Buradasınız
“Yakıyor, Yakıyor, Dolarları Yakıyor!”
İzmir’den bir UİD-DER’li
Metroya bindim. Dışarısı çok sıcak, metronun içi serin mi serin. Etrafıma bakındım. Ayakta boynu göğsüne inmiş, başını telefondan kaldırmayan gençler var. Günün yorgunluğu, havanın sıcaklığından olacak çoğunluk şekerleme yapıyor. Uyanık olanlarsa, birkaç kitap okuyanın dışında, aralarında sohbet ediyorlar. Yakınımda oturan yaşlı kadın karşısındaki genç kadına “Safiye, Şıko’nun kızı dört yıllık sağlığı dutturmuş” dedi. Üniversite sınavları nedeniyle sınava girmiş işçi-emekçi çocuklarının ve ailelerinin canı orada atıyor, her yıl olduğu gibi. Gençlerin kimisi okuyup iş bulamıyor, kimisi yıllarca hazırlanıyor, üniversiteye gidemiyor. Kimisi zaten okuyamıyor. Ama yalan haber makinesi 365 gün “iş var, iş beğenmeyen çok” diye ara vermeden dönüyor. Televizyonun yüklediği kirli, paslı, yalan yanlış her şey olduğu gibi duruyor örgütsüz kitlelerin beyninde. Bir anda genç biri “yakıyor, yakıyor, Allah belanı versin. Dolar yakılır mı?” diye bağırdı. O anda şekerleme yapanlar dâhil, sesin ulaştığı herkesin başı aynı yöne dönmüştü. Herkes birbirine soruyordu “ne olmuş, ne olmuş, dolar mı yakmış, kim yakmış?” diye.
Biraz evvel uyuklayan, başını telefonundan kaldırmayan insanlar sıkı bir tartışmaya daldılar. Ama ne dalma! Yaşlı bir kadın, bağıran gence, “yüz doları mı yakmış?” diye sordu. Genç, “evet teyze, inanmazsan sen de izle. Elindeki dolar destesini çakmakla yakıyor” dedi. O sırada halinden hareketlerinden Karslı olduğu besbelli olan biri, “eye, deli olan yüz döyül bir doları yandırmaz” dedi. Yaşlı kadınsa gencin telefonunu almış, iyice gözlerine yaklaştırmış izliyordu. Sonra “vallaha, billaha yakıyor. Tu Allah belanı versin. Bizim halimize bak, bir de onun haline bak!” diye dolarları yakmasına hayıflanıyordu. Büyük çoğunluk cebine davrandı. İzleyen izleyene. Tepkiler birbirine benzer cinsten. Ben de izledim. Dolar yakmanın asparagas olmadığı anlaşılıyordu. Karslıya da izletti genç olan. Ama gözleriyle gördüğü halde inanmak istemiyor. Hemen şıp diye olayı çözmüştü: “Bu Emerika’nın oyunu. Kesin doları yakan Türk değil” dedi. Genç, “amca Türkçe konuşuyor. İşadamıymış. Bak, kendin oku inanmazsan” diyor. Dün akşamdan televizyon aracılığıyla günlük beyin yıkama seansında nasibine düşenin fazlasını aldığı belli. “Düneyin ağşam, ganalların hamısında varıydı, dolar dolar deyirdiler” diyor. Televizyon dediyse doğrudur! Afyonlu olduğu yüzünden akan ve sonradan Afyonlu olduğu anlaşılan genç, “ben de izleyiverdim, doğru, doğru” diye Karslıya destek veriyor. O anda takım elbiseli, kravatlı yaşlıca biri ayağa kalktı. İnce Türkçesiyle konuşuyor, her haliyle bizden bir görüntüsü yok. “Emperyalist gavurların hepsi ülkemize düşman. Ülkemizi yedirmeyiz emperyalistlere” diyerek metrodaki herkese ders veriyor aklınca. Öteden sivri burun ayakkabılı, esmer mi esmer biri atılıyor. “Ülen, çıkarıverin görembakem, gaç dolar paranız va? Senin va mı, gravatlı? Ağnamadığımız sözler edipdurun. Doları oluveren yaka da yırtıyırtı da veri. Emme cebmizdeki azcık olan lira da eriyo” diyor. Anlaşılan kimsede dolar yoktu. “Na işte dolar” diye çıkartıp gösteren olmadı.
Bu yarım saatlik metro yolculuğu sırasında, duyduklarım beni alıp 1994 yılında yaşanan kriz zamanına götürdü. 1994 yılında bir gecede işçi-emekçi milyonlar sabaha çok daha yoksullaşmış olarak uyanmışlardı. Sermaye cephesindeyse büyükler küçükleri yutuyordu. Devlet ve büyükbaşlar her zaman yaptıkları gibi zehirli şekerleri yani milliyetçilik zehrini piyasaya sürmüşlerdi. Örgütsüz kitleler arasında o zehirli şeker öldürücü bir sıtma gibi yayılmıştı. Kendilerinin düştüğü bataklığı, yıllarca çalışsalar ödeyemeyecekleri borçları unutup, “ABD’nin, Avrupa’nın oyunu” sözleri yayılmıştı. Aslında bu zehirli şekerleri dünyanın bütün devletleri ve ezen sınıfları, ezdikleri sınıflara yutturuyor. Örneğin ABD, “biz büyük devletiz. Ülkemizin çıkarlarını korumalıyız” diyerek milliyetçiliği kışkırtır. Yani tartışanların hepsi işçi-emekçi insanlardı. Farklı farklı tepkiler verseler de, kendi sınıflarının penceresinden bakmıyorlardı. O ya da bu sermaye partisinin ağzıyla konuşuyorlardı. Akşam evlerine vardıklarında, evin en iyi köşesini işgal eden televizyon hepsinin bir güzel ağzından girip burnundan çıkarak beyinlerini esir alacak. Yarın sabah milliyetçi damarları kabarmış bir halde işin yolunu tutacaklar.
Bir akrabam 1994’te dolarla borçlanarak ev almıştı. 5 bin olan dolar borcu, lira cinsinden on katına çıkmıştı. O da, zokayı yutan örgütsüz insanlardan biriydi. Aldığı ev elinden gitmişti. Ama ağzında zehirli şekerle dolanıp duruyordu. Dilim döndüğünce, aklım yettiğince anlatmıştım. Ama nafile. Bir gün onun anlayacağı dilde anlatmaya karar vermiştim. “Sana bir soru soracağım” demiştim. “Sor” demişti. “Sen doları Türkiye’deki bir bankadan aldın değil mi?” “Evet” demişti. “Senin aldığın evi elinden kim geri aldı?” diye sormuştum. “Aynı banka” demişti. “Peki, senin on katına çıkan borcunu nereye ödeyeceksin?” “Aynı bankaya” demişti. “E madem bu ABD’nin, Avrupa’nın oyunuysa, banka senden on kat daha fazla parayı niye alıyor? Bu parayı alıp kasasına koyacağına göre, daha fazla zengin olmayacak mı? Üstelik ev de elinden gitti” dediğimde, biraz düşünmüştü. Sonra, “git işine ya, ben senin söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum” demişti. “Peki, biri seni yere yatırıp, sopayla evire çevire dövüyorsa, yani dayağı yiyen sen olduğuna göre, dayağı atanın yerli mi yabancı mı olduğu senin için fark eder mi?” diye sormuştum, kızarak.
Biz koca gövdeli bir sınıfız. Bizim kendi yaşamımız, kendi sorunlarımız, kendi bakış açımız penceremiz var! “Aynı gemideyiz, yerli ve milli olalım” laflarını geç bir kalem! Kendi sınıfının penceresinden bak ve yolunda yürü…
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.