Buradasınız
Berlin Duvarı’nın Yıkılmasından Bugüne: Kapitalizmin Çıkmazı Büyüyor!
Batı Almanya ile Doğu Almanya’yı birbirinden ayıran Berlin Duvarı, 9 Kasım 1989’da yıkıldı. Duvar yıkıldığında dünya burjuvazisi, Berlin Duvarının enkazı üzerinde tepinerek kutlamalar yapıyordu. Berlin Duvarının yıkılmasını Doğu Avrupa’daki bürokratik diktatörlük rejimlerinin ve 1991’de SSCB’nin çöküşü izledi. Sömürücü dünya burjuvazisi SSCB’de temsilini bulan bürokratik diktatörlüklerin yıkılmasını kapitalizmin sosyalizme karşı nihai zaferi olarak ilan ediyordu. SSCB’nin çöküşünü sosyalizmin çöküşü olarak sunuyor; hak diyen, özgürlük diyen, sömürüsüz bir dünya isteyen herkesle alay ediyor, gülüyordu. Onlara göre sosyalizm yıkılmış, işçi sınıfı diye bir sınıf kalmadığı için sınıf mücadelesi bitmiş, kapitalizmin ebedi dönemi başlamıştı. Küreselleşen dünya, krizleri ve savaşları geride bırakıyordu. Artık tüm dünyada demokrasi ve barış hâkim olacaktı.
Oysa SSCB’de çöken şeyin sosyalizmle uzaktan yakından ilgisi yoktu. SSCB’de yaşanan sosyalizm değildi ve ayrıca kapitalist sömürü düzeni de iddia edildiği gibi zafer kazanmamıştı. Nitekim çok geçmeden sistemin bağrında biriken sorunlar ardı ardına sökün etti. En ihtişamlı gözüktüğü dönemde kapitalist sistem, işsizliğin, yoksulluğun, savaşların, ölümlerin arttığı bir tablo yarattı.
Berlin Duvarının yıkılışıyla sözde “müreffeh” bir dönem açıldığı safsatalarının üzerinden çok zaman geçti. Bugün sınıfsal çelişkilerin, kapitalist çürümenin, tarihsel krizin alabildiğine derinleştiği, Üçüncü Dünya Savaşının her geçen gün büyüdüğü bir dönemden geçiyoruz. Her alanda krizler üreten kapitalist sistemin çelişkileri de çıkmazı da büyüyor. “Öldü, bitti, kapitalizme karşı mücadelede artık bir rolü olamaz” denen işçi sınıfı dünyanın dört bir köşesinde isyanlarla, grev ve direnişlerle ayağa kalkıyor. 20 yıldan fazla bir süredir dünyamız ardı ardına gelen emekçi isyanlarıyla sarsılıyor. İşçi ve emekçiler kapitalizmin yıkımdan başka bir şey yaratmadığını daha net bir biçimde görmeye başlıyorlar.
Gerçek olan şu ki insanlık kapitalizme mahkûm değildir ve bir yeryüzü cenneti kuracak nesnel olanaklara sahiptir. Ancak bunun olabilmesi için insanlığın gelip durduğu eşiği atlaması gerekiyor. Bu da ancak kapitalizmin yıkılmasıyla mümkündür! İnsanlık bir gün sosyalizmi kurduğunda insanın insan tarafından sömürülmesi, insanlığa büyük acılar yaşatan sınıf ilişkilerinin ve yapay ulusal sınırların varlığı son bulacak. Her türlü ayrımcılığın son bulduğu böyle bir dünyada insanlık özgürce, barış içinde yaşayacak!
Berlin Duvarının yıkılmasıyla başlayan süreci bir kez daha hatırlamakta fayda var. 2020’nin başında hazırladığımız “İnsanlığın Geleceği Tehdit Altında” videosunu yeniden aktarıyoruz:
Batı Almanya ile Doğu Almanya’yı birbirinden ayıran Berlin Duvarı, 9 Kasım 1989’da yıkıldı. Berlin Duvarının yıkılmasını kapitalizmin sosyalizme karşı zaferinde bir dönüm noktası olarak sunan dünya burjuvazisi, her yıl bunu kutlar. Fotoğraf, 2009’da Berlin Brandenburg Kapısındaki kutlamayı gösteriyor. 2008 küresel krizinin ardından yapılan bu kutlama, duvarın yıkılmasının 20. yıldönümü olmasına rağmen, öncekilere göre sönük geçmişti. Çünkü bu sürede yalanların, safsataların yerini gerçekler almış, insanlığın tek alternatifi olarak sunulan kapitalizmin insanlığın önünü tıkadığı ve insanlığın geleceğinin sınıfsız, sömürüsüz bir dünyada, sosyalizmde olduğu bir kez daha açığa çıkmıştı.
Lewis Hine’ın Kadrajından Emek
Parsons ve Arkadaşları Hâlâ Aramızda