Buradasınız
Mücadele ve kardeşlik ezgileri söylüyoruz/5
31 Aralık 2020 - 22:30
İstanbul… Filmlere, romanlara, şiirlere konu olan şehir… Dalga sesleri, vapur düdükleri, martı çığlıklarıyla özdeştir İstanbul; çeşm-i cihan denir, dünyanın en güzel şehirleri arasında sayılır. Zenginler için, tuzu kurular için öyledir de! Muazzam güzelliklerle doludur. Boğaza nazır evlerinde tüm güzelliklerin tadına varırken onlar; hayat kavgasının en çetinini verir, yedi tepeli şehrin yoksulları… Nice şaire mısra düşürmüştür bu şehir ki onlardan biri de Orhan Veli’dir. O da emekçilerin İstanbul’unu anlatır. Şimdi gelin, kapitalizmin insanı boğan etkisinden kurtulalım, gözlerimizi kapatıp İstanbul’u dinleyelim:
Yüreğinde yaşam sevincini bir an olsun eksiltmeyen işçi sınıfının aydını Vedat Türkali’nin dediği gibi, Osmanlı’dan bugüne İstanbul, işçi sınıfının “kavga şehri”dir. 1961 Saraçhane Mitingini, Kavel Destanını, 15-16 Haziran Büyük Direnişini, 1977 1 Mayıs’ı yaratanlar, en nihai destanlarını da yazacaklardır! Vedat Türkali’nin 1944’te yazdığı gibi; bekle bizi İstanbul! Zorlu, kahırlı zamanlarda yazılmış, yürekte taşınan direncin, umudun sembollerinden biri olmuş o şiiri bir de o koca çınarın, Vedat Türkali’nin sesinden dinleyelim. Sonra hep birlikte söyleyelim; Bekle Bizi İstanbul…
UİD-DER’li İşçilerden Yeni Yıl Mesajları
Çullar giyen babaya
Evladı kör kör bakar;
Parası bol olana
Evladı sevgiyle akar.
Talih, o usta orospu
Almaz yatağına yoksulu…
Bu sözler Shakespeare’in 1600’lü yılların başında yazdığı Kral Lear oyununda geçiyor. Adına ne dersek diyelim sömürünün hüküm sürdüğü sınıflı toplumlarda yoksulun payına bir hiç düştüğünün can yakıcı şekilde dile getirilişidir. Sömürü düzeninde insana insan olması nedeniyle değer verilmez, evlat ile baba arasında bile çıkarların devreye girmesi istenir. Toplumun bilincine sevgi, paylaşım, dostluk, yardımlaşma, dayanışma gibi insani değerler yerine bireysellik, bencillik, ikiyüzlülük kazınmaya çalışılır. Shakespeare’in yaşadığı dönemin üzerinden yüzlerce yıl geçmiş, insanlık muazzam bir zenginliğin yaratıldığı günümüzde pek çok alanda inanılmaz ilerlemeler kaydetmiştir. Ne var ki, üretici güçler yoksulluğu, sefaleti, açlığı yok edebilecek gelişkinlik düzeyine ulaşmasına rağmen kapitalist sömürü düzeni altında yoksulluk da, toplumsal eşitsizlik de insan aklının alamayacağı boyutlarda artmıştır. Ne yazık ki emekçiler sadece maddi olarak yokluk ve yoksunluk çekmiyorlar. Çok daha vahim boyutlarda manevi bir yoksunluk içerisindeler. Bugün milyonlar hatta milyarlar yalnızlık, umutsuzluk çukuruna itilmektedir. Milyarca yoksul emekçi her yeni yıla yeni umutlarla girmekte, talihin kendisine gülmesini dilemektedir. Ancak talih sınıflı toplumlarda egemenlerden yanadır, gülmez yoksul emekçilerin yüzüne! Ne zaman ki, bireysel düşünceleri bir kenara atıp, el ele verir, sınıfsal çıkarlarımız temelinde bir araya geliriz ve yoksulluğu yaratan sömürü düzenini ortadan kaldırırız işte o zaman talihimiz değişir! İşte o zaman yüzlerimizdeki gülücükler bir daha solmayacaktır….
Tuzla’dan bir kadın işçi