AKP’den Grev Yasağı Savunması: Toplumsal Hareketlilik Artacak, TOMA Üretimi Duracaktı!

29 Ocakta 15 bin metal işçisinin grevini yasaklayan AKP hükümetinin, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Danıştay’a açtığı itiraz davasında ortaya koyduğu savunma, sermaye hükümetinin ne denli keyfi bir şekilde hareket ettiğini, demokratik hak ve özgürlükleri ayaklar altına aldığını ve aynı zamanda işçilerin mücadelesinden ne denli korktuğunu gözler önüne seriyor.
Söz konusu savunma, sermaye sınıfının çıkarlarının pervasızca dile getirilmesidir; grevin fiilen yasak olduğunun resmidir. Savunmanın girişinde AKP hükümeti Danıştay’a fırça atıp şöyle diyor: “Öncelikle, olağanüstü hızlı şekilde görülen bu davada Dairenizce alınan usule aykırı ara kararlar sebebiyle Anayasal savunma hakkımızı kullanmamızın engellendiğini, 09/02/2015 tarihli ara kararla istenilen bilgi ve belgelerin temini için istediğimiz ek süre talebimizin de kabul edilmemesi sebebiyle… sürenin çok kısalığı sebebiyle dosyaya tam ve gereği gibi sunulamadığını belirtmekte yarar görüyoruz.”
Hiç kuşku yok ki bu açıklama, grev yasağının sürdürülmesi doğrultusunda Danıştay üzerinde baskı kurmak anlamına gelmektedir. AKP hükümeti, grevi yasakladıktan sonra gerekçeler uydurmaya zaman bulamadığını da açıkça itiraf ediyor. Yani MESS istemiş ve AKP de onun emirlerini yerine getirerek grevi yasaklamıştır.
AKP’nin ilgili devlet kurumlarına sorarak yasak için üretmeye çalıştığı gerekçeler tam anlamıyla ibretliktir. Meselâ Ekonomi Bakanlığı’ndan istenen itirazda şöyle deniliyor: “Metal işkolunda grev uygulaması nedeniyle otomotiv, beyaz eşya, inşaat, demir-çelik, elektrik-elektronik ve enerji sektörü başta olmak üzere oluşacak üretim ve ihracat kaybı ülkemiz açısından telafisi imkânsız zararlara sebep olacaktır… İhracatçı şirketler pazar kaybının yanı sıra sözleşmelerden doğan yükümlülüklerinin zamanında yerine getirilememesi nedeniyle yüksek tazminatlar ödemek zorunda kalabileceklerdir. Bu güven ve itibar kaybını beraberinde getirecektir.”
Bu satırlar, AKP’nin bir sermaye hükümeti olduğunun su götürmez kanıtıdır. Lafa gelince utanıp sıkılmadan demokrasiden dem vuranlar, ekonomiye zarar verir gerekçesiyle grev hak ve özgürlüğünü ayaklar altına almaktan, işçilerin grev hakkını gasp etmekten geri durmuyorlar. Üretimi etkilemeyen ve dolayısıyla işçilerin üretimden gelen gücünü patronlar üzerinde bir basınca dönüştürmeyen bir grev olabilir mi? Çok açık ki AKP hiçbir şekilde işçilerin grev yapmasını istememektedir. Bu nedenle her grevi ekonomiye zarar vereceği gerekçesiyle yasaklamakta ve patronların zarar görmesini önlemeye çalışmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere, “milli güvenlik” denen şey, sermayenin ihtiyaçları temelinde geliştirilmiş bir bahanedir. “Milli güvenlik” sermayenin güvenliği, yani onun işçileri dilediğince sömürebilmesinin güvence altına alınmasıdır.
AKP’nin itirazları arasında, hiç kimsenin hiçbir şekilde eylem yapmaması, toplumsal muhalefetin sesini çıkartmaması ve mücadelenin yükselmemesi arzusu da var. Savunmada şöyle deniliyor: “İyi niyetli ve yasal çabaları yaygın toplumsal şiddet hareketlerine dönüştürmek ve yaklaşan milletvekili genel seçimlerinin güvenliğini sekteye uğratarak kaotik ortam oluşturmak isteyen bazı kişi ya da gruplarca toplumsal hareketliliği arttırmak için de söz konusu grev uygulaması kullanılabilecektir.”
Savunmanın devamında dile getirilen satırlardan, metal işçilerinin mücadelesinin genel bir işçi mücadelesine dönüşebileceği ve bunun sermaye hükümetinde bir korku yarattığı da berrak bir şekilde açığa çıkıyor: “Toplu iş sözleşmesi imzalamış diğer iki sendikanın 100 bin üyesinin ve yine aynı sendikaların sözleşmesi devam eden 9500 üyesinin de kaosa çekilmesine ve söz konusu işyerlerinde de üretimin sekteye uğramasına sebep olacağı, bunun da telafisi imkansız zararlara neden olacağı açıktır.”
Çok açık ki AKP, yaratmaya koyulduğu otoriter, baskıcı rejimde sendikaların da düzen kurumları olması arzusunu saklamıyor. Bu sermaye hükümeti, kesinlikle işçilerin hak aramasını, hak arama bilincinin gelişmesini, grevlerin işçi hareketi mücadelesinin önünü açmasını ve toplumsal muhalefetin işçi sınıfı kanallarında canlanmasını istemiyor. Öyle ki savunmada, metal işçilerinin grev öncesinde yaptığı yürüyüşler bile tehlikeli görülerek grev yasağının gerekçeleri arasına konmuştur.
Sermaye hükümeti AKP, grevle birlikte TOMA üretiminin duracağı ve bunun “milli güvenliği” etkileyeceğini de savunmasına eklemiş. Bu savunma, AKP’nin nasıl bir düzen istediğini ortaya koymaktadır. AKP’nin istediği düzen, TOMA’lı bir düzendir. Bu düzen, işçilerin itaatkâr ve kanaatkârlaştırıldığı, işçi sınıfı dâhil genel toplumsal mücadelenin bastırıldığı, son derece baskıcı, otoriter bir rejimin işlerlik kazandığı bir düzendir.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar işçi sınıfının mücadelesini durduramayacaklardır. Şimdiden birçok kentte ve sanayi bölgesinde işçiler hak arama mücadelesini yükseltiyorlar. Yarın o mücadeleler daha örgütlü, daha bilinçli ve daha kararlı bir nitelik kazanarak AKP’nin ve sermayenin karşısına dikilecektir.
Maltepe İşçilerine Polis Saldırısı
Türk Metal Üyelerinden Cevap
Son Eklenenler
- Sağlık emekçileri, “Eziyet Yönetmeliği” olarak adlandırdıkları, hem sağlık emekçilerinin hem de hastaların hak kaybına uğratıldığı Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğine karşı 16 Haziran’da İl Sağlık Müdürlüğü önünde eylem yaptı. ASM’lere 6...
- Dünya egemenlerinin emperyalist paylaşım savaşlarında ölenlerin net sayısını telgraf telleri bildirmiyor artık. Bugün sosyal medyayla, telefonlarımıza düşen bildirimlerle çok kısa bir sürede alıyoruz dünyanın başka yerlerindeki saldırıların,...
- Amasya’nın Merzifon ilçesinde bulunan, Kristal-İş Sendikasının örgütlü olduğu GM Teknik Cam fabrikasında toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Temmuzda grev başladı. İzBB Belediyesinde işten atılan Belediye-İş Sendikası...
- Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş ve KESK’e bağlı SES üyesi sosyal hizmet işçileri, 18 Temmuzda Bahçelievler Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Ek Binası önünde ortak bir basın açıklaması düzenledi. Kamuda yürüyen toplu sözleşme süreçlerine dair gerçekleştirilen...
- Merhaba, ben İstanbul’da bir devlet hastanesinde temizlik personeli olarak çalışan bir kadın işçiyim. Bilindiği gibi senenin yarısı geride kalmasına rağmen toplu iş sözleşmemiz halâ imzalanmadı. Bu süreçte sendikalar meydanlarda mitingler yaptılar,...
- 14 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yasa değişikliğiyle turizm sektöründe çalışan işçilerin hafta tatili hakkı fiilen gasp edildi.
- Ne acıdır, barış sözcüğü ağzımızdan çıkar çıkmaz yüreğimizde savaşın gölgesi belirir. Gözlerimiz dolar, sesimiz titrer, mahzunlaşırız çocuklar gibi. Oysa ne güzeldir kim bilir ağzımızdan taşan gülücüklerle, yüreğimizden kopan kardeşlik türküleriyle...
- Siyasi iktidar zeytinlikleri yok edecek yeni bir torba yasayı Meclise sundu ve Temmuz sonuna kadar yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor.
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- Zeytinliklerin, ormanların, tarım arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin önünü açacak olan ve kamuoyunda “süper talan yasası” olarak adlandırılan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel...
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...