Buradasınız
Çaresiz Değiliz: Güç Bizde Derman Ellerimizdedir!
Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçiler için yaşam her geçen gün daha zor ve zahmetli hale geliyor; sıkıntı veren sorunlar büyüyüp etkisini ağırlaştırıyor. İşçisinden öğrencisine, emeklisinden işsizine kadar emekçilerde endişe ve yarına dair karamsarlık duygusu hâkim! 10 milyon işsizin olduğu, reel ücretlerin eridiği ve hayat pahalılığının durdurulamadığı, fakirleşme/yoksullaşma çukurunun genişleyip derinleştiği, milyonlarca öğrencinin geleceksizlik kaygısı yaşadığı bir toplumun yüzü gülebilir mi? Tek adam rejiminin toplumu nefessiz bırakmasını, hakkını arayan ve demokrasi isteyenleri “vatan haini” ilan etmesini; yanan ormanlar ve felakete dönüşen seller karşısında doğru düzgün önlem almamasını da ekleyelim. Her alanda toplumsal sorunlar devasa bir yumağa dönüşürken, iktidar neredeyse tüm politikasını gerçekleri inkâr etme ve hayali bir Türkiye algısı yaratma üzerine kurmuş durumda.
İktidar ve medyasının hayali Türkiye’sinde ülke ekonomisi şahlanıyor, uçuyor, taklalar atıyor ve dünyanın en gelişmiş ülkeleri kıskançlıktan ne yapacaklarını bilemeyip kuduruyorlar! Onlara göre kıskanç iç ve dış güçler kumpaslar kurarak iktidarı yıpratmaya ve Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyorlar! Öyle ki geçtiğimiz günlerde iktidar medyasının önde gelen gazetelerinden Akit, aynen şu manşeti attı: Şer İttifakından Zam Kumpası! Ve şu ifadelere yer verdi: “Son dönemlerdeki fahiş fiyatlar bir nevi sofra kumpasıdır. Görünen o ki, vesayet girişimlerinde ve karalama kampanyalarında başarılı olamayan birileri, şimdi de temel gıda ve kiralar üzerinden operasyon çekip vatandaşı mağdur etmenin ve hükümeti güçsüzleştirmenin derdindeler.” Bu gazete toplumu ama özellikle de iktidar partilerine (AKP-MHP) oy veren insanları açıkça aptal yerine koyuyor; onlarda istediği algıyı yaratıp hayat pahalılığının doğurduğu tepkiyi başka kanallara yönlendirebileceğini sanıyor. Bu tavrın arkasında kendini beğenmişlik, kibir ve gerçeklikten kopuş vardır.
Patronlar sınıfıyla aynı ülkede yaşamamız aynı sınıftan olduğumuz anlamına gelmiyor. Onların Türkiye’sinde bir avuç azınlık zenginlik denizinde yüzerken; işçilerin, öğrencilerin, emeklilerin ve esnafın Türkiye’si kan ağlıyor! Emekçilerin Türkiye’sinde yoksulluğun doğurduğu çaresizlik duygusu anne ve babaların sinesine bir yumruk gibi çökerken, onlar saraylarından bağırıyorlar: Porsiyonları küçültün, porsiyonları!
Psikoloji bilimi, bir sorunun üzerini kapatmak üzere yalan söylenmesinin daha büyük ve tutarsız yalanları doğuracağını söyler. Nitekim iktidar ve medyası bu konuda kontrolü kaybetmiş durumda. TÜİK’e göre Ağustos ayı Üretici Fiyat Endeksi yüzde 45,52. Fakat aynı TÜİK tüketici enflasyonunu yüzde 19,25 oranında açıkladı. Üretici maliyetleri yüzde 45 oranında yükselmiş ama besbelli ki çok cömert olan üreticiler, maliyetlerdeki artışı sattıkları ürünlere yansıtmamışlar! Gerçek bu olmadığına göre, iktidarın talimatıyla TÜİK açıkça toplumu aptal yerine koyup aldatmaya çalışıyor. Ancak toplumun ezici çoğunluğu TÜİK’in ekonomik büyüme, enflasyon ve işsizlik verilerine inanıp güvenmiyor.
Hatırlayalım, AKP iktidarı 2023’te kişi başına gelirin 25 bin dolara yükseleceğini söylüyor ve bu doğrultuda toplumda algı oluşturuyordu. Ne var ki 2013’te 12 bin 400 dolar olan kişi başına gelir, geldiğimiz noktada 8 bin dolara geriledi. Fakat saraylarda ve fildişi kulelerinde yaşayan iktidar ve çevresi, besbelli ki bu aşağıya doğru yuvarlanmayı görüş mesafesinin uzaklığı nedeniyle uçuş olarak görüyor! Esasında bu perspektif kayması onların sınıf doğasının bir sonucudur. Onlarla aynı ülkede yaşamamız aynı sınıftan olduğumuz anlamına gelmiyor. Onların Türkiye’sinde bir avuç azınlık zenginlik denizinde yüzerken; işçilerin, öğrencilerin, emeklilerin ve esnafın Türkiye’si kan ağlıyor! Emekçilerin Türkiye’sinde yoksulluğun doğurduğu çaresizlik duygusu anne ve babaların sinesine bir yumruk gibi çökerken, onlar saraylarından bağırıyorlar: Porsiyonları küçültün, porsiyonları!
Ev ve yurt kiraları uçuşa geçtiği için öğrenciler barınacak yer bulamazken ve insanlar dağılan pazarlardan yiyecek toplarken, Erdoğan New York’ta 291 milyon dolara mal olan “Türk Evi”ni açtı. Yandaş medyaya bakarsak bu gökdelen, Türkiye’nin büyüklüğünün ve gücünün bir yansımasıydı! İnsan inanmak istemiyor ama gerçek; bir ülkenin gücünü ABD’de yaptırılan bir gökdelenle ve yüzlerce araçlık konvoyla New York sokaklarında tur atmakla ölçüyorlar! Oysa bu düpedüz aşağılık kompleksinden, büyüklenme ve şişinmeden başka bir şey değil! Yani eziklik duygularını tatmin etmek ve bunu da “Büyük Türkiye” olarak sunmak için emekçilerden toplanan vergileri har vurup harman savuruyorlar.
Oysa aynı parayla çok sayıda yurt ve okul yaptırılabilir, “geleceğimiz” denen öğrencilere ucuz ve hatta parasız yurt imkânı sağlanabilirdi. İktidarın bunu yapmaması onun bilinçli bir tercihi ve sınıf tutumudur! İşçilerin, öğrencilerin, emeklilerin, kadınların yaşamını kolaylaştırmak üzere ayrılmayan devlet kaynakları, torba torba iktidar çevresine ve patronlar sınıfına aktarılıyor. Patronlara rant yaratmak amacıyla, ihtiyaç olup olmadığına bakılmadan devasa havaalanları, tüneller ve köprüler yapılıyor; bunlar için yolcu garantisi veriliyor. Yedi milyon yolcu garantisi verilen ama neredeyse uçak inmeyen havaalanları (mesela Kütahya) için emekçilerden toplanan vergiler patronlara akıtılıyor.
Fakat aynı iktidar hakkını arayan işçi ve öğrencilerin karşısına tüm devlet kurumlarını dikmekten bir an olsun geri durmuyor. Trakya bölgesinde grevde olan Bel Karper ve Adkotürk işçilerine uygulanan polis zulmü, bu iktidarın (AKP-MHP) işçi düşmanı olduğunu ve işçileri parya olarak gördüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Tekirdağ Valisiyle görüşmeye giden işçilere polis acımasızca saldırıp zulüm uyguladı. Her iki fabrikanın patronu da grevi kırarak hakkını arayan işçilerin iradesini ezmeye çalışıyor. Yasal haklarını kullanıp grev kırıcıları durdurmak isteyen işçilerin karşısına polis, jandarma, kaymakam, vali ve İş-Kur çıkartılıyor. Yani tüm devlet kurumları patronların saflarında ama işçilerin karşısında birleşiyor. Bu örnek, devletin tarafsız olduğu söyleminin gerçeği yansıtmadığının ve bir hakkın yasalarda yer almasının yeterli olmadığının bariz ispatıdır. İşçilerin mücadelesinin meşruluğu haklılığından doğar; yasalardaki hakları hayata geçirecek olan işçilerin örgütlü birliği ve sınıf dayanışmasıdır!
İktidar partilerinin oy tabanının hızla erimesi, toplumun ezici çoğunluğunun bu iktidardan bıktığının göstergesidir. Bu yüzden iktidar, bir taraftan yalan ve çarpıtmada sınır tanımazken, öte taraftan da toplumu inanç ve kültürel farklıklar temelinde kutuplaştırmaya, sahte gündemlerle emekçileri oyalamaya çalışıyor. Son günlerde Diyanet İşleri Başkanının sahne alarak din ve laiklik konularında kışkırtıcı açıklamalar yapmasının nedeni budur. İktidarlarını ve ayrıcalıklarını kaybetmemek için dini sömürmekten geri durmuyorlar. Bu iktidarın “fetvacı hocası” olarak tanımlanan Hayrettin Karaman’ın basında yer alan şu sözleri, kendileri için her şeyi mübah gördüklerini gözler önüne seriyor: “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikâyetle doğruları söylemek caizdir diyemem.”
Toplumsal sorunlar her geçen gün büyüyerek ağırlaşıyor. Ancak bilelim ki bu sorunları alt alta dizmek ve yalnızca şikâyet etmek çözüm değildir. Keza bir kurtarıcı gelip bir kılıç darbesiyle tüm sorunları ortadan kaldırıp bizi kurtarmayacak! Gece gündüz üreten ama yoksulluğa mahkûm edilen işçiler, işsizlikte kariyer yapmak istemeyen öğrenciler, iş bulamadığı için hayatının baharında tükenen milyonlarca genç, kahır çeken emekçi kadınlar ve elbette emekliler… Kardeşler! Bir araya gelerek, etrafımızdaki insanları birleştirmek için sorumluluk alarak, örgütlenerek hayatın gidişatına müdahale etmeliyiz! Unutmayalım; çaresiz değiliz, güç bizde, derman ellerimizdedir!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
- 2024’e Girerken: Her Şeye Rağmen Mücadele
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Zaman Kasvette Asılı Kalmaz, Sen Geleceği Düşle
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sermayenin Planları Hazır, Peki İşçi Sınıfınınki?
- İsrail’i, Savaşı, Katliamı Kim Durdurabilir?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...