyorlardı. Petrol-İş elbette böyle bir çadır alabilecek kudretteydi. Amma bunun anlamı başka, bu dayanışmayı zorunlu kılanların anlayamayacakları kadar bambaşkaydı. Diğer sendikalardan gelen ziyaretçilerin de ardı arkası kesilmiyordu. Şüphesiz hepsinin birer Kavel çadırı yoktu. İçlerinde yardım yapmak değil, yardıma muhtaç olmak durumunda olanlar da çoktu. Fakat hepsinde bir heyecan, bir şeyler yapmak, bu çorbaya tuz katabilmek heyecanı doluydu.”
İşçi sınıfının önderleri boşuna dememiş geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez diye. Yıllar ilerlese de, kâh zayıflayıp kâh güçlense de işçi sınıfının hak mücadelesi kesintisiz devam ediyor. Berec grevinde kadın işçiler en önde göğüslediler mücadeleyi. O günün mücadeleci Berec işçisi kadınlarının yerini bugün Agrobay, Özak Tekstil gibi işyerlerinde mücadele eden işçi kadınlar aldı. İşçi kadınlar bugün de yaşanan haksızlıklara karşı, erkek kardeşleriyle birlikte mücadeleyi sürdürüyorlar. Ve patronlara karşı öfkelerini dile getiriyorlar: “Patronlar bize üç kuruş verip sesimizi çıkarmamamızı istiyor. Oysa pasta çok büyük ve bize kırıntıları veriyorlar. Bu mücadele sayesinde gözümüz açıldı. Artık eskisi gibi bakmıyoruz hayata. Nerede bir işçi varsa, nerede bir hak arama varsa, biz oradayız. Hak mücadelesi onurlu bir şeydir. Biz kadınlar da çocuklarımız için bu mücadeleyi kazanana kadar devam ettireceğiz. Grev halayını Çerkezköy’e, Çorlu’ya, İstanbul’a kadar büyüteceğiz!”
Egemenlerin işçi sınıfına yaşattığı zulme sessiz kalmayan kadın işçiler, güzel günlere ulaşma mücadelesini geçmişten bugüne sürdürüyorlar. İşçi sınıfının kadınları mücadelede öne çıkıyor, geleceğe daha da umutlu bakmamızı sağlıyorlar.
[1] Özkal Yici, Kırk Bir Uzun Gün / Berec Grevi, TÜSTAV; yayına hazırlayan Hakan Koçak. Bazı fotoğraflar bu kitaptan alınmıştır