Buradasınız
Taze havaya ve maviye hasretlik
30 Nisan 2021 - 16:30
Ekmek neden bu kadar pahalı,
Neden ucuz bu kadar
İnsan vücudu ve kanı?
Dik babam dik, dik babam dik, dik babam dik!
Hiç eksilmez gücüm benim.
Ama elime geçen ne?
Bir ot yatak,
Bir kabuk ekmek,
Bir de şu paçavralar,
Bir tavan, delik deşik,
Bir döşeme, çırılçıplak,
Bir masa, bir kırık sandalye…
Ve bomboş bir duvar.
Ah, bir soluk alabilsem!
Çuha çiçeği gibi solusam bir!
Tepemde mavi gökyüzü,
Altımda yeşil çimen olsa,
Bir vakitler duyduğumu duyabilsem!
(Thomas Hood, Gömleğin Ezgisi, 1843)
1800’lü yıllarda işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını en iyi anlatan şiirlerden biridir bu şiir. Ve tabi özlemlerini… Bugün sokaklara çıkıp “nefes alamıyoruz” diye haykıran emekçilerle çuha çiçeği gibi soluk almak isteyen emekçilerin kökü birdir. Yaşam sevincini, enerjisini daha fazla kâr uğruna büyük bir açgözlülükle emen sermayeye isyan eden emekçinin haykırışı vardır bu şiirde. Hayır, sadece ekmek değildir işçinin talebi. O, kendisini insan gibi hissetmek, doğanın güzelliklerini duyumsamak ister. Kölece ve tükenircesine çalışmanın boyunduruğundan kurtulmak, özgürleşmek ister. Mavi gökyüzü özgürlüğüdür onun. Derme çatma kulübesinden, karanlık ve izbe fabrika kuytularından çıkıp özgürlüğün, yaşamın güzelliğinin tadına varacağı bir hayattır istediği. İşte çalışma saatlerinin kısaltılması uğruna uzun yıllar boyunca verilen mücadelenin temelinde bu istek vardır.