Buradasınız
Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!

İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut taşımadıklarını, gelecekten endişe duyduklarını ifade ediyorlar. Peki, bu tablo nasıl ortaya çıktı ve nasıl değişir?
Eskiler her şey hatırlamakla başlar demişler. O halde biraz geriye gidelim ve hatırlayalım. AKP, 2002’de iktidara gelir gelmez İş Kanununu değiştirip esnekleştirdi. İlerleyen yıllarda sözleşmeli ve taşeron işçilik yaygınlaştırıldı. Hafta tatilinin Pazar günü olması zorunluluğu kaldırıldı. Emeklilik ile ilgili düzenlemeler yapıldı, prim günü ve süresi arttırıldı, emekli aylığı hesaplamaları değiştirilerek aylıklar düşürüldü. Arabuluculuk sistemi getirildi, işçilerin mahkemelerde hak aramasının önüne engeller dikildi. Kıdem tazminatı tavanı diplere çekildi. İşçilerin kötü çalışma şartlarına, düşük ücretlere verdiği tepki olan grevler yasaklandı, direnişler polis-jandarma saldırılarıyla engellenmek istendi…
2011’de Ekonomi Bakanı olan Zafer Çağlayan işçi sınıfına yönelik bu saldırılarını “esnek, rekabetçi işgücü piyasası” gibi süslü laflarla övüyor, “gelecekte Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacak” diyordu. İşçi ücretlerinin çok düşük olduğu, işçilerin örgütsüz olduğu, kölece çalışma koşullarına, patronların saldırılarına karşı duramadığı, sermaye sınıfının gönlünce sömürüp alabildiğine zenginleştiği bir Türkiye, iktidarın hayallerini süslüyordu! İktidar temsilcilerinin pek sevdiği tabirle söyleyelim: “Hayaldi, gerçek oldu!” 12 Eylül 1980 darbesinin düzlediği yolda ilerleyen bugünün siyasi iktidarı, işçi sınıfının ekonomik ve demokratik haklarının neredeyse sıfırlandığı bir ortam yaratmayı başardı. Ama Türkiye’yi patronlar için tam bir ucuz işgücü cenneti haline getiren bu işçi düşmanı iktidar yetinmiyor, “durmak yok, yola devam” diyor.
Türk-İş’in Haziranda yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 26 bin lirayı, yoksulluk sınırı 85 bin lirayı geçti. Oysa ortalama ücret haline gelen asgari ücret 22 bin lira! İşçilerin ve sendikaların taleplerini yok sayan iktidar Temmuz ayında asgari ücrete zam yapmadı, işçilere “2026’yı bekleyin” dedi. Ama asgari ücrete bir yıl arayla yapılan zamlar artık gerçek enflasyona göre değil “beklenen enflasyon oranına” göre yapılıyor. Asgari ücreti, sendikalı çalışan işçilerin, kamu işçilerinin ücretlerini belirleyen sözleşmelerde zaten sahte TÜİK enflasyonu dikkate alınıyor. Ama hileli oranlar bile para babalarına fazla geliyor! 600 bin kamu işçisini ilgilendiren 2025-2026 Kamu Çerçeve Protokolü Sözleşmesi sürecinde de aynı senaryo yaşanıyor. Sendikalar ilk tekliflerini 27 Şubatta verdiler ama iktidar, teklif vermeyerek sendikaları ve işçileri 4 ay bekletti. 4 ayın sonunda, ilk 6 ay için yüzde 16, ikinci 6 ay için yüzde 8’lik bir öneriyle geldi. Daha sonra da işçilerle dalga geçer gibi teklifini ilk 6 ay için yüzde 17, ikinci 6 ay için yüzde 10 olarak revize etti. Hayat pahalılığının arşa çıktığı bir dönemde, işçilerin tepkisini ve eylemlerini dikkate almayan iktidarın bu tutumu işçinin aklıyla dalga geçmek, örgütsüz olmasını fırsat bilerek boğazındaki lokmayı çekip almak değilse nedir?
Ücretler bu denli düşükken ailelerin yoksulluktan kurtulması için çalışan fert sayısının artması gerekiyor. Ama Türkiye’de çalışabilir durumda olan nüfus 65 milyondan fazlayken istihdamda olan nüfus sadece 32 milyon civarında! Yani korkunç bir işsizlik gerçeği ile karşı karşıyayız. Mesela bugün Türkiye’de 15-34 yaş grubundaki nüfusta ne eğitimde ne istihdamda olan 6,7 milyon genç insan var. Bu da yetmezmiş gibi metal ve otomotiv sektörü başta olmak üzere pek çok sektörde işten atmalar devam ediyor. Patronlar, utanmadan işçi ücretlerinin çok yüksek olduğundan, bu nedenle tensikata gitmek zorunda kaldıklarından bahsediyorlar. Devletten daha fazla teşvik, daha fazla yatırım desteği, daha fazla vergi indirimi ve affı, daha fazla ucuz kredi istiyorlar. İşsizlik fonu gibi fonların tümden kendilerine aktarılmasını istiyorlar.
Elbette iktidar patronların bir dediğini iki etmiyor. Tüm kaynakları sermaye sınıfına akıtmaya, rant politikalarıyla, ekonomi programlarıyla, ulusal istihdam stratejileriyle, torba yasa düzenlemeleriyle işçi sınıfına saldırmaya devam ediyor. Mesela geçtiğimiz günlerde kabul edilen torba yasayla, turizm patronlarına bir kıyak daha yapıldı. Daha önce 6 gün çalışıp 7’nci gün izin kullanan turizm işçileri artık işverenin inisiyatifine göre 10 gün kesintisiz çalıştırılabilecek. Bu saldırının sadece turizm işçileriyle sınırlı kalacağını düşünmek büyük yanılgı olur. Sermaye sınıfının ve iktidarın yaptıkları yapacaklarının garantisidir.
Peki, iktidar ve sermaye sahipleri nasıl bu derece pervasız davranabiliyor, saldırılarını bu derece kolaylıkla hayata geçirebiliyorlar? Çünkü işçi sınıfının karşısına tek tek patronlar olarak değil patronlar sınıfı olarak çıkıyorlar, planlı, hedefli ve organize hareket ediyorlar. Buna karşılık “böl parçala yönet” taktiğiyle işçilerin birlik olmasının önündeki tüm yolları tıkamaya çalışıyorlar. Mesela işçilerin yüksek ücret mücadelesini, onları bölerek zayıflatıyorlar. Asgari ücret tespitini, kamu çerçeve protokolünü, MESS sözleşmesini birbirinden çok ayrı süreçlermiş gibi sunuyorlar. Oysa devlet ve patron örgütleri olarak planlarını hep birlikte yapıyor, ekonomi programlarını hep birlikte hazırlıyorlar. Güçlerini işçi sınıfının örgütsüz ve dağınık olmasından alıyorlar.
Çalışma ve yaşam koşullarımızın değişmesini istiyorsak bu gerçeği görmek ve patronlar sınıfının karşısına işçi sınıfı olarak çıkmak zorundayız. Sermayenin ve iktidarın saldırılarına birlikte karşı durmak zorundayız. Gerçek buyken birlikte çalıştığı işçi arkadaşlarından, işyerinden şikâyet etmek, “bu işçilerden bir şey olmaz” demek doğru değildir. Dahası sermaye sınıfının istediği gibi düşünüp konuşmak, güvensizlik yaymak, böylelikle onların ekmeğine yağ sürmektir. Oysa ne kadar zor görünürse görünsün doğru olanı yapmak, planlı ve hedefli hareket etmek, güvensizlik yerine birlik ve dayanışmanın tohumlarını ekmek mutlaka değişim yaratır. Birlik ve dayanışma ile tüm zorluklar, tüm engeller aşılır. Vasfı, kıdemi, sektörü ne olursa olsun diğer işçilerle aynı koşullarda çalıştığını bilen; işçi arkadaşıyla rekabet etmek yerine dayanışma içinde olmayı seçen; grevdeki, direnişteki işçi kardeşlerinin taleplerine kulak veren, dayanışmasını esirgemeyen; sendikal ve siyasal örgütlenmenin gerekliliğine inanan, mücadele örgütlerinde yer alan işçiler fark yaratırlar. Değişim için umut yaratırlar, sonuç yaratırlar.
Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar zeytinlikleri yok edecek yeni bir torba yasayı Meclise sundu ve Temmuz sonuna kadar yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor.
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- Zeytinliklerin, ormanların, tarım arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin önünü açacak olan ve kamuoyunda “süper talan yasası” olarak adlandırılan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel...
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...