Buradasınız
“Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
İzmir’den emekli bir işçi
Merhaba işçi kardeşlerim. Son günlerde sendikalaşan işçilerin görüntülerini izlediğimde, yıllar önce çalıştığım bir fabrikada karşılaştığım olaylar ve kişiler gelip gözümün önünde oturuyor. Anlatacaklarımın hepinize çok tanıdık geleceğinden eminim. Bizim fabrikadaki sözde ustabaşı Celal’di. Sözde diyorum çünkü ustalık vasfını zerre kadar hak eden biri değildi. Celal aslında patron Fevzi Beyin ajanıydı ama usta kılığında aramızda dolanıp dururdu. Celal hafif kekemeydi. Patron Fevzi odasında Celal’e talimatlar verirdi. Celal kocaman fabrikaya girdiğinde iki elini birden kaldırıp makineleri susturmamızı isterdi. Her zaman olduğu gibi “akadeşle Fevzi Bey diyo ki” diye söze başlardı. Ve devamında mutlaka kolayından kabul etmeyeceğimiz bir şeyler olurdu. Genelde fazla mesaiye kalmamız gerektiğini söylerdi. Celal’in asli görevi kimin tepki verdiğini, kimin sessiz kaldığını patrona yetiştirmekti.
Anlatacağım ikinci kişi patronun ispiyoncusu Yağdanlık Mehmet’tir. Her işyerinde patronların en az bir ispiyoncusu olur işçilerin arasında. Yağdanlık Mehmet’in öyle zayıf bir kişiliği vardı ki fino köpeği gibi yemek ve çay molalarında her işçi kümesinin dibine dek yanaşır, konuşulanları patrona aktarırdı. Amacı işçilerin konuşmalarında sendika ve benzeri laflar geçiyorsa bunları patrona taşımaktı. Fakat daha önce çalıştığımız fabrikalarda bolca hata yaparak sendikalaşma mücadelesinde işten atılmış ben ve üç arkadaş dersimizi almıştık. Bu nedenle sendika kelimesinden söz etmeden, diyeceklerimizi futbol üzerinden konuşurduk. Mesela sendikaya gitmek yerine maça gitmek veya maç izlemekten bahsederdik. Pire lakaplı Ruhi fanatik Fenerbahçeli, Aytekin fanatik Galatasaraylı, ben Göztepe sevdalısıydım. Erkek işçi arkadaşların her biri farklı futbol takımlarından birinin fanatik taraftarıydı. Sık sık bir araya gelen grubumuzdan biri kadındı. O da futboldan hiç hazzetmediği halde bu futbol sohbetlerine katılırdı. “Erkek” lakaplı Emine’nin rolü kadınları da bu konuşma ve tartışmalara katmaktı. Yaklaşık bir sene sendikal örgütlenmemizi gizlice sürdürmeyi başarmıştık. Üstelik hafiye Celal’e ve Yağdanlık Mehmet’e rağmen! Sonunda sendikayı fabrikaya sokmuştuk. Fakat patron Fevzi Bey, sendika yetki belgesi eline ulaştığı gün Celal ve Mehmet’i işten çıkarmıştı. Sendikayı kabul şartı olarak da en cevvalimiz olan Pire Ruhi’yi işten atmıştı. Ruhi’yi işe geri almayacağına da yemin billâh etmişti.
Fevzi Bey makineleri kapattırıp bütün bölümlerde çalışanları yemekhanede toplamıştı. Adeta kanatsız meleğe dönmüştü. Elinde kalın bir defterle ve yanında bir valizle, “düne kadar hanginize sorduysam ‘biz fabrikamızdan memnunuz’ derdiniz. Ben size hep demedim mi bu fabrika benim değil, sizindir. Sizin memnun görünmenizin altında yatan adı bile kötü olan bu lanet sendikaymış. Ben sizden neyimi esirgedim? Celal ve Mehmet’i niye işten kovdum? Çünkü gelip hepinizi bana şikâyet ediyorlardı. Sizi kandırıp sendikayı aklınıza sokanın o Pire olduğunu çok geç anladım. Bu sendika var ya, hepinizi kandırıp her ay para almak peşindedir. Sendikadan vazgeçin. Valizdeki paraları size dağıtacağım. Bana borcunuz yok ha. Birer imza atın o kadar” demişti. Patronun bu tür ayak oyunlarını oynayacağını döne döne konuşmuştuk önceden. 152 işçiden sadece 5’i imza atmayı kabul etmişti. Celal ve Mehmet dışında 5 işçiyi bilerek örgütlenmenin dışında bırakmıştık. Patron herkes imza atmadan kimseye para vermeyeceğini söylemişti. 5 işçiyi muhasebeye göndermişti. Önlerine çıkış belgesi konduğu için imza atmadan geri dönmüşlerdi.
Aynı günün akşamı sendika yönetimi fabrikaya gelmişti. Ruhi de gelmişti. Ama bekçiler içeri almamıştı. Yemekhanede toplantı yapılmıştı. Bazı arkadaşlar Celal’in hafiye, Mehmet’in de yağdanlık olduğu için işe geri alınmalarına karşı çıkmışlardı. Sendika yönetimi ve işçiler olarak ortak karar aldık ve işten atılan Ruhi, Celal ve Mehmet’e işbaşı yaptırılmadan çalışmayacağımızı açıkladık. Patron önce kestirip atmıştı. Hele Ruhi için “fabrikadan içeri sokmam” demişti. Ancak patronun şah damarı çarkların dönüp üretimin devam etmesindeydi. Etraftaki fabrikaların çoğu da sendikalı olduğu için öyle kolayından sendikadan kaçamayacağının da farkındaydı. İşten atılan üç işçiyi de işe geri almak zorunda kalmıştı. İlk sözleşme olmasına rağmen çok iyi denecek bir toplu iş sözleşmesi imzalanmıştı. Ancak bütün sendikalı fabrikalarda işçiler daha fazla hak için neredeyse her gün eylemler yapıyordu. Sendikasız fabrikaların patronları, sendikalı olan fabrikaların patronlarına “bizim işçilerimiz sendikalı değiller. Ama hepsi hallerinden çok memnunlar” derlermiş. Patronumuz da bizi kandırıp sendikadan vazgeçmemiz için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Sendikasız fabrikalarda çalışan işçiler hallerinden memnun oldukları için değil, tersine hiç de memnun değillerdi, işçi sayısının azlığından ve oralarda sendikalaşmayı başlatacak öncü işçilerin yokluğundan dolayı bu durumdaydılar. Fakat ilerleyen yıllarda işçi sayısı artan işyerlerinde de işçiler sendikalaşma mücadelesi içine girmişlerdi.
Patronların ve onların siyasi temsilcilerinin esas korkuları işçi sınıfının ve yoksulların örgütlenip karşılarına dikilmesidir. Bu denli baskıcı ve karanlık bir dönemde bile birçok fabrika ve işyerinde işçiler sendikalarında örgütleniyorlar. Her örgütlenen işçi adeta yeni ve güneşli bir güne doğmuş gibi sendikasında ve UİD-DER gibi işçi örgütlerinde bir araya geliyor. Örgütlenmenin gücünü ve mutluluğunu tadan işçiler kendi güçlerine güvenerek, geleceğe umutla bakarak mücadelede yerlerini alıyorlar.
- “Sizi Değil, İşgücünüzü Sattık”
- Cepteki Taşlar ve Tecrübe
- Hangi Hasan Olacağız?
- Grev ve Direniş Alanında Bir Muşambadan Ötesidir Çadır!
- Sınıfını Bil, Sen de Birlik ve Dayanışma Çatımızın Altına Gel!
- Örgütlü İşçiler Bin Bilse de Örgütüne Danışır…
- “Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
- Birliğin ve Dayanışmanın Güzelliği
- Genç İşçiler UİD-DER’i Anlatıyor
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve terapistlerin sorunlarına değindi.
- İngiliz egemenleri, sömürge döneminde ticaret gemilerini, donanmalarını korumak için vahşi bir yöntem geliştirmişler. “Yamyam fare yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntem şöyle: Açık denizdeki gemilerde fareler çoğalınca önce bir fare yakalanır, boş...
- Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz,...
- Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların...
- 17 Ocakta okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede okuyan yaklaşık 20 milyon öğrenci birinci dönem karnelerini alarak yarıyıl tatiline girdi. Mersin’de Eğitim-Sen ve Özel Öğretmenler Sendikası eğitimdeki sıkıntıları dile getirmek için Yenişehir İlçe...
- Suriye’deki Esad rejimi 8 Aralıkta yıkıldı. Hemen ardından da Suriye’deki savaşın bittiği ve Türkiye’deki Suriyelilerin artık güvenle ülkelerine geri dönebileceği konuşulmaya başlandı. Medyada Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar başarılı olduğu...
- Sevgili işçi kardeşlerim, bizler yani işçi sınıfımızın örgütlü mücadelesinin bir parçası olanlar, eski kuşaktan işçilerin deneyimlerinden ziyadesiyle istifade etmeyi öğrendik sınıf büyüklerimizden. Bundandır karşımızdaki herhangi bir işçi...
- UİD-DER Müzik Topluluğu (UMUT), Ruhi Su’nun sesinden dinlediğimiz Boşa Didinmek Fayda Vermez şarkısını yeniden yorumladı. Şarkının mücadeleye çağıran sözleri kadar hikâyesi de çok anlamlı. Rusya işçi sınıfının romancısı Maksim Gorki, 1907’de,...
- İşyerinde yeni yıl kutlaması yapmak için işi biraz erken bıraktık. Kutlama için masaları hazırladık, şarkı listemizi ayarladık. İşin yorgunluğunu atıp dinlenecek, uzun uzun sohbet edecektik. Tabii eğlence kısmına geçmeden önce işyerinin şef ve...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 13 Aralıkta başlayan GE Grid Solutions grevinin 33. gününde anlaşma sağlandı. Böylece MESS sözleşmeleri kapsamında 4 işletmede...