Buradasınız
İşçi sınıfı ve özgürlüğün ıslığı
7 Kasım 2020 - 12:00
1900’lere yani 20. yüzyıla adım atan Rusya, tam bir çelişkiler deryasıydı. Bir tarafta 500 yıl öncesinin ilişkileri, alışkanlıkları ve düşünce biçimleri, öte tarafta ise gelişen sanayi, büyük kentlerdeki kapitalist ilişkiler, modern kültürel hayat, devasa fabrikalarda toplanmış modern işçi sınıfı vardı. Sanayi küçük işletmelerde değil, daha en baştan büyük fabrikalarda yoğunlaşmıştı. Binlerce ve on binlerce işçinin çalıştığı dev fabrikalar kuruluydu. İşgücü bol ve ucuz, kaynak ve arazi çoktu. Maden, imalât, ulaşım, inşaat ve ticaret sektörlerinde çalışan milyonlarca işçi, gelecek yıllarda devrimin öncüsü olacaktı.
Çar yönetimi, halka zulüm ediyor, demokratik hak ve özgürlükleri tanımıyor, eski ilişkilerde ayak diriyordu. İşçi sınıfının sendika, dernek, parti kurma, oy kullanma ve grev yapma hakkı yoktu. İşçi sınıfı 12-14 saat boyunca acımasız koşullarda sömürülüyordu. İşçiler yoksulluk, hastalık ve sefalet içinde yaşıyorlardı.
Sibirya madenlerinin derinliklerinde
Bekleyin, yitirmeden gururlu sabrınızı.
Boşa gitmeyecek acılı çabanız
Ve düşüncelerinizin yüce amacı…
Düşecek ağır prangalar
Ve yıkılan zindanların kapısını
Aşarak sevinçle girecek içeri özgürlük
Ve kardeşleriniz uzatacak kılıçlarınızı.
Aleksandr Puşkin
Toprak sahipleri on milyonlarca köylüye tam anlamıyla köle muamelesi yapıyordu. Çar toprak reformu yapıp köylülere toprak dağıtmaya yanaşmıyordu. Bir polis şefi Çara şöyle akıl veriyordu: “Toprak beyleri hükümdarlığınızın en güvenilir siperidir. Hükümdarlık toprakları üzerinde toprak beylerinin devamlı bir şekilde icra ettikleri teyakkuz ve nüfuzun yerini hiçbir ordu tutamaz. Toprak beyleri denen adamlar, devletinizi koruyan sadık ve uyku-bilmez bir köpek gibidir; bulundukları yerde kendiliğinden bir polis gibi iş görmektedirler. Toprak ağasının nüfuz ve iktidarına son verilirse, halk bir sel gibi boşanacak, zamanla Çar hazretlerinin kendileri için bile tehlike arz edecektir.”
Bu şartlar altında yeni düşler beslemeye başladı her halktan Rusya’nın işçileri, tüm eziyete rağmen umutları vardı. Grev yapmak suçtu ama Çarlık 1890’lar boyunca grevlerin ülkeyi bir boydan bir boya sarmasına engel olamamıştı. Ülkenin dört bir yanında pıtrak gibi işçi örgütleri doğuyor, işçiler mücadele ederek öğreniyor ve sınıf bilinci kazanıyorlardı. Özgürlük arzusunun ıslığı yürekleri dolduruyor, emekçilerin öfkesi usul usul mayalanıyordu.
UİD-DER’li işçilerden mesajlar: Sömürüsüz dünyanın yolunu gösterenlere selam olsun!
Genç işçiler olarak tüm sınıf kardeşlerimizi selamlıyoruz. Umutsuz değiliz, çünkü tarih bilinciyle doluyuz. Sömürücüler ne yaparlarsa yapsınlar sınıf mücadelesini durduramıyorlar. Bu düzen son bulana dek de durduramayacaklar. Tüm oyunlara, aldatmalara, baskıya rağmen bugün dünyanın dört bir yanında mücadele sürüyor. İşçi sınıfı boyun eğmiyor. İnsanlık sömürüsüz, savaşsız bir dünya özlemini sürdürüyor. Kapitalizmin insanlığa dayattığı karanlıktan kurtulabiliriz. 103 yıl önce Bolşevik işçiler bunun yolunu açarak bize muazzam bir miras bıraktı. İşçi sınıfının kurtuluşu Ekim Devriminin anısını mücadelemizde yaşatmakla ve o mücadeleyi zafere taşımakla olacaktır. Yaşasın İşçi Devrimi!
Ankara’dan genç işçiler