Yaşamak İçin mi Çalışıyoruz, Çalışmak İçin mi Yaşıyoruz?
Sancaktepe’den bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Çalışmak yani üretmek şüphesiz yaşamın önemli bir parçası. Çünkü insan ihtiyaçlarını ancak üreterek karşılar. İnsan üretmeseydi, sadece doğanın verdikleriyle yetinseydi bugünkü olanaklara sahip olamazdı. Demek ki yaşamak için çalışmamız, üretmemiz gerekiyor. Ama öyle bir düzende yaşıyoruz ki yaşamak için gerekli olan çalışma araç olmaktan çıkmış adeta yaşama amacımız haline gelmiş. Yani çalışmak için yaşar olmuşuz. Uzun çalışma saatleri, yolda geçen zaman da eklenince kendimize ayırabileceğimiz zamanı alıp götürüyor. Çoğumuza yemek yemek ve uyumak dışında bir zaman kalmıyor. Çalışmamız karşılığında aldığımız ücretin insanca yaşamamıza olanak vermemesi de cabası. Emekliliğimizde rahat etme hayaliyle çalışır dururuz da ömrümüzün de sağlığımızın da gittiğinin farkına varmayız, varacak zaman da bulamayız. Geçenlerde bir işçi abimizin anlattıkları işte bu gerçeği gösteriyordu.
İşyerinde her gün mesaiye kalan bir arkadaşları varmış. Öyle bir iki saatlik mesai de değil. Kimi zaman 36 saat boyunca çalıştığı olurmuş. Üstelik döküm işi yaptıkları için işleri de oldukça ağırmış. Kendisini bu kadar yıpratmamasını söyleyen arkadaşlarına gülermiş. “Ben şimdi kazanıp biriktireceğim ki emekliliğimde rahat edeyim. Ben emekli olduğumda gül gibi geçinip giderken sizin elinizde hiçbir şey olmayacak” dermiş. Bu insanlık dışı çalışma temposuyla yıllar içinde çocuklarına iki daire alabilmiş. 50 yaşına geldiğinde ise emekliliğine çok az kalmışken kanser olduğunu öğrenmiş. Bir gün rahat edeceği hayaliyle en güzel yıllarını sağlığını alıp götüren bir çalışmayla geçiren bu işçi şimdi kanserle savaşıyormuş ve durumu umut verici değilmiş. Bir insan ömrünün bedeli iki daire olmuş!
İşçi abimiz bu hikâyeyi anlattığında ister istemez bir insan için yaşamın anlamı nedir diye düşündüm. Başımızı sokabilecek bir ev alabilmek için ya da emeklilikte rahat edebilmek için bütün ömrümüzü delicesine bir çalışmayla geçirmek, sonra da bir rahat nefes alamadan lanet bir kansere kurban gitmek mi? Haksızlıklar karşısında mücadele etmek yerine kredi borçlarımızı düşünerek sessizce boyun eğmek mi? Hayır, bunların hiçbiri olmamalı. Elbette yaşamak için çalışacağız, çalışmak zorundayız. Ama yaşamımız patronlar için çalışmaktan ibaret olmamalı. İşçiler olarak, ürettiğimiz zenginliklerden daha fazla pay alabilmek için birlik olmasını öğrenmeliyiz. Biz insanız, yük hayvanı değil! Ailemizle, sevdiklerimizle zaman geçirmeye, hayatın tadını çıkarmaya, yeni yerler görmeye, dinlenmeye en çok biz işçilerin hakkı var. Tabi ki başımızı sokacak bir ev, emeklilikte bir güvenceye sahip olmak istiyoruz. Ama bunun için bütün ömrümüzü feda etmek zorunda bırakılıyoruz. Hem kendimiz hem de çocuklarımız için huzurlu bir gelecek istiyorsak bize bunu vermeyen kapitalist sisteme karşı mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. Daha çok çalışırsak değil ancak daha çok mücadele edersek geleceğimizi kazanabiliriz.
Dünyaca
“Yakıyor, Yakıyor, Dolarları Yakıyor!”
Son Eklenenler
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...