Direnen Haliç’in Ateş’i
Mersin’den bir kadın işçi
Nejat Elibol’un Direnen Haliç romanı 1975’te, Alibeyköy’de, aralarında Sungurlar Kazan fabrikasının da olduğu üç fabrikadaki direnişin öyküsünü anlatır. Elibol, lise öğrenimini yarıda bırakarak 18 yaşında tornacı çırağı olarak işçiliğe başlayıp yedek parça imalathanesi, döküm fabrikası ve Sungurlar Kazan fabrikasında kaynakçı olarak çalıştı. İşçilik yapan Orhan Kemal’in ve Hakkı Özkan’ın roman ve öykülerinde olduğu gibi Direnen Haliç romanında da Nejat Elibol’un kendi yaşamından kesitler vardır. 1988 yılında yayınlanan romanda, Haliç’in çevresindeki yamaçlarda ve tepelerde kucak kucağa sıralanmış evlerde, fabrikalarda yaşananlar, mücadeleler vardır.
Küçük Kazan fabrikasındaki direnişin öncülerinden Birol’un “Sessiz Tanrıça” dediği genç bir kadın işçi olan Ateş’in dönüşümünü de anlatır roman. Deterjan fabrikasında çalışan ve vardiyaya gitmek için gecenin karanlığında duvar diplerinden yürüyen işçi kızlar geniş cadde kenarında üçer beşer kümelenip uykusuz gözlerle ve sabırsızlıkla otobüsleri bekliyorlardı. Ateş sessizce düşüncelere dalardı. O, sessizliğin kendisiydi sanki… Günlük yaşamı, katlanmak zorunda olduğu bir acıydı. Küçük yaşta kaybettiği annesinin acısı bir yana, ona karşı hem acıma hem de nefret duyduğu babası ile yaşamak zorunda olması çok daha zor ve katlanılmazdı. Ateş’i bir tek, sevdiğini, Mehmet’i, düşünmek sevindiriyordu.
Küçük Kazan fabrikasında çalışan Mehmet ve Birol iyi arkadaşlardı. Döküm fabrikasında yaşananlar, işçilere yapılan haksızlıklar, kabaran öfke, grev ihtimali Birol’u etkiliyor, coşkusunu Mehmet ile paylaşmak istiyordu. Fakat bunlar Mehmet’in hiç ilgisini çekmiyordu. Mehmet’in hayali, bir an önce bir gemide iş bulup denize açılmaktı ve yaşadığı yerden kurtulmaktı. Mehmet sadece fabrikayı ve arkadaşlarını değil, sevdiği kızı da bırakıp gidecek kadar bağlıydı denizlere. Ateş’le vedalaşırken geri geleceğini söylemişti. Oysa Ateş, Mehmet’in gidişine anlam verememiş, onu suskunlukla karşılamış ve bir daha birlikte olamayacaklarını hissetmişti.
Ateş’in babası Kazan fabrikasında Postabaşı olarak çalışan, işçilere sürekli gözdağı veren, hakaret eden, işçileri aşağılamaktan zevk alan bir adamdı. Ateş, babasıyla Mehmet’in aynı fabrikada çalıştığını öğrendiğinde, babasının aralarına bir kara bulut gibi dikilivereceğini biliyordu. Babası sürekli içip küfür eden, her fırsatta Ateş’i döven kötü bir insandı. Bir kavgaya karıştıktan sonra postabaşı olan babası işten atılmıştı. Artık sürekli içip evde sorun çıkarıyor, işten çıkartılmış olmasını kendine yediremiyordu. Ama elinden de bir şey gelmiyordu. Derken bir gün, evine gelen bir ziyaretçi ona yeni işler verecekti. Döküm fabrikasında grev kırıcılığı yapacak ve hatta katil olacaktı. Ateş bu olaylar karşısında sessiz kalmayacaktı. Ateş, babasının bir işçiyi öldürdüğünü, Mehmet’in arkadaşı Birol’a söyledi ve o gün evine dönmedi. Ateş, babasının öldüğü haberini daha sonra alacaktı. Bu haberle birlikte Ateş’i artık çok daha farklı bir hayat bekliyordu. Bu sürçte, Birol ile Ateş’in arkadaşlıkları da gelişip ilerliyordu. Bütün gününü, direnişin başladığı Küçük Kazan fabrikasında geçiren Birol, Ateş’i düşünmeden edemiyordu.
Deterjan fabrikasında Ateş ile aynı kısımda çalışan on beş işçi kızın da kolları sürekli hareket halindedir. Kimisi, kutulara sıvı deterjan dolduran makinenin, kimisi de paketlemek için karton kutuların başında dururlardı. Uykularını yenmek için hep bir ağızdan türkü söyler, kutuların dünyasında düşler kurarlardı. Ateş’in dünyası önceleri bir üçgenden ibaretti. Bu üçgenin bir köşesinde ev, bir köşesinde babası, diğer köşesinde ise sevdiği adam vardı. Sevdiği adam kendini bırakıp denizlere açılmış, o ise iş ve ev arasında kalmıştı. Ateş, Mehmet’in yakın arkadaşı Birol’a gidip her şeyi anlatmaya karar verdiğinde yeni bir yol ayrımına da girmişti. İnsan hayatında bütün duyguların aynı anda yaşanması çok seyrek bir durumdur. Ama Ateş bu ruh hali içinde kendini Birol’a yakın hissediyordu. “Beni, seni anlamak isteyen bir arkadaş olarak kabul et” diyen Birol’un elini tuttuğunda, içinde hangi duygunun ağır bastığına henüz karar verememişti. İçinde bulunduğu çıkmaz mı, yoksa karşısındaki saf ruhun beceriksizce fakat güven dolu sözleri mi… bilemiyordu. Yeni bir arkadaşlığın da temelleri atılıyordu böylelikle. Birol’un “sessizlik tanrıçası” dediği Ateş, artık daha çok sohbet ediyor ve hem Birol’u hem de direnişlerini anlamaya çalışıyordu. Çalışırken Birol’un anlattıklarını düşünmeden edemiyordu. Mesela önceleri bulaşıkları yıkadığı sabunu da kendi gibi işçilerin ürettiği aklına gelmezdi. Yarattığı değere bu denli yabancılaşmıştı. “Yaptığın iş önemli sayılmasa da bir işe yarıyorsun sen” diyordu Birol ona. “Seni sadece kollarını hareket ettiren basit bir makine olarak görüyorlar…” Birol’un söylediklerini dinliyor, “bunları neden daha önce düşünmedim?” diye kendine kızıyordu. Ama artık güçlü olmak istiyordu. Ateş’in ruhunda içten içe bir değişim yaşanıyordu. Yıllardır ev ile fabrika arasında sıkışıp kalmış Ateş, yaşamın bambaşka bir yönü olduğunu anlamaya başlıyordu.
Babasının ölümünden sonra Ateş’i yalnız bırakmak istemeyen dayısının, onu ikna ederek kendi evine götürmesiyle birlikte Ateş’in hayatında bir şeyler daha değişmeye başladı. Tersanede çalışan dayısı aynı zamanda işyeri temsilcisiydi. Ateş, dayısının kızıyla birlikte tiyatro çalışmalarına katılacak ve işçi tiyatrosunda yerini alacaktı. Uzun süredir görüşemediği Birol’la miting alanında karşılaştıklarında her ikisi de çok mutlu olacaklardır. Ateş Birol’un eline tutuşturduğu davetiye ile bir sonraki buluşma yerini de söylemiş olur.
Artık Ateş’in farklı bir hayatı vardı. Acılarını arkasında bırakmıştı. İşçi tiyatrosunda oyun oynuyor, mücadeleci işçilerin arasında dünyaya kendi sınıfının penceresinden bakıyordu. Romanın sonunda işçiler Küçük Kazan ve Büyük Kazan (Sungurlar) fabrikasındaki direnişi kazanırlar. Her ne kadar direnişin öncüleri işe geri alınmamış olsa da verdikleri mücadelenin deneyimleri, işçilerin birliğinin, işçi komitesinin önemi bizlere çok sade bir dille anlatılıyor. Romanın aktardığı olumlu ve olumsuz mücadele deneyimleri bugünkü genç kuşak işçilere ışık tutuyor. Ateş’in öyküsü ise sınıf mücadelesine katılan kadınların pasiflikten, bilinçsizlikten sıyrılarak nasıl dönüşüp güçlendiğinin öyküsüdür.
İşçiye Arabuluculuk Dayatması
Vakit Nakittir!
Son Eklenenler
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...