Gel Vatandaş Gel, 5 Dakikada Muayene!
Ankara’dan bir hemşire
Artık MHRS randevuları doktorun 5 dakikada bir hasta görebileceği aralıklarda ayarlanıyor. Doktorlara günde 90 hasta bakılması yönünde uyarılar yapılıyor. 5 dakikada bir insanın şikâyeti mi dinlenir, muayene mi yapılabilir, tanı mı konabilir, tedavi mi verilebilir? Haftalar boyunca MHRS’den randevu almaya çalışan biri hastaneye gittiğinde 5 dakikada odadan çıkarılırsa ne olur?
Doktorların 5 dakikada muayene yapabilmesinin hiçbir yolu yoktur. Bu şekilde hiç kimsenin derdine derman olunamaz. Sağlık Bakanlığı’nın bu zorlaması doktorların ve dolayısıyla tüm hastane çalışanlarının iş yükünü de arttırıyor. Pandemi döneminde pek çok sağlık çalışanı kamudan istifa etti. Sağlık alanında istihdam eksikliğinin olduğu zaten ortadayken, istifalar ve görevlendirmeler dolayısıyla hastanelerde fiili olarak çalışan doktor sayısı daha da azaldı. Poliklinik hizmetlerinin pandemi gerekçesiyle uzun süre aksatılması da hasta sayısını arttırdı. Böylece çok daha fazla sayıda hastaya daha az sayıda doktor bakmak zorunda bırakıldı.
Hastadan alınacak bilgiler, hastalığı teşhis etmenin ve hastaya doğru tedaviyi verebilmenin en önemli araçlarından biridir. Ama doğru düzgün konuşmak için zaman yok. Yeterli bilgi alınmadan ve fiziksel muayene yapılmadan hastalar çeşitli tetkiklere yönlendirilecek, bu tetkiklerin yapılması için de maalesef uzunca bir müddet beklenecek ve tedaviye geçilmesi uzayacaktır. Pek çok şeyin 5 dakikada yapılması zaten mümkün olmadığı için sağlık çalışanları, çalışma saatlerini esnetmek zorunda kalacaktır. Ya da aynı sürede daha fazla hastaya bakmak için bazı şeyleri gözden kaçıracak, atlayacaktır. Sağlık alanında böyle şeylerin yaşanmasının sonucu kalıcı hasarlar, ilerleyen hastalıklar hatta ölüm olabilir.
Düşünsenize 90. hastaya bakıyorsunuz, kime ne dediğinizi gün sonunda hatırlamıyorsunuz bile. Kapınızın önünde sürekli bekleyenler var ve hep daha hızlı olmanız gerektiği baskısını hissediyorsunuz. Diğer taraftan bakınca, 90. hasta olarak gelmişsiniz, doktor sizi 5 dakikada muayene etmeye çalışıyor. Ne şikâyetinizi doğru düzgün anlatabildiniz ne de doktorun söylediklerini anladınız. Yönetimin baskısıyla daha fazla hasta bakmak için acele eden, muayeneleri kısa tutan doktora kendini yeterince anlatma imkânı bulamayan hastalar öfkelenecek, sağlıkta şiddet daha da artacaktır. Yaşanan sorunun muhatabı o an için karşıdaki doktor olarak görüleceğinden hasta ve doktor birbirine düşecektir.
Siyasi iktidar yıllardır “sağlıkta dönüşüm” adı altında devrim yaptığını söylüyor. Evet, sağlık sistemi tepe taklak oldu! Olması gerekenle asla yapılmaması gerekenler yer değiştirdi. Belki hastane kapılarında uzun kuyruklar kalmadı ama evde bilgisayar ve telefon başında haftalarca, aylarca süren bekleyişler başladı. Devlet hastanelerinin içi boşaltılarak insanlar özel hastanelere gitmek zorunda bırakıldı. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet arttı. Kurulan şikâyet hatları üzerinden pek çok doktor tehdit edildi. Şimdi de ‘5 dakikada 1 muayene’ uygulaması yaşanan sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Ancak pek çok yerde sağlık çalışanları, sendikalar ve meslek odaları aracılığıyla uygulamaya karşı çıkıyor. Doktorundan temizlik işçisine tüm sağlık çalışanları ve onların verdiği hizmetle sağlığına kavuşacak olan emekçiler birleşerek bu sağlıksız dönüşüme dur demelidir. Ancak o zaman halkın gerçek sağlık hizmeti alabileceği dönüşümler yaşanabilir. Sağlıklı günler için hep beraber mücadeleye!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...