Buradasınız
“Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
İzmir’den emekli bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Merhaba işçi kardeşlerim. Son günlerde sendikalaşan işçilerin görüntülerini izlediğimde, yıllar önce çalıştığım bir fabrikada karşılaştığım olaylar ve kişiler gelip gözümün önünde oturuyor. Anlatacaklarımın hepinize çok tanıdık geleceğinden eminim. Bizim fabrikadaki sözde ustabaşı Celal’di. Sözde diyorum çünkü ustalık vasfını zerre kadar hak eden biri değildi. Celal aslında patron Fevzi Beyin ajanıydı ama usta kılığında aramızda dolanıp dururdu. Celal hafif kekemeydi. Patron Fevzi odasında Celal’e talimatlar verirdi. Celal kocaman fabrikaya girdiğinde iki elini birden kaldırıp makineleri susturmamızı isterdi. Her zaman olduğu gibi “akadeşle Fevzi Bey diyo ki” diye söze başlardı. Ve devamında mutlaka kolayından kabul etmeyeceğimiz bir şeyler olurdu. Genelde fazla mesaiye kalmamız gerektiğini söylerdi. Celal’in asli görevi kimin tepki verdiğini, kimin sessiz kaldığını patrona yetiştirmekti.
Anlatacağım ikinci kişi patronun ispiyoncusu Yağdanlık Mehmet’tir. Her işyerinde patronların en az bir ispiyoncusu olur işçilerin arasında. Yağdanlık Mehmet’in öyle zayıf bir kişiliği vardı ki fino köpeği gibi yemek ve çay molalarında her işçi kümesinin dibine dek yanaşır, konuşulanları patrona aktarırdı. Amacı işçilerin konuşmalarında sendika ve benzeri laflar geçiyorsa bunları patrona taşımaktı. Fakat daha önce çalıştığımız fabrikalarda bolca hata yaparak sendikalaşma mücadelesinde işten atılmış ben ve üç arkadaş dersimizi almıştık. Bu nedenle sendika kelimesinden söz etmeden, diyeceklerimizi futbol üzerinden konuşurduk. Mesela sendikaya gitmek yerine maça gitmek veya maç izlemekten bahsederdik. Pire lakaplı Ruhi fanatik Fenerbahçeli, Aytekin fanatik Galatasaraylı, ben Göztepe sevdalısıydım. Erkek işçi arkadaşların her biri farklı futbol takımlarından birinin fanatik taraftarıydı. Sık sık bir araya gelen grubumuzdan biri kadındı. O da futboldan hiç hazzetmediği halde bu futbol sohbetlerine katılırdı. “Erkek” lakaplı Emine’nin rolü kadınları da bu konuşma ve tartışmalara katmaktı. Yaklaşık bir sene sendikal örgütlenmemizi gizlice sürdürmeyi başarmıştık. Üstelik hafiye Celal’e ve Yağdanlık Mehmet’e rağmen! Sonunda sendikayı fabrikaya sokmuştuk. Fakat patron Fevzi Bey, sendika yetki belgesi eline ulaştığı gün Celal ve Mehmet’i işten çıkarmıştı. Sendikayı kabul şartı olarak da en cevvalimiz olan Pire Ruhi’yi işten atmıştı. Ruhi’yi işe geri almayacağına da yemin billâh etmişti.
Fevzi Bey makineleri kapattırıp bütün bölümlerde çalışanları yemekhanede toplamıştı. Adeta kanatsız meleğe dönmüştü. Elinde kalın bir defterle ve yanında bir valizle, “düne kadar hanginize sorduysam ‘biz fabrikamızdan memnunuz’ derdiniz. Ben size hep demedim mi bu fabrika benim değil, sizindir. Sizin memnun görünmenizin altında yatan adı bile kötü olan bu lanet sendikaymış. Ben sizden neyimi esirgedim? Celal ve Mehmet’i niye işten kovdum? Çünkü gelip hepinizi bana şikâyet ediyorlardı. Sizi kandırıp sendikayı aklınıza sokanın o Pire olduğunu çok geç anladım. Bu sendika var ya, hepinizi kandırıp her ay para almak peşindedir. Sendikadan vazgeçin. Valizdeki paraları size dağıtacağım. Bana borcunuz yok ha. Birer imza atın o kadar” demişti. Patronun bu tür ayak oyunlarını oynayacağını döne döne konuşmuştuk önceden. 152 işçiden sadece 5’i imza atmayı kabul etmişti. Celal ve Mehmet dışında 5 işçiyi bilerek örgütlenmenin dışında bırakmıştık. Patron herkes imza atmadan kimseye para vermeyeceğini söylemişti. 5 işçiyi muhasebeye göndermişti. Önlerine çıkış belgesi konduğu için imza atmadan geri dönmüşlerdi.
Aynı günün akşamı sendika yönetimi fabrikaya gelmişti. Ruhi de gelmişti. Ama bekçiler içeri almamıştı. Yemekhanede toplantı yapılmıştı. Bazı arkadaşlar Celal’in hafiye, Mehmet’in de yağdanlık olduğu için işe geri alınmalarına karşı çıkmışlardı. Sendika yönetimi ve işçiler olarak ortak karar aldık ve işten atılan Ruhi, Celal ve Mehmet’e işbaşı yaptırılmadan çalışmayacağımızı açıkladık. Patron önce kestirip atmıştı. Hele Ruhi için “fabrikadan içeri sokmam” demişti. Ancak patronun şah damarı çarkların dönüp üretimin devam etmesindeydi. Etraftaki fabrikaların çoğu da sendikalı olduğu için öyle kolayından sendikadan kaçamayacağının da farkındaydı. İşten atılan üç işçiyi de işe geri almak zorunda kalmıştı. İlk sözleşme olmasına rağmen çok iyi denecek bir toplu iş sözleşmesi imzalanmıştı. Ancak bütün sendikalı fabrikalarda işçiler daha fazla hak için neredeyse her gün eylemler yapıyordu. Sendikasız fabrikaların patronları, sendikalı olan fabrikaların patronlarına “bizim işçilerimiz sendikalı değiller. Ama hepsi hallerinden çok memnunlar” derlermiş. Patronumuz da bizi kandırıp sendikadan vazgeçmemiz için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Sendikasız fabrikalarda çalışan işçiler hallerinden memnun oldukları için değil, tersine hiç de memnun değillerdi, işçi sayısının azlığından ve oralarda sendikalaşmayı başlatacak öncü işçilerin yokluğundan dolayı bu durumdaydılar. Fakat ilerleyen yıllarda işçi sayısı artan işyerlerinde de işçiler sendikalaşma mücadelesi içine girmişlerdi.
Patronların ve onların siyasi temsilcilerinin esas korkuları işçi sınıfının ve yoksulların örgütlenip karşılarına dikilmesidir. Bu denli baskıcı ve karanlık bir dönemde bile birçok fabrika ve işyerinde işçiler sendikalarında örgütleniyorlar. Her örgütlenen işçi adeta yeni ve güneşli bir güne doğmuş gibi sendikasında ve UİD-DER gibi işçi örgütlerinde bir araya geliyor. Örgütlenmenin gücünü ve mutluluğunu tadan işçiler kendi güçlerine güvenerek, geleceğe umutla bakarak mücadelede yerlerini alıyorlar.
- Cepteki Taşlar ve Tecrübe
- Hangi Hasan Olacağız?
- Grev ve Direniş Alanında Bir Muşambadan Ötesidir Çadır!
- Sınıfını Bil, Sen de Birlik ve Dayanışma Çatımızın Altına Gel!
- Örgütlü İşçiler Bin Bilse de Örgütüne Danışır…
- “Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
- Birliğin ve Dayanışmanın Güzelliği
- Genç İşçiler UİD-DER’i Anlatıyor
Son Eklenenler
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...