Buradasınız
Soma: Acımız ve Öfkemiz Dinmedi, Unutmayacağız!
13 Mayıs 2022 - 15:40
13 Mayıs 2014… Saat 15.10 suları. Soma Kömür İşletmeleri adlı holdinge bağlı madende büyük bir göçük olduğu haberi yayıldı ülkeye. Vardiya değişim zamanıydı. 301 işçi katledilmişti. Yüzlerce ailenin ocağına ateş düşmüştü. Anneler, babalar, eşler, çocuklar, akrabalar ağlıyordu! Türkiye işçi sınıfı, katledilen evlatlarına, kayıplarına ağlıyordu. Soma artık katliamdı, göçüktü, kömürdü, ölümdü!
Saatler geçtikçe katliamın büyüklüğü ortaya çıkıyor, sorumlular tepkilerin büyümesini engellemek için ölü sayısını gizlemeye çalışıyorlardı. Yerin altında işçilere sağlıklı maskeler vermeyenler, onları nefessiz bırakanlar göçük altından çıkarılan ölü işçilerin yüzlerine maske taktırıyor, öfke ve isyanı bekleyişe döndürmek istiyorlardı.
Bu katliama kaza dediler, kader dediler ülkeyi yönetenler. Oysa Soma’da, maden ocağında olan tam bir işçi kıyımı, çok büyük bir katliamdı. Fail ise Soma Holding patronları ve onların suç ortağı AKP hükümetiydi. Gözünü kâr hırsı bürümüş patronlar, gerekli iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerini almazken, işyerlerini denetlemesi gereken AKP hükümeti de bu görevini yapmak yerine patronlara teşvikler, kolaylıklar sağlamakla, sermayeyi palazlandırmakla meşguldü. Katliamdan sadece 14 gün önce, 29 Nisanda Soma’daki maden ocaklarının araştırılması için Meclis’e bir önerge verilmiş, AKP bu önergeyi reddetmişti. 6 bin işçinin çalıştığı madende işçiler sürekli olarak patlama, göçük tehlikesine dikkat çekiyor, “ölümle burun buruna çalışıyoruz” diyorlardı. Aldıkları karşılık ise “bir şey olmaz, siz çalışın” oluyordu. İşte bu madende yapılan denetimlerde nasıl olmuşsa bir soruna rastlanmamıştı. İşçiler bu koşullarda çalışırken Soma Holding patronları ve AKP’nin bakanları hep birlikte açılışlar yapıyor, projeler üretiyor, ekonomiyi büyütmekle övünüyordu.
Soma’nın ardından acı da öfke de büyüktü. Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu işçi katliamından, bu büyük acıdan ders çıkarılmasını istiyordu ocağına ateş düşen aileler, işçiler, vicdanı kurumayanlar. Bir daha Somalar yaşanmasın istiyorlardı. Hesap sorulsun, sorumlular cezalandırılsın istiyorlardı. Katliamın ardından 432 çocuk yetim kalmış, yüzlerce anne evlatsız, yüzlerce kadın eşsiz kalmıştı. Yaralarının sarılmasını bekliyordu Soma. Seslerini duyurmaya çalışıyordu madenciler. Ama işçilerin canını zerre kadar umursamayan sermaye sınıfının vicdanı kör, kulakları sağırdı. Maden patronları ve medya, göçük durumunda işçilerin sığınabileceği yaşam odalarının çok maliyetli olduğunu, bu projelerin gerçekçi olmadığını savunuyordu. Ülkeyi yönetenler böyle kazaların her yerde yaşandığını söyleyip katliamı hafifletmeye çalışıyordu. Buna bir tepki olarak, dönemin başbakanı Erdoğan Soma’yı ziyarete gittiğinde protesto sesleri yükseltti madenciler. Erdoğan’a eşlik eden müşavirinin, Yusuf Yerkel’in bir madenciye attığı tekme tüm bu kötülüklerin, sermaye sınıfının işçi sınıfına düşmanlığının sembolü oldu ve asla unutulmadı. Yerkel, olaydan sonra saldırıya uğradığı ve ayağının incindiği gerekçesiyle doktor raporu aldı utanmadan. İlerleyen yıllarda yüksek maaşlarla yurt dışında ateşe olarak görevlendirildi. Tekmelenen işçi ise yıllarca işsiz kaldı, dava edildi, kamu malına zarar vermekten para cezası aldı.
Katliamın sorumlularının yargılandığı dava da bu düzende işçiler için adalet olmadığını defalarca gösterdi. Soma Kömür Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan ve diğer sorumlular tutuksuz yargılandı. Can Gürkan’ın babası ve şirketin patronu olan Alp Gürkan mahkemede hesap vermek yerine şirketlerini nasıl büyüttüklerini anlattı. Onun da aralarında bulunduğu 37 sanık beraat ettirildi. Yılan hikâyesine döndürülen dava sonuçlandığında Can Gürkan’a verilen ceza, katledilen her işçi için 8 gündü. En genci 18, en yaşlısı 53 yaşında iken ailelerini, sevenlerini acı içinde bırakarak yerin yüzlerce metre altında katledilen 301 işçinin her biri için sadece 8 gün hapis! İşçileri katleden patronlara ödül gibi cezalar veren rejimin denetimindeki adalet makamları, 2022’de Soma davasının avukatlarından Can Atalay’a uydurma gerekçelerle 18 yıl hapis cezası verdi. İşte kapitalist sistemin adalet anlayışı! İşçiler örgütlenip bu adaletsizliğe, zulme dur diyemedikleri için Ermenekler, Torunlar, Şirvanlar, Ispartalar, Hendekler devam etti, ediyor. İşçiler ölüyor, sermaye büyüyor!
Soma patronlarından Can Gürkan tutuklanmadan önce verdiği ifadede şöyle söylüyordu: “Biz bu işe gerek ben gerekse babam olsun bütün sermayemizi verdik, emeğimizi ortaya koyduk. 6 bin 400 kişiye ekmek kapısı açtık. Meydana gelen kazada en çok biz mağduruz. Bütün yatırımlarımızı güvenlik önlemlerine harcadık. Bütün işçilerimize üst düzey amir ve mühendislerimize gerekli eğitimleri verdik.”
İşçiler canını, çocuklar babalarını, anneler evlatlarını, genç kızlar sevdiklerini, kadınlar bir yastığa baş koydukları eşlerini, aileler ekmeklerini kaybetti. Ama mahkeme salonunun duvarlarında patronların şu sözü yankılandı: “En çok biz mağduruz!” Bu pervasızlık, bu vicdansızlık bir kez daha gösteriyor ki sermaye sınıfı kötülüğün vücut bulmuş halidir. Onların vicdanı da yüreği de taştır. Uğruna gözyaşı döktükleri tek şey paradır. İşte tam da bu nedenle yıkılmalıdır onların kâr ve zulüm düzeni!
İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER Soma katliamından önce “İş Kazaları Kader Değildir, İşçi Ölümlerini Durduralım!” kampanyası yürütmüş, işçileri iş cinayetlerinin önlenmesi için mücadeleye çağırmıştı. Kampanya boyunca yüz bin imza toplamış, işçilerin sesini Meclis’e taşımıştı.
Soma’nın ardından pek çok işçi bölgesinde eylemler yaparak işçi katliamlarının önlenmesinin tek yolunun örgütlenmek olduğunu dile getirmişti. İşçi sınıfı örgütlenemediği sürece ne katliamların hesabını sorabilir ne de patronların iş güvenliği önlemlerini almasını sağlayabilir. Nitekim Soma katliamından bu yana geçen 8 yıllık sürede binlerce işçi kardeşimiz örgütsüzlüğün bedelini iş cinayetlerinde yaşamını kaybederek ödedi. Kapitalizm öldürür, örgütlülük ve mücadele yaşatır. İşçilerin tek çıkar yolu örgütlenmek ve Somaların kaynağı olan kapitalist zulüm düzenini yıkmaktır.
Berec Grevi ve Kadınlar