“Ben Asgari Ücretle Çalışana Evimi Vermem”
Ankara’dan bir metal işçisi

Uzun bir süredir kiralık ev aramaktayım. İlk başlarda kriterlerim işyerine giderken sorun yaşamayacağım, bütçeme ve oturmaya uygun olmasıydı. Günün büyük bir kısmı işyerinde geçtiği için trafikte fazla zaman harcamak istemiyordum. Ama bu isteğimin ne kadar nafile bir istek olduğunu ev aramaya başladığım ilk gün anladım. Çünkü işyerine yakın semtlerde hem kiralık ev sayısı çok azdı hem de kira fiyatları çok yüksekti. Bunun üzerine giderek daha uzak semtlere bakmaya başladım. Yakınlıktan vazgeçtim artık. Sadece bütçeme uygun ve oturulabilecek ev olsun yeter diye düşünmeye başladım. İstediğim evi bulmak zorlaştıkça evin standartlarını daha da aşağıya çekmeye başladım. Hem sahibinden hem de emlakçıdan birçok ev baktım. Aradığım evlerin çoğu kirası yüksek olduğu için bana uymuyordu. Bütçe olarak bana uygun olan evlere de genelde ben uygun olmuyordum. Neden mi? Ev sahiplerinin ve emlakçıların bitmek bilmeyen istekleri ve şartları yüzünden. “Öğrenciye, bekâra, memur olmayana, kadın memur olmayana, şusu olana busu olmayana evimiz yok” denilerek geri çevriliyordum.
Ama pes etmedim, kiralık ev aramaya devam ettim. İnternetteki ilanlarda fiyat olarak uygun evlere baktım. Bu yerler genelde yoksul işçi ailelerin ve göçmenlerin yaşadığı mahallelerdi. Fotoğraflardan evin durumu uygun gözüküyorsa ev sahibini ya da emlakçıyı arıyordum. Benden önce de birçok kişi buraları aradığı için ev sahiplerinin yoğun talebi fırsata çevirerek şartları değiştirdiğine tanık oldum. Evi için iki yıllık peşinat isteyen bir ev sahibiyle karşılaştım mesela. Şartlarının çok ağır ve etik olmadığını söylediğimde “onlarca kişi bir yıllık peşinat vermeyi kabul edince ben de iki yıllık istemeye başladım” diyerek vicdani yoksunluğunu açıklamakta hiçbir beis görmedi. Aradığım bir başka ev sahibi ise işyerimi ve maaşımı sorarak “ben asgari ücretle çalışana evimi vermem” dedikten sonra tavrının yanlışlığına dair söylediğim iki çift lafın sonunu getiremeden telefonu yüzüme kapattı.
Ev sahiplerini bu şekilde pervasızlaştıran ortam değişmediği sürece bu muamelelerle çok karşılaşacağız. İşçi Dayanışması bülteninde “Yüksek Kira Sorunu: Ne Yapmalıyız?” yazısında ifade edildiği gibi bu durumun sorumlusu bellidir. “Bugün işçi ve emekçilerin evlerine giren gelirin yarısından fazlası barınma ve gıda gibi temel ihtiyaçlara gidiyor. Araştırmalar 2021’de kiraya çıkanların geçen yıla göre ortalama yüzde 66 daha fazla kira ödediğini gösteriyor. Bu da ailelerin gelirinin giderek daha büyük bir kısmının kiraya, konut kredisine gittiğini, yoksulluğun büyüdüğünü gösteriyor. Hâl böyleyken siyasi iktidar hiçbir denetim yapmayarak, kiralara üst sınır getirmeyerek, ucuz ve sağlıklı konut üretmeyerek, emekçileri inşaat firmalarının, emlakçıların ve ev sahiplerinin insafına bırakarak barınma hakkını yok sayıyor.”
Barınma sorunu aklı evvel birkaç ev sahibinin veya fırsatçının çıkardığı zorluklardan ibaret bir sorun değildir. Kapitalist sistemin yarattığı ve ekonomik kriz dönemlerinde boyutu ve şiddeti artan bir sorundur bu. Tarihin birçok döneminde emekçiler yüksek kiralar ve barınma sorununa karşı mücadele etmişler. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte İskoçya’da, liman işçilerinin yaşadığı Glasgow’un Govan bölgesinin göç almasıyla, bu durumu fırsata çevirmek isteyen ev sahipleri kiralık evler için fahiş fiyat artışı yapmışlardı. Yüksek kiraları ödeyemeyen işçi aileleri evlerinden çıkartılıyor, yerlerine iş bulmak için farklı kentlerden gelen çaresiz aileler yerleştiriliyordu. Sokağa atılan ailelerin sayısı arttıkça işçilerin öfkesi de artmaya başlamıştı. Sonunda Govan’daki konutlarda yaşayan emekçi kadınlar “taşınmıyoruz” diyerek kira grevlerini başlattılar. Grevler aylarca sürdü ama sonunda işçi aileleri taleplerini kabul ettirdiler. Meclis “Kira Kısıtlama Yasası”nı çıkarmak zorunda kaldı. Böylece kiralar savaş öncesindeki düzeye geri çekilerek donduruldu.
1929’daki ekonomik kriz ABD’de de işsizlik ve barınma sorununu büyütmüştü. Aynı şekilde emekçilerin öfkesi ve mücadelesi de büyümüştü. 1930’larda, Bronx’ta işten atılan on binlerce işçi, işsiz işçilerin haklarını savunmak için konseyler oluşturdular. Bu işsiz konseyleri yürüyüşler düzenlediler, kira grevlerini desteklediler ve evden atmalara karşı mücadele ettiler. Sonunda kira fiyatlarını aşağı indirmeyi, evden atılanların evine geri dönmesini sağladılar.
Bugün de üniversiteli gençler “barınamıyoruz” diyerek hem yüksek kira fiyatlarını protesto ediyorlar hem de yurt sayısının arttırılmasını talep ediyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde de emekçiler işsizliğe, yoksulluğa, yükselen kira fiyatlarına karşı eylemler yapıyorlar. Her şeye kâr gözüyle bakan kapitalist sistemin yarattığı sorunlara dur diyorlar. Daha güzel bir dünyanın var olduğunu biliyoruz ve mücadelemizi büyütüyoruz.
Son Eklenenler
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...