“Abi Milliyetçilik Kimin İşine Yarıyor?”
İzmir’den İşçi Dayanışması okuru bir işçi

Sınıf temelinde örgütlü her işçi, örgütsüz arkadaşlarına emek verdiğinde değişip dönüşüp örgütlü işçiler olacağını bilir ve inanır. Çünkü bir zamanlar kendisi de bugün örgütsüz olan işçilerden biri olduğunu unutmaz. Bizden evvel örgütlenmiş bir işçinin bizlere bıkmadan, usanmadan nasıl emek verdiğini asla unutmayız. Aynı “geçmişini unutanın geleceği olmaz” misali yaşımız kaç olursa olsun örgütlü olmanın ne denli önemli olduğunu her daim capcanlı aklımızda tutarız. En karanlık zamanlarda bile örgütlü olmanın gücüyle geleceğe güvenle bakarız. Hatta yalnız başımıza olduğumuzda dahi kendimizi güvende hissederiz. Ve sınıf kardeşlerimiz olan işçilerle bağ kurarken onları ailemizden biri olarak görür, güvenlerini böyle kazanırız. Bu öyle laf ola beri gele değil, gerçek manada bir sınıf kardeşliğidir. Sınıf temelindeki kardeşlik çoğu zaman biyolojik kardeşlikten çok öte bir güven ilişkisidir. Yani sınıf temelinde örgütlü olan her işçi bu sınıf kardeşliğinin derin anlamını bizzat yaşayarak deneyim edinir. Hani “yaşarsan anlarsın” sözünde olduğu gibi…
Gerçek manada sınıf temelinde örgütlenmiş işçiler olarak çalıştığımız işyerlerinde, ikamet ettiğimiz mahallelerde sokağımızı temizleyen işçilerle, alışveriş yaptığımız marketlerde temas ettiğimiz her sınıf kardeşimizle kalıcı iletişim kurmak için uğraşırız. Özcesi bir zamanlar bize verilmiş onca emeği biz de başka sınıf kardeşlerimize vermeyi bir borç biliriz. Arkadaşlıkların bir tesadüfle ve bir selam vermekle, bir merhabayla başlayıp kalıcı dostluklara dönüştüğüne her birimiz tanıklık etmişizdir. Bu sınıf kardeşlikleri çoğunlukla aynı işyerlerinde, fabrikalarda başlar. Ardı sıra birbirimizin evlerine taşınarak perçinlenir. Bazen bir yolculukta tanışırız ve kalıcı sınıf kardeşliğimiz başlar. O sınıf kardeşimizin söyleyecek sözünü zifiri karanlık günlerde dile getirmekten çekindiğini halinden, tavrından anlarız. Ve şairin ifadesiyle “kolay gelsin” demeyi eksik etmeyiz. Her karşılaştığım işçiye “merhaba, kolay gelsin” derim. İşte bu sayede tanıştığım ayrı marketlerde çalışan iki gencecik işçinin kendi ağızlarından çıkan sözleri sizlere anlatacağım.
Başörtülü 20 yaşındaki kızımız, “abi senin markete gelen diğerlerinden farklı olduğunu anlıyordum. Her geldiğinde selam veriyordun. ‘Kolay gelsin’ diyordun. Ben geçen seneye kadar Tayyipçi olduğum için zamlara tepki gösteren herkesten nefret ediyordum. Bağırıp çağırıyordum. Niye mi? Tayyip’in bizden biri olduğuna inanıyordum. Ayrımcılık yapmadığını ve eşitliği savunduğunu düşünüyordum. Ama bizden biri olsalar kendileri saraylarda yaşarken bizi birbirimize düşman ederler mi? Milliyetçilik kimin işine yarıyor? Bu markette çalışanların kimisi oralı kimisi buralı ama birlikte çalışıyoruz. Birbirimizle hiçbir sorunumuz yok. Zamlarda hükümetin suçu olmadığını söylüyordum. Senin ‘her birimiz başka partilere oy verebiliriz. Ama işçiler olarak kendi çıkarlarımız için birlik olmalıyız’ sözlerinle ne demek istediğini anlamıyordum. Ben artık eski Tayyipçiyim. İki yıldır Tayyipçi değilim. Hükümeti desteklediğim zamanlarda müşterilerle kavga ettiğimde müdürlerimiz de bizi destekliyorlardı. Tayyip’i ve AKP’yi desteklemeyen herkesi düşman olarak görüyordum. Ama artık hükümete karşı en küçük söz ettiğimizde müdürler ihtar kâğıdı imzalatıyorlar. Hatta on yıldır çalışan bir ablayı hükümeti eleştirdiği için işten çıkarttılar. Valla söyleyecek çok şey olduğu halde hep susuyordum. Sana güvendiğim için açık açık konuşuyorum. Ama artık en sessiz kalan insanlar bile sesini çıkartıyor. Gerçekten insanlar bıktığı için seslerini çıkartıyorlar. Artık gitmesini istiyorum AKP’nin” dedi.
18 yaşında, bıyıkları yeni terlemeye başlayan, marketin manav reyonunda çalışan genç işçi ise, “abi asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı. Ama her şeye yüzde yüz zam yaptılar. Alacağım yeni asgari ücretle daha önce alabildiğimin yarısını bile alamadığım yaptığım hesaptan ortada. Bütün faturalara yüzde yüz zam yaptılar. Şu sebze ve meyvelerin fiyatları da iki katına çıktı. Babam da annem de çalışıyor. Ben de çalışıyorum. Bir tek 12’inci sınıfa giden kız kardeşim çalışmıyor. Ama kıt kanat geçiniyoruz. Kız kardeşimden okul her hafta para istiyor. Devlet okuluna gidiyor kardeşim. Özel okul gibi sürekli para istiyorlar. İstenen parayı götürmeyen öğrencileri müdür ve öğretmenler, sınıfın içinde, arkadaşlarının önünde tahtaya kaldırıp rencide ettikleri için kardeşim sürekli ağlayarak eve geliyor. Annem okula gidip müdürle konuşmuştu. Müdür anneme ‘her şeyi devletten beklemeyin. Elbette kimseden zorla para almıyoruz. Okulun temiz olmasını, çocukların sağlığını düşünüyoruz. Haliyle temizlikçiler bedavaya çalışmıyor. Hijyen çok önemli’ demiş. Annem ‘devlet her şeyden vergi alıyor. Devletten beklemeyeceğiz de kimden bekleyeceğiz?’ diye bağırıp çıkmış okuldan. Müdür arkasından, ‘o halde çocuğunuzu özel okula gönderin bakalım ne kadar para ödeyeceksiniz’ diye bağırmış herkesin içinde. Hükümet de Erdoğan da zenginler için çalışıyor. İşçiyi düşünen yok. Hep sustum. Artık yeter abi” dedi.
Tek adam rejimi işçi-emekçileri, mücadeleci sendikaları nefessiz bırakacak denli saldırıyor. Siyasi iktidar işçi ve emekçilere “sesini çıkartma beni destekle. Sana dokunmam” mesajını veregeldi şimdiye kadar. Bu nedenle uzun yıllardır milyonlarca işçi ve emekçi, pek çok sorun yaşasa da sessiz kalıyordu. Son zamanlarda durum değişti, sayısız işçi bu iki genç gibi düşünüyor artık ve sesini çıkartmaya başladı. İşçilerin tepki vermesi elbette çok önemli. Rejim algı oyunlarıyla ve milliyetçilik, ırkçılık zehriyle işçileri birbirine karşı kışkırtıyor. Oysa işçilerin birbirlerini kardeş olarak görebilmesi ve birbirlerine sahip çıkması çok önemli bir durumdur. İşçilerin kendi sınıf siyasetlerini kavrayabilmesi için sınıf örgütümüz olan UİD-DER’de örgütlenmesi şarttır. Web sayfasında yayınlanan yazıları ve videoları izleyelim. Kendi sınıfımızın tarihini öğrenip kavramak ve başka işçi kardeşlerimize de taşımak ekmek, su ve hava kadar elzemdir. Örgütlü işçi özgürleşir. Dünyayı kendi aklı ile anlar, gözleriyle görür. Sınıfsız, sömürüsüz ve özgür bir dünya için birleşen dünyanın işçileri, sömürücü düzeni bütün pislikleriyle birlikte tarihin çöplüğüne atacaktır. Ancak o özlemini duyduğumuz dünya öyle bir çırpıda kurulmayacaktır. Dünya işçi sınıfının şairlerinden biri olan Nâzım ustanın “Yapıyla Yapıcılar” şiirinde dediği gibi, yapı öyle kısa sürede yapılmıyor. Ama yapıcıların yani örgütlü işçilerin mücadelesi kuşaktan kuşağa aktarılarak devam etti. Sınıfsız, sömürüsüz ve özgür bir dünya kurulana dek de devam edecek.
16 Mülteci Daha Donarak Can Verdi
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...