Buradasınız
Yüksek Kira Sorunu: Ne Yapmalıyız?

“Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var” demiş atalarımız. Bununla ev sahibinin istediği zaman evini satıp taşınmasının kolay olmadığını, kiracının beğendiği, rahat ettiği evde oturabileceğini anlatmak istemişler. Ev kiralarının son yıllarda fazlasıyla yükselmesi nedeniyle bu atasözü ancak züğürt tesellisi kabilinden söylenir olmuştu. Gelirinin çok büyük bir kısmını kiraya vermek zorunda olan işçi ve emekçilerse bu teselli sözlerini zaten çoktan unutmuştu. Ama kiralar bugünlerde öyle yükseldi ki belki de kadim atasözünü şöyle değiştirmek lazım: “Ev sahibinin başını sokacak bir evi var, kiracının sokağı!”
Aylardır aradığı halde başını sokacak bir ev bulamayan, ev kiralarının neredeyse iki katına çıktığını, izbe evlere bile fahiş kiralar talep edildiğini gören insanlar ümitsizlik içindeler. Kendilerini yersiz yurtsuz, yuvasız, dışlanmış ve hatta fazlalık gibi hissediyorlar. Büyük kentlerde ev kiralarının neden bu kadar arttığını, neden ev bulunamadığını soracak olsak cevap çok: “Pandemi kısıtlamaları bitti, okullar açıldı, memleketlerine giden üniversiteli öğrenciler okullarına döndü; göçmenler geldi, fırsatçı ev sahipleri eski kiracılarını çıkarmaya başladı, kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılan evlerin sayısı arttı, inşaat sayısı azaldı, mevcut konutlar ihtiyaca yanıt vermiyor…” Elbette hepimiz şu sıralanan faktörlerin ev kiralarına zam olarak yansıdığını görebiliyoruz. Ama sorunun büyümesine neden olan hususlar başkadır sorunun esas kaynağı başka. Kuşku yok ki bu sorunun temelinde her şeyden önce siyasi iktidarın işçi-emekçi düşmanı ekonomik büyüme ve kent politikaları ile inşaat patronlarının açgözlülüğü var!
İstanbul örneğini ele alalım: Araştırmalara ve İBB’nin verilerine göre, nüfusun yüzde 30’unun kiracı olduğu İstanbul’da tüm ilçelerde ihtiyaç fazlası konut var ama bu konutlar “erişilebilir” değil. Yani çok pahalı! Siyasi iktidarın verdiği destekler, krediler ve teşviklerle iyice palazlanan inşaat firmaları daha yüksek kâr elde etmek için çok sayıda lüks konut, rezidans, markalı toplu konut inşa ediyor. Öte yandan işçi ve emekçilerin barınabileceği sağlıklı ve uygun fiyatlı evler yeterince inşa edilmiyor. İhtiyaç fazlası lüks konutlar boş kalıp çürümeye terk edilirken, emekçiler kent merkezlerinden uzakta oturmak zorunda bırakılıyor, hatta barınma hakkından yoksun bırakılıyor.
Kadıköy’e bağlı Fikirtepe’de yaşananları hatırlayalım. Fikirtepe’nin emekçi halkı, kentsel dönüşüm adı altında evlerinden, mahallelerinden koparıldı. Evlerini terk etmek zorunda kalan insanlara şehrin dışında yerler gösterildi, daha yüksek kiralarla daha sağlıksız ve kent merkezine daha uzak evlerde oturmak reva görüldü. Fikirtepe, yüksek binalarla, gökdelenlerle bir beton ormanına dönüştürüldü. Lüks siteler, rezidanslar boş vaziyette zengin sahiplerini bekleyedursun, Kadıköy’de kiralar 10-11 bin liralara ulaştı, evsizlerin, en izbe yerlerde 4-5 kişi yaşamaya çalışanların sayısı arttı. Sorunun daha da büyük olduğu Avrupa yakasındaysa üniversiteli gençler artık parklarda, sokaklarda, üniversite kampüslerinde yatıyorlar. “Barınamıyoruz!” diyerek yükselen kiraları, yurtların yetersizliğini ve kiralık ev bulunamamasını protesto ediyorlar.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan kiralık ev ve yükselen kiralar konusunda “abartılacak bir durum yok” diyor. Zulmedenler kendileri değilmiş gibi “bu zulmü yapanlara engel olacaklarını” iddia ediyor. Öğrencilere yurtlar inşa etmekle, burs paralarını arttırmakla, yoksullar için TOKİ yapmakla övünüyor. Ama yurtlar son derece yetersiz, burs paraları rakam olarak artsa da alım gücü olarak düşüyor, küçük, sağlıksız ve pahalı TOKİ evleri için çok uzun yıllar borç ödemek gerekiyor…
Bugün işçi ve emekçilerin evlerine giren gelirin yarısından fazlası barınma ve gıda gibi temel ihtiyaçlara gidiyor. Araştırmalar 2021’de kiraya çıkanların geçen yıla göre ortalama yüzde 66 daha fazla kira ödediğini gösteriyor. Bu da ailelerin gelirinin giderek daha büyük bir kısmının kiraya, konut kredisine gittiğini, yoksulluğun büyüdüğünü gösteriyor. Hâl böyleyken siyasi iktidar hiçbir denetim yapmayarak, kiralara üst sınır getirmeyerek, ucuz ve sağlıklı konut üretmeyerek, emekçileri inşaat firmalarının, emlakçıların ve ev sahiplerinin insafına bırakarak barınma hakkını yok sayıyor.
Bugün yüksek kira sorunu Türkiye’den Avrupa’ya, oradan Amerika’ya genel bir sorun haline gelmiş durumda. Ama gazetemizin Dünya sayfasında okuyacağınız gibi, Avrupa’da birçok ülkede yüksek kiralara karşı mücadele yükseliyor. Emekçiler kiraların aşağı çekilmesini, üst sınır getirilmesini, ucuz ve sağlıklı konutlar yapılmasını talep ediyorlar. Bizler de aynı taleplerle sesimizi yükseltmeli, en temel insani haklardan biri olan barınma hakkımızın yok sayılmasına karşı çıkmalıyız.
İzmir’de İşçi Eylemleri
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...