Sevgili İşçi Babalar
Ankara’dan bir kadın işçi
Merhaba, işçi babalar. Özellikle de kız çocuğu olanlar. Geçenlerde yaşadığım bir olayı ve bu olayın bende uyandırdıklarını tüm sınıf kardeşlerimle ama ille de kız çocuğu olan işçi babalarla paylaşmak isterim.
Uzun yıllardır tanıdığım bir işçi ailesinin evine ziyarete gitmiştim. Dışarıda görüşmüş olsak da birkaç yıldır evlerine misafir olma fırsatı bulamamıştım. Bu arada çocukları büyümüş, artık genç insanlar olmuşlardı. Bir oğlan, bir kız. Oğlan lise 2, kız lise 1’e gidiyor. İkisi de ay parçası gibi. Tertemiz, akıllı.
Biz işçiler yoksul sofralarımızı paylaşmayı severiz. Evimize bir dostumuz konuk olmayagörsün, misafirimizi rahat ettirmek, hoş tutmak için ikramlarda bulunuruz. Bu arkadaşımın eşi de gündüzden hazırlık yapmış. Ayıptır söylemesi, poğaçalar, kekler, bir de memleket fındığı. Elinde avucunda ne varsa yani.
Dünya hali, işçilerin yaşam koşulları, zulme dönen ev kredileri, eğitim sistemi, sağlıksız gıdalar… Konuşacak, dertleşecek o kadar çok şey var ki. Sohbet uzadıkça uzuyor. Bu arada televizyon da açık. Çünkü maç var. Gözler de bazen maça kayıyor. Arada yorumlar bile yapılıyor. Evin erkek çocuğu maça bakıyor, arada da bize kulak kabartıyor. Çaylar bir doluyor bir boşalıyor. Ben ve birlikte geldiğim arkadaşım, her defasında kaldırmayalım misafirperver dostlarımızı diye, çaylarımızı kendimiz alıyoruz.
Fakat kısa süre sonra bir şey dikkatimi çekiyor. Çaylarımızı doldurmaya yönelen de yönlendirilen de hep kız çocuğu oluyor. Hem anne hem de baba tarafından. Dostluğumuzdan aldığım kuvvetle ben de seyirci kalmıyorum bu duruma tabi. Hemen soruyorum “ev işlerine kim yardım ediyor?” diye. Aldığım cevap “Buse” oluyor. Ardından da durumu perçinlercesine “kızımız çok akıllıdır. Asiliği yoktur. Hep yardımcı olur annesine” diye devam ediyorlar. Buradan sohbet ev işlerinin paylaşımı meselesine gidiyor. Baba, anne hastalandığında yemeklere yardım ediyor, Buse derslerinden arta kalan zamanda temizlik, yemek yapımında annesine hep yardımcı ve eve misafir geldiğinde ise asıl hizmeti o yapıyor. Uğur ise bakkala ekmeğe gidiyor. Ev içi işbölümü bu şekilde yapılmış. Ben Uğur’un hoşnutsuzluğunu göze alarak; “bu işlerde neden Uğur’un hiç yardımı olmuyor, Uğur yemek yemiyor mu, temiz bir ortam istemiyor mu? Hem ekmek almaya Buse de gidebilir” diyorum.
Anne ve Buse biraz çekinerek ama benim söylediklerimden kuvvet alarak aslında bu işbölümünden hiç de hoşnut olmadıklarını dillendiriyorlar. Çok sevdiğim işçi dostum da geleneklerin böyle olduğunu belirtiyor ve “ne yapalım biz böyle öğrendik” minvalinden şeyler söylüyor biraz da utanarak. Ama ben söylediklerinden anlıyorum ki çay doldurmayı, ev işlerine yardım etmeyi erkek çocuğuna yakıştırmıyor.
Peki, şimdi size soruyorum tüm sınıf kardeşlerim ve özellikle kız çocuğu babası işçiler: Erkek çocuklarımıza yakıştırmadığımız işleri neden kız çocuklarımıza yakıştırıyoruz? Ya da insanın yaşamındaki en temel gerekliliklerden olan bu işler “yakışıksız” işler midir? Elbette “hayır” cevabı vereceksiniz fakat ardından da “ama” diyeceksiniz. İzlediğim bir filmde geçiyordu: “Hayır’ın ardından ama gelmez. Hayır, hayır demektir.”
Sevgili dostlar, biliyorum çocuklarınız için canınızı verirsiniz ve onlara hiç kötülük yapmak istemezsiniz. Ama yukarda anlattığım örnekteki gibi davranarak kız çocuklarının öz güvenini zedeliyorsunuz. Ve onları boyun eğen, itaat eden bireyler olmaya hazırlıyorsunuz. Ve farkında bile değilsiniz belki ama kız çocuklarınıza bunu yaparak erkek çocuklarınızda da kadınlara karşı bir üstünlük duygusu ve yanılgısı yaratıyorsunuz. Bu da kadına şiddetin temellerini döşeyen bir faktör oluyor.
Biz işçilerin hayatı zor. Yaşamımız krizle, savaşla her geçen gün daha da çekilmez oluyor. Bu koşullara karşı mücadele etmek zorundayız. Fakat itaatkâr ve kanaatkâr insanlar mücadele edemez. Kendini kadın ya da erkek, Alevi ya da Sünni, Türk, Arap, Avrupalı ya da Kürt diye birbirinden üstün gören işçiler gerçek bir dayanışma içinde olamaz. Dayanışma olmadan da hiçbir mücadele başarıya ulaşmaz. İşçi sınıfının gençlerini kadın ve erkek ayrımı yapmadan özgüveni tam, cesur ve dik başlı olarak yetiştirmeliyiz. Kız çocuklarını bunun dışında tutarsak gücümüzün yarısını kaybederiz. Bu kadar zulüm altındayken böyle bir lüksümüz yok. Hem kız çocuklarımıza bunu yapmaya hakkımız da yok.
İşsizlik Azalıyor mu?
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...