Nice Sayılar İşçi Dayanışması!
İstanbul’dan UİD-DER’li genç bir işçi
Kararlaştığımız yer ve saatte toplandık arkadaşlarla. Kimimiz vardiyadan çıkmış, bitince işimiz, vardiyaya koşturacak kimimiz. Tokalaştık sevgiyle, İşçi Dayanışması’nı ulaştıracağımız fabrikaya doğru yola koyulduk. Yol boyu 2’şerli 3’erli sohbet grupları oluştu doğalından. Her sohbetin konusu mücadeleydi.
Bir metal fabrikasına dağıtıma gidiyorduk. Metale şekil veriyordu bu fabrikanın işçileri. Elleri, diğer sınıf kardeşleri gibi oldukça hünerliydi. Her fabrikada olduğu gibi burada da pek çok sorun yaşıyordu işçi kardeşlerimiz. Tuvalete gitmek yasaktı. Yorulunca duvara yaslanarak çalışmak dahi yasaktı. Ellerinin hüneri yetmiyordu sorun yaşamamalarına, örgütsüzlerdi. Bizde kardeşlerimizi mücadeleye çağırmaya gelmiştik.
Fabrikadan, mesainin bittiğini ilan eden zil sesi duyuldu. İşçi arkadaşlar bizi tanısın, bilsin diye kırmızı UİD-DER şapkalarımızı taktık. Bültenlerimizi, aynı ekmeği bölüştüğümüz gibi bölüştük. Servislerin olduğu alana dağılmamızla, yağmur yağmaya başladı. Kara bulutlar, sanki orada olmamızı istemiyor gibi döküyordu üstümüze yağmur damlalarını. Biz ise yağmura inat durduk orada.
Üzerimizdeki ceketler ve UİD-DER şapkalarımız koruyordu bizi yağmurdan, ıslanmamızı engelliyordu. Peki, elimizde tuttuğumuz bültenlerimiz ne olacaktı? Yüzlerce işçinin maddi, manevi katkısı vardı onlarda. Her sayfası usta bir işçilikle işlenmişti. Her kelimesi özenle yerleştirilmiş mücadele yazılarıyla, işçi mektuplarıyla donatılmıştı. Mücadeleci işçilerin sesini taşıyorduk ellerimizde. Bu nedenle bizler için anlamı çok büyüktür İşçi Dayanışması gazetemizin. Islanmasına, sayfaların hamur, mürekkebin birbirine karışmasına izin veremezdik, vermedik. Ceketlerimizin içine, yüreklerimizin üzerine yerleştirdik İşçi Dayanışması’nı.
İşçiler, fabrika kapısından çıkmaya başladı. Hepsinin yüzlerinde ağır çalışma koşullarının yorgunluğu vardı. Patron, saatlerce iliğine kadar sömürmüştü her birini. Kimi, ıslanmamak için ceketlerinin yakasını yukarı çekerek koşuyordu servislere. Belki ferahlamak için ıslanmayı seçerek, yavaş yavaş yürüyordu kimisi. Derken ilk ses duyuldu alanda: “İşçi Dayanışması gazetesinin yeni sayısı çıktı!” Bu kararlı sese, başka ağızlardan aynı kararlılıkla başka sesler eklendi. “Haklarımızı ve gücümüzü bilelim”, “Yaşadığımız sorunlar karşısında çaresiz değiliz, birleşelim!” UİD-DER’li işçiler olarak mücadeleye çağırıyorduk, fabrikadan çıkan sınıf kardeşlerimizi. Yanımıza gelen işçi arkadaşlarla, 10-15 dakikacık servis kalkış süresi boyunca sohbetler ettik. Ceketlerimizin içinden, yüreklerimizin üstünden çıkarıp İşçi Dayanışması gazetesini verdik. “Yağmur yağıyor ve siz yine buradasınız, helal olsun!” diyenler de oldu, bizi tanımadığı için “bu yağmurda kaç paraya bu işi yapıyorsunuz” diye soranlar da. Tabii ki para almıyorduk bu işin karşılığında, gönüllü yapıyorduk, sabırla anlattık. Her birimiz, gönlünü işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesine kaptırmıştı.
Elimizdeki bültenler bitti ve servisler hareket etmeye başladı. Servis camlarından işçi arkadaşlarımıza bakıyorduk. Kimisi, yorgunluktan kafasını cama dayayıp uyukluyordu, kimisi bülteni okuyordu. Servisler gözden kaybolana kadar baktık. Döndük sonra birbirimizin yüzüne baktık. Her birimizin yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Yağmura inat, mücadelenin soluğunu taşımıştık kardeşlerimize.
Yaşadığım bu anıyı unutamam. Mücadelenin içinde olan genç bir işçiyim. Mücadeleye dair unutamadığım böyle anılarla dolu genç hayatım. UİD-DER’li pek çok dostumdan da böyle değerli anılar dinledim. Anlattığım anının başrol kahramanı İşçi Dayanışması ise bu ay 100. sayısına ulaştı. 100 aydır düzenli olarak çıkan, yüzlerce işçinin mücadeleyle tanışmasına vesile olan İşçi Dayanışması, Türkiye’nin pek çok sanayi bölgesinde nefes alıyor, büyüyor ve gelişiyor. Ne mutlu onu el üstünde tutan bizlere. Mücadele içinde nice sayılar İşçi Dayanışması!
Kızıl karanfil mücadelenin sembolüdür. İşçi Dayanışması ise kızıl karanfillerimizdir. İşçilerin çıkardığı, elden ele ulaşan kızıl karanfillerimiz… Şair ne güzel anlatmış:
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Son Eklenenler
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 6-10 Ocak günlerinde Türkiye genelinde iş bırakıyor. ASM çalışanları “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri...
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.