Emekçi Kadınların Cephesinden İşsizlik ve Yoksulluk

İşçi sınıfının mücadele tarihini anlatan romanlar, filmler vardır. Kadınıyla, erkeğiyle işçi sınıfının ağır çalışma ve yaşam koşullarına karşı nasıl bir kavga verdiğini anlatırlar. Bu romanlarda, filmlerde işçiler bir çırpıda mücadeleye atılmaz. Önce kaderlerine razı olmuş, boyun eğmiş gibi görünürler. Ama aslında büyük bir öfke büyümektedir içlerinde ve sonunda bu öfke patlar. İşçiler korkusuzca mücadeleye atılır ve kendilerine yapılanların hesabını sorar. Fransa’da madencilerin grevini anlatan Germinal romanında da Emile Zola benzer bir durumu anlatır. Maden patronları işçileri sömürür, karaborsacı bakkal ekmeği, patatesi fahiş fiyatlarla satar işçilere. Çocuklarının aç karnını doyurmak, bir dilim ekmek verip kocalarını işe göndermek isteyen madenci eşleri bu durum karşısında önce sessiz görünürler ama öfkeleri çığ gibi büyür ve bir gün patlar.
Açlıkla boğuşan madenci eşleri, bakkaldan veresiye ekmek isterler ama bakkal bunu vermeyince bu sefer canından olur. Emekçi kadınlar hakları olan ekmeği alır, çocuklarına götürür. Aslında maden patronlarına sırtını dayamış bakkalın yaptığı şey yeni değildir. Önceden de benzer şeyleri yapmıştır. Ama işçilerin, emekçi kadınların cephesinde durum artık aynı değildir. Çünkü kadınların içinde biriken öfke açığa çıkmıştır. Kadınlar uzun yıllar çektikleri acıların, karşılaştıkları haksızlıkların, adaletsizliklerin hesabını sormak istemektedir. Şimdi hesap zamanıdır. İşte o kısacık sahnede yıllardır biriken öfke bir sel olup akar. Ama o ana kadar dışarıdan bakan biri için sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi görünmüştür.
Bugün Türkiye’deki emekçi kadınların cephesinde de bir şeyler birikiyor. İşsizlik, yoksulluk, çifte ezilmişlik, ağır baskılar emekçi kadınların öfkesini büyütüyor. İşsizlik oranları tırmanıyor, kadın işsizliği de milyonları buluyor. Ülke nüfusunun yarısı kadın olmasına rağmen 2017 rakamlarıyla çalışmakta olan kadınlarımızın sayısı 8 milyon 728 bin kişidir. Ağustos 2019 itibariyle çalışabilir durumda olan 15 yaş ve üzerindeki nüfus 61 milyon 591 bin. Bu insanlardan iş gücüne dâhil edilmeyen 11 milyon 457 bin kişi ev işi yapıyor. İşte bu ev işi yapan milyonlar emekçi kadınlar. Ev işlerine, hasta ve çocuk bakımına mahkûm edilmiş kadınlar.
İşçi ailesinin geliri azalıp geçim olanakları daraldıkça aileyi ayakta tutma, mutfakta tencereyi kaynatma, eş ve çocukların karınlarını doyurma, ay sonunu getirme işi de emekçi kadının sırtına yıkılıyor. Bu yük kadının belini büküp iyice taşınmaz hale gelirken, emekçi kadının kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi neredeyse imkânsızdır. Evin dışına adım atmak istese emekçi kadın para hesabı yapmak zorunda kalıyor. Bırakın sinemayı, tiyatroyu birkaç arkadaşı ile bir kafede oturup sohbet etmek bile hayatın lükslerinden oluyor. Bu koşullarda mutlu olmak, geleceğe umutla bakmak, sağlıklı bir ruh haline sahip olmak hiç kolay değildir.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından Kasım 2016’da yayımlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporunda cinsiyet eşitliğinde 144 ülke arasında 130’uncu sırada yer alan Türkiye, aynı zamanda daha önce de ifade edildiği üzere OECD ülkeleri arasında kadınların işgücüne katılım oranının en düşük olduğu ülke konumundadır. Kadının çalışmasının önündeki en önemli engellerden biri çocuklarını bırakabileceği ücretsiz, nitelikli kreşlerin olmamasıdır. DİSK-AR’ın araştırmasına göre kadın işçilerin sadece yüzde 2’sinin işyerlerinde kreşi var. İşçilerin yüzde 86’sının ise işyerlerinde hiçbir çocuk bakım desteği yok. Çalışmak istese çoğu durumda aldığı maaş bir kreşin ücretini karşılamaya yetmeyen kadın için bu durum büyük bir çıkmazdır. Bu sonuçlar iktidarın emekçi kadınlara yönelik düşmanca politikalarının ürünüdür.
Bugün emekçi kadınların yaşam koşullarını iyileştirmek, çalışabilmeleri için ihtiyaç duydukları kreşleri açmak yerine kadınların kölelik koşullarını gönüllüce kabul etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu uğurda hayata geçirilen projeler için dev bütçeler ayırıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığından Milli Eğitim Bakanlığına, “kamu spotu”, “eğitim kılavuzu” adı altında kadının nasıl giyinirse makbul, kaç çocuk doğurursa kutsal, evin erkeğine nasıl hizmet ederse hanım sayılacağını propaganda eden araçlara gani gani para harcanmaktadır.
Emekçi kadının bu koşullar altında ruhen ve bedenen sağlıklı kalması nasıl mümkün olabilir? Türkiye’de günde ortalama 9 kişi intihar ediyor. Bu intiharların sebeplerine bakınca geçim sıkıntısı ilk sıralarda yer alıyor. Gerçekler bu kadar açık olmasına rağmen iktidar sahipleri ve yandaş medya gerçeklerin görülmesini engellemeye çalışıyor. Aç, açıkta kaldığı, çocuklarını doyuramadığı, borçlarını ödeyemediği için intihar eden insanların arkasından “psikolojik” deniyor. Hedef saptırmayı, asıl sorumluların sorgulanmasını engellemeyi istiyorlar. Son yıllarda çıkışsızlık duygusu ile baş edebilmek için anti-depresan kullananların sayısı da artmıştır. Türkiye’de 2018 yılında 308 milyon kutu antidepresan ilaç tüketilmiştir. Bu ilaçları kullananların büyük bir kısmını da emekçi kadınlar oluşturuyor.
Türkiye’de emekçi kadınların durumu pek çok açıdan kötüleşirken dünyada da pek parlak değildir. Daha iyi gelir düzeyine ve yaşam koşullarına sahip olduklarına inanılan AB üyesi ülkelerdeki kadınların dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Avrupa genelinde 45 milyon kadın da yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. Elbette yoksulluk sınırını koyan burjuva devletlerdir. Yoksa kapitalist düzende işçi sınıfının tüm üyeleri yoksuldur. Kapitalizm koşullarında emekçi kadınlara işte böylesi bir yaşam reva görülmektedir. Adına kapitalizm dediğimiz bu düzen emekçi kadınların sorunlarını çözümsüz kılmakta, derinleştirmektedir.
İşte bu durum emekçi kadınların öfkesini büyütüyor. Açlığa, yoksulluğa, karanlığa doğru her gün biraz daha itilen kadınlar için durum sürdürülebilir olmaktan çıkmış ve dünyanın dört bir yanından emekçi kadınları mücadelenin ön saflarına iten bir öfke patlamasına dönüşmüştür. Henüz bu rüzgârdan nasibini almayan ülkelerdeki iktidar sahiplerinin rahatlığı da uzun sürmeyecektir.
Öğrenci Gençlik Çaresiz Değil
Son Eklenenler
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
- İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Tüm dünyada ekonomik yıkımın emekçileri, emekçi gençliği çıkışsız bıraktığı bir dönemde, Türkiye’de de baskıları, yasakları arttıran, korku iklimi yaratarak...
- Merhaba kardeşler. Biz İstanbul Avrupa Yakasında yaşayan kadınlarız. Kimimiz çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz, kimimiz emekliyiz, kimimiz de ev emekçisiyiz. Ankara’dan, Gebze’den UİD-DER’li kadınların 1 Mayıs’ta haykıracakları taleplerini...
- Bizler genç işçi ve öğrencileriz. Kendimizi bildik bileli, “böyle gelmiş böyle gider” denildi bize hep. “Bu insanlardan bir şey olmaz, sen sesini çıkarırsan yalnız kalırsın”… Fakat geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün kentlerde işçi ve emekçiler, ön...
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...
- Hizmet-İş Sendikasında örgütlü Ankara Altındağ Belediyesi işçilerinin 21 Nisanda başlayan grevi devam ediyor. İstanbul Şişli Belediyesi işçileri alacakları ödenmediği için 24 Nisanda belediye önünde eylem yaptı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 1886’dan günümüze inatçı bir gelenek olarak yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen 1 Mayıs Marşı, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır...
- UİD-DER, “Umut Örgütlü Mücadelede” şiarıyla işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. UİD-DER temsilciliklerinde düzenlenen “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” etkinliklerinde, dünya işçilerinin...