Sağlık İşçileri Olarak Ne Yaptık, Ne Kazandık?
UİD-DER’li sağlık çalışanları

Geçtiğimiz günlerde sağlık çalışanlarını ilgilendiren bir yönetmelik yayınlandı. “Beyaz Reform” olarak adlandırılan bu yönetmeliğin çalışma hayatımıza neler kazandırıp neler götürdüğünü anlatmadan önce bunu önceleyen koşulları tekrar paylaşmak istiyoruz. Daha önce de sizlere çalışma koşullarımızı, iktidarın sağlık politikalarını ve kapitalizm altındaki sağlık sisteminin hem sağlık hizmeti veren emekçiler için hem de hastalar için hiçbir faydası olmadığını aktarmıştık. 36 saat nöbet sonrası direksiyon başında uyuyakaldığı için kaybettiğimiz Dr. Rümeysa Berrin Şen, poliklinikte katledilen Dr. Ekrem Karakaya, hastanede kreş olmadığı için nöbete giderken evde bıraktığı 2 çocuğunu yangında yitiren Fatma Hemşire… Saymakla bitiremeyeceğimiz daha nice olay. Bunlardan tekrar tekrar bahsetmeliyiz, hatırlamalıyız. Taleplerimiz neydi ve mücadeleyle değiştirmemiz gereken daha neler var? Bu soruların cevabı yaşadıklarımızı hatırlamak, paylaşmak ve buna göre hareket etmekte saklı.
Performans sistemi denen garabetle sorunlarımız katlanarak büyüdü. Elbette ki her sektörde olduğu gibi sağlıkta da sorunlar çığ gibi büyürken sağlık emekçilerinin tepkileri ve örgütlülükleri de arttı. Son 1 yılda çok sayıda iş bırakma eylemi, basın açıklamaları gerçekleştirdik. Hatırlayacaksınızdır, son olarak polis barikatlarını aşarak sağlık müdürlükleri önüne yürüyüşler yaptık, eylemler gerçekleştirdik. UİD-DER’li sağlık işçileri olarak bu süreci örgütlü bir şekilde yürütüp hedeflerimizi başaracağımıza olan inancımızı hiç yitirmedik. Bu nedenle sendika ve meslek odalarımızda örgütlenmeye, çalışma arkadaşlarımızı mücadeleye davet ettik, onları kazandık. Sorunlarımızın asıl kaynağının bu bozuk düzen olduğunu anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Sonuçta hasta bir sistemin ürettiği tüm düzenlemeler de hasta olacaktır. Bunu değiştirmek mücadele ile olur. Biz bunu tarihten öğrendik, biliyoruz, tekrar söylemekte beis görmüyoruz.
Yeni yönetmelik, kazanımlarımız ve eksik kalanlar
Gelelim “Beyaz Reform” olarak nitelenen yeni yönetmeliğe. Geçen ay Sağlık Bakanı tarafından büyük bir gümbürtüyle bir yönetmelik yayınlandı. Özetle teşvik ödemeleri adı altında yeni kalemler getirilerek kimi işçi gruplarının ücretlerinde sınırlı iyileştirmeler yapıldı. Baştan şunu söylemek gerekiyor. Yapılan bu iyileştirme bile, son süreçte ülke geneline yayılan eylemlerimiz sayesinde oldu. Yıllarca taleplerimizi görmezden gelen, gerekli adımları atmayan siyasi iktidar, bu sektörde çalışan emekçiler olarak üzerimize düşeni yapmaya başlayınca adım atmak zorunda kaldı, oluşan hoşnutsuzluğa kayıtsız kalamadı. Ancak yönetmelik sağlık alanında birer krize dönüşmüş sorunlara çözüm getirmekten ve bu alandaki hoşnutsuzluğu gidermekten çok uzak.
Ancak söylemeliyiz ki bu düzenleme hazırlanırken sendika ve meslek örgütleri hazırlıklara dâhil edilmedi. Bu yüzden yönetmeliğin kimi maddeleri ya güdük kaldı ya da kazanılmış bazı mevcut hakları geriye götürdü. Bu maddelerin iptaline yönelik sendikalar hukuksal mücadele sürecini başlatmış durumda. Bunlarla birlikte yeni ücret düzenlemesinde hekim ücretlerinde artış yaşandı fakat bu da maaş zammı şeklinde değil de “ek ödeme” ve “teşvik ödemeleri” şeklinde ücretlerimize yansıdı. Yani emeklilik hakkımıza yansımıyor. Öte yandan ücret düzenlemelerine hemşireler, üniversite hekimleri ve 1. basamak sağlık kuruluşu (Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlık Merkezleri, İlçe Sağlık Müdürlükleri ve 112) çalışanları dâhil edilmedi. Ancak sonrasında yapılan eylemlerin ardından bu işçilerin de sürece dâhil edileceği yönünde iktidarın açıklamaları oldu. Tüm mücadele sürecimizde birlikte yan yana olduğumuz çeşitli alanlardan hekim, hemşire ve üniversite sağlık çalışanları düzenlemeden ayrı tutuldu. Sorunlarımız ve taleplerimiz ortakken, meslek grupları arasına örgütlülüğümüzü bozmak niyetiyle farklılıklar sokuldu. Görüşmelerde eğer sendikalar olmuş olsaydı bu şekilde bir düzenleme yapılamazdı.
Öte yandan ücretlerin dışında çeşitli taleplerimiz de kabul edilmiş oldu. Sağlıkta şiddeti körükleyen eksiklerden biri sekreter eksikliğiydi ve düzenlemeyle yeni sekreter alımı yapılacağı duyuruldu. Ancak sağlıkta şiddetin salt bu gibi adımlarla çözülemeyeceği de aşikâr! Asistan hekimlerin 36 saat çalışması kaldırıldı. Nöbet ertesi izin ve ayda 8 nöbetten fazla yazılamayacağı duyuruldu. İsterdik ki hekim arkadaşımızı kazalarda kaybetmeden önce bu uygulamayı yaptırabilseydik.
Pek çok eksiklik ve ayrımcı uygulamalar olsa da mücadele ederek ücretlerde iyileştirme, iş yükünün azaltılmasına yönelik çeşitli adımlar ve daha iyi çalışma koşulları elde etmiş olduk. Nasıl bu hakları elde ettiysek devamını getirmek, daha güzel günleri inşa etmek de biliyoruz ki bizlerin elinde. Yapılan ayrımcı uygulamalara karşı hekim, hemşire, yardımcı sağlık personeli ayrımına karşı çıkarak örgütlülüğümüzü güçlendirmeliyiz. Sendikalarımızda aktif rol almalıyız. Daha bitmedi, yürünecek çok yolumuz ve mücadele edecek yığınla sorunumuz mevcut. Mevcut sağlık sistemini ömrü dolmuştur. Sistemi yamamak değil, onu değiştirmek istiyoruz, çünkü insanlığa bunun gerekli olduğunu biliyoruz. Yılmadan, tarihsel iyimserliğimizi koruyarak mücadelemizi sürdürüyoruz.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Son Eklenenler
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...
- Bombalarla yerle bir edilen Gazze’de artık ne sokak kaldı ne okul ne hastane… Ölüm çok, açlık derin… Açlığın ne olduğunu bilenler, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” der. Çünkü açlık, insanın canının yavaş yavaş çekilmesidir, gözünün gördüğüne...
- İzmir Gaziemir Serbest Bölgede üretim yapan Digel Tekstil fabrikasında, sendikalı çalışmak istedikleri için işten atılan 15 işçinin direnişi devam ediyor. 14 Ağustosta TEKSİF Ege Bölge Temsilciliğinde, direnişçi işçiler ve sendika temsilcileri bir...
- İsrail devleti, Filistin halkına yönelik saldırılarını sürdürerek savaşın alevlerini büyütmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçi ve emekçiler ise emperyalist savaşa karşı öfkelerini dile getiriyor, savaşın ortasında kalan sınıf...
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...