Asıl Hırsız Onlar!
İzmir’den emekli bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
“Adalet mülkün temelidir” sözünü duymayan yoktur. Herhangi bir nedenle mahkemelere giden herkes yüksek kürsüde oturan savcı ve hâkimlerin arkasındaki duvarda kocaman harflerle “adalet mülkün temelidir” yazısını görür. Bu sözler “adalet devletin (egemenliğinin), düzenin temelidir” anlamına geliyor. Sömürücü sınıfların ve sömürü düzeninin egemen olduğu bir sistemde yaşadığımız ve devlet de esasen egemen sınıfın çıkarlarını, onun düzenini koruyup sürdürmekle mükellef olduğu için, bu düzende adalet de sömürücü sınıfın adaletidir.
Sömürücü sınıf, aynı zamanda toplumdaki tüm üretim araçlarının ve dolayısıyla zenginliğin de sahibi, “malik”idir. Kendisi işçi ve emekçilerin ürettiği değerlere el koyar, gasp eder. Yani kendisi çalarken ve bunun son derece adil olduğunu topluma kabul ettirirken; açlığını gidermek için simit çalan çocuğa son derece ağır cezaları reva görür. Demek ki adalet göreceli bir kavramdır. Adaletten bahsedileceği zaman kimin için adalet, kimin adaleti diye de sorulmalıdır.
Toplum yoksullaştıkça, işsizlik arttıkça, hayat pahalılığı alıp başını gittikçe, insanlar giderek daha fazla oranda sefaletin kucağına düştükçe, görüyoruz ki hırsızlık vakaları da artıyor. İnternetten yaptığım araştırmada gördüm ki bunların oran olarak pek azı gerçekten adi/sıradan hırsızlık kategorisine girecek türden vakalar. Çoğu insanların yoksulluktan ve yoksunluktan yaptığı, yapmak zorunda kaldığı veya yapmadığı halde suçlandığı durumlar. Zaten marketlerde bebek mamalarına, ayçiçek yağına kilit vurulması da bunu doğruluyor.
Geçenlerde bir dostumun başına gelen bir olay da bu durumu doğrular niteliktedir. Dostum, yıllarını mücadeleye vermiş onurlu ve namuslu bir işçidir. 8 yaşından beri çalışır. Aç kaldığı çok olmuştur. Ama asla patronlar gibi çalmamış, çırpmamış, kursağına haram lokma sokmamıştır. İşte bu dostum geçenlerde bir mağazadan alış veriş yaparken hırsızlıkla suçlanmış. Bir yanlışlık olduğunu ısrarla vurgulamasına rağmen kendisini dinlememişler ve dava edeceklerini söylemişler. Davadan bir şey çıkacağını sanmasa da hırsızlıkla suçlanmak ona çok ağır gelmiş durumda. Günlerdir yüzünden düşen bin parça…
İşte bu işler böyledir dostlar. Milyonların emeğini çalanlar hırsız sayılmaz bu düzende, onların düzenini korur çünkü bu hukuk sistemi. Hatta deveyi hamutuyla götüren, halkı soyup soğana çeviren, her şeyi yağmalayıp talan edenler itibar görür, daha bir el üstünde tutulur. Ama yıllarca namusuyla yaşamış bir işçiye geldi mi sıra, adaletin kılıcının keskin tarafı devreye girer hemencecik. Bir çırpıda onuruyla, namusuyla oynarlar insanların, çünkü kendileri bilmez bu kavramların anlamını.
Dostuma kendini üzmemesini, bizim onu iyi tanıdığımızı, önemli olanın bu olduğunu söyleyerek biraz olsun teselli etmeye çalıştım. Ama biliyorum ki bu düzende o tek değil. Onun gibi milyonlarcası sömürücü egemenlerin çıkarları uğruna suçlanıyor aslında suçsuz olduğu halde. Bizler işçi sınıfı olarak kendimiz için, yani insanlığın %99’u için adalet istiyorsak bunu kendi bileğimizin hakkıyla almalıyız. Başka yolu yok!
Son Eklenenler
- Hatay İskenderun Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlü işçiler, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 26 Temmuzda greve çıktı. UİD-DER’li işçiler...
- Biz işçiler için hayat günden güne zorlaşıyor. Artan hayat pahalılığı her alanda kendini can yakıcı şekilde hissettiriyor. Düşük ücretler, iş bulma ya da işini kaybetme kaygısı işçileri strese sokuyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hukuki olarak suç...
- Bugün ben 12 saat çalışmak zorundayım ama fabrikalarda en az 8 saat çalışan abilerim ve ablalarım da çoğunlukla kalan 4 saati isteseler de istemeseler de fazla mesai adı altında çalışarak geçiriyor. Yani çocuğuyla genciyle robota dönüştürülmeye...
- Patronların tek isteği işçiler hep çalışsın, çok çalışsın, hak hukuk aramasın, hatta bedavaya, ölümüne çalışsın. İşte bu açgözlü istekleri onları bir canavara dönüştürüyor. Neredeyse her gün “yok daha neler” diyeceğimiz haberler duyar olduk....
- İngiltere’de binlerce kişi ırkçı ve faşist yükselişe karşı “No Pasaran/Geçit Yok” şiarıyla 27 Temmuzda başkent Londra sokaklarına çıktı. İngiltere’de Tommy Robinson liderliğindeki faşist örgüt İngiliz Savunma Birliği’nin (EDL) düzenlediği mitinge...
- Kapitalist sistemin çelişkileri tüm dünyada derinleşmeye devam ediyor. Dev şirketler rekor kârlar açıklarken işçiler sefalet ücretlerine, gençler işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm ediliyor. Emperyalist savaşın alevlerini daha da harlayan egemenler,...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez’de işçilerin sendika hakkı için mücadelesi sürüyor. Ancak işçilerin sendikal örgütlenme hakkını yok sayan şirket yönetimi önce baskı uyguladı, sonra işçileri işten attı, son olarak da 27 Temmuzda polisi işçilerin...
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...