Asıl Hırsız Onlar!
İzmir’den emekli bir işçi

“Adalet mülkün temelidir” sözünü duymayan yoktur. Herhangi bir nedenle mahkemelere giden herkes yüksek kürsüde oturan savcı ve hâkimlerin arkasındaki duvarda kocaman harflerle “adalet mülkün temelidir” yazısını görür. Bu sözler “adalet devletin (egemenliğinin), düzenin temelidir” anlamına geliyor. Sömürücü sınıfların ve sömürü düzeninin egemen olduğu bir sistemde yaşadığımız ve devlet de esasen egemen sınıfın çıkarlarını, onun düzenini koruyup sürdürmekle mükellef olduğu için, bu düzende adalet de sömürücü sınıfın adaletidir.
Sömürücü sınıf, aynı zamanda toplumdaki tüm üretim araçlarının ve dolayısıyla zenginliğin de sahibi, “malik”idir. Kendisi işçi ve emekçilerin ürettiği değerlere el koyar, gasp eder. Yani kendisi çalarken ve bunun son derece adil olduğunu topluma kabul ettirirken; açlığını gidermek için simit çalan çocuğa son derece ağır cezaları reva görür. Demek ki adalet göreceli bir kavramdır. Adaletten bahsedileceği zaman kimin için adalet, kimin adaleti diye de sorulmalıdır.
Toplum yoksullaştıkça, işsizlik arttıkça, hayat pahalılığı alıp başını gittikçe, insanlar giderek daha fazla oranda sefaletin kucağına düştükçe, görüyoruz ki hırsızlık vakaları da artıyor. İnternetten yaptığım araştırmada gördüm ki bunların oran olarak pek azı gerçekten adi/sıradan hırsızlık kategorisine girecek türden vakalar. Çoğu insanların yoksulluktan ve yoksunluktan yaptığı, yapmak zorunda kaldığı veya yapmadığı halde suçlandığı durumlar. Zaten marketlerde bebek mamalarına, ayçiçek yağına kilit vurulması da bunu doğruluyor.
Geçenlerde bir dostumun başına gelen bir olay da bu durumu doğrular niteliktedir. Dostum, yıllarını mücadeleye vermiş onurlu ve namuslu bir işçidir. 8 yaşından beri çalışır. Aç kaldığı çok olmuştur. Ama asla patronlar gibi çalmamış, çırpmamış, kursağına haram lokma sokmamıştır. İşte bu dostum geçenlerde bir mağazadan alış veriş yaparken hırsızlıkla suçlanmış. Bir yanlışlık olduğunu ısrarla vurgulamasına rağmen kendisini dinlememişler ve dava edeceklerini söylemişler. Davadan bir şey çıkacağını sanmasa da hırsızlıkla suçlanmak ona çok ağır gelmiş durumda. Günlerdir yüzünden düşen bin parça…
İşte bu işler böyledir dostlar. Milyonların emeğini çalanlar hırsız sayılmaz bu düzende, onların düzenini korur çünkü bu hukuk sistemi. Hatta deveyi hamutuyla götüren, halkı soyup soğana çeviren, her şeyi yağmalayıp talan edenler itibar görür, daha bir el üstünde tutulur. Ama yıllarca namusuyla yaşamış bir işçiye geldi mi sıra, adaletin kılıcının keskin tarafı devreye girer hemencecik. Bir çırpıda onuruyla, namusuyla oynarlar insanların, çünkü kendileri bilmez bu kavramların anlamını.
Dostuma kendini üzmemesini, bizim onu iyi tanıdığımızı, önemli olanın bu olduğunu söyleyerek biraz olsun teselli etmeye çalıştım. Ama biliyorum ki bu düzende o tek değil. Onun gibi milyonlarcası sömürücü egemenlerin çıkarları uğruna suçlanıyor aslında suçsuz olduğu halde. Bizler işçi sınıfı olarak kendimiz için, yani insanlığın %99’u için adalet istiyorsak bunu kendi bileğimizin hakkıyla almalıyız. Başka yolu yok!
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...