Buradasınız
“Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız

Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan diş cerrahisi imkânına, yüzme havuzlarından bowling salonlarına, şarap mahzenlerinden köpek gezdirme alanlarına, su parkından tiyatro ve sinema salonlarına kadar her şey var. Hatta bazılarında yapay şelaleler, simülasyon tekniğiyle güneş alan bahçeler olduğu da söyleniyor. Bu sığınaklar toplumsal isyanlardan nükleer savaşlara kadar her türlü “kıyamet” senaryosu hesaba katılarak inşa ediliyor. Dolayısıyla nükleer bombalara, biyolojik ve kimyasal silahlara, deprem gibi felaketlere dayanıklı, aylarca hatta onlarca yıl yetecek kadar gıda stoku olan, dışarıdan kimsenin girmesinin mümkün olmadığı yüksek güvenlikli sığınaklar bunlar.
Kulağa tuhaf geliyor değil mi? Dünyanın nasıl felaketlere doğru sürüklendiğini görüyorlar, dünya üzerindeki yaşam yok olup gitse bile yerin altında lüks bir sığınakta, hiçbir şey olmamış gibi şarap yudumlayıp bowling oynayarak yıllarca yaşayabilmenin hesabını yapıyorlar! Ama bize tuhaf gelen şey onlar için gayet normal. Çünkü dünyayı yok oluşa doğru sürüklediklerinin, toplumsal eşitsizliği inanılmaz boyutlarda derinleştirdiklerinin farkındalar. Dolayısıyla kıyamet senaryolarının yalnızca distopik filmlerden ibaret olmadığını gayet iyi biliyor ve buna göre hazırlık yapıyorlar. Sınıfsal olarak durdukları zemin onları öyle bencil ve açgözlü yapıyor ki dünya kendileri yüzünden yok oluşa sürüklendiği halde bunu durdurmanın değil “kıyamet günü” geldiğinde yalnızca kendilerini, kendi ailelerini kurtarmanın hesabını yapıyorlar.
Bencillikleri o kadar büyük ki yalnızca kendi geleceklerini, kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Dünyanın geri kalanının çekeceği acılar umurlarında değil. Bırakalım gelecekteki olasılıkları, sırf zenginlikleri ve egemenlikleri sürsün diye bugünden kıyamete mahkûm ettikleri, başlarına bombalar yağan, temiz suya, sağlıklı gıdaya ulaşamayan, başını sokacak bir evi bile olmayan, göç yollarında heder olan, gelecekleri çalınan yüz milyonlar umurlarında değil! Kendi şatafatlı yaşamları sürsün de, dünya yanmış bitmiş ne gam!
Ama sorun yalnızca bencillikleri ve umursamazlıkları değil. Kendi gelecekleri için her şeyi kendilerine hak görenler, sıra işçi sınıfının gençlerine, onların gelecek mücadelesine geldiğinde ne kadar tahammülsüz olduklarını gösteriyorlar. Geleceksizliğe itilen milyonlarca gencin itiraz hakkını kullanmasını şiddetle bastırmaya çalışıyorlar. Mesela Türkiye’de gençlerin başını çektiği protesto eylemleri sırasında polis şiddetine maruz kalan 19 yaşında bir genç şöyle isyan ediyordu: “Ne yapmışım ben? Yurtta yer bulamamışım, öğrenci evinde iki arkadaşımla aynı odayı paylaşırsam ancak kalabiliyorum, sabah akşam poğaça, makarna yemekten kabız olmuşum, babam bana ayda 10 bin lira gönderirse onlar memlekette darboğaza giriyor, mezun olunca yüzbinlerce işsizden biriyim. Korkuyorum ya, geleceğimden korkuyorum. Bunu söyleyince de dayak yiyorum.”
Türkiye’de ve dünyada bu genç arkadaşımız gibi gelecek kaygısı yaşayan milyonlarca insan var. Peki ne yapacağız? Bir avuç zengin bizim kıyametimizi hazırlarken baskılara boyun eğip sessiz mi kalacağız yoksa itirazımızı yükseltmeye, hak ettiğimiz geleceği talep etmeye devam mı edeceğiz? Aslında ne yapmamız gerektiğini sokaklara çıkan, dersleri boykot eden üniversite öğrencisi arkadaşlarımız gösteriyor. Onlarca üniversiteden on binlerce genç geleceksizliğe, işsizliğe mahkûm edilmeye, liyakatsizliğe, demokratik hak gasplarına, baskılara itiraz ederek yatağından taşan nehir misali sokaklara aktı. Onlar geleceğine sahip çıkmanın yolunun yurt dışına çıkış yolları aramak değil bulunduğun yerde mücadele etmek ve değiştirmek olduğunu gösterdiler.
Zenginlerin gelecek tahayyülleri ile bizimki arasında uçurum var. Onlar kendi çıkarları uğruna dünyayı cehenneme çevirip yaşanmaz hale getirdikleri, kendilerininse sığınaklarında “huzur” ve lüks içinde yaşamaya devam ettikleri bir gelecek hayal ediyorlar. Biz ise bir avuç asalağın egemenliğine son verdiğimiz, dünyayı cehennemden kurtardığımız, yalnızca kendimiz için değil doğadaki tüm canlılar ve insanlık için yaşanabilir, mutlu bir gelecek istiyoruz. Bu nedenle bizim gelecek güvencemiz kıyamet sığınakları değil birbirimizle olan dayanışmamız ve mücadelemizdir. Bizim sığınaklarımız birbirimiziz!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
Son Eklenenler
- Soma Madenci Katliamının 11. yılında başta Soma’da olmak üzere çeşitli anma programları gerçekleştirildi.
- Bu 1 Mayıs’ta da her şeye rağmen alanlardaydık. “Yağmur Çamur Yağsa da Kış Kıyamet Kopsa da Biz Buradayız” dedik. İşçiler, emekçiler olarak, işçi sınıfının gençliği olarak alanlara çıktık. Biz de UİD-DER kortejinde Kadıköy’deydik. Yağmura ve soğuğa...
- 2025 1 Mayıs’ını büyük bir coşkuyla kutladık. Alanda olmak bana tarifsiz bir cesaret verdi. Binlerce işçiyle tek ses olmak, tek yumruk olmak en güzel duyguları yaşatıyor.
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu rüzgâr tribünleri için kanat üretimi yapan Amerikan menşeli TPI Compozit’in İzmir Menemen ve Çiğli’de bulunan fabrikalarında 13 Mayısta grev başladı.
- Somayı hatırlamak demek haksızlıklara, adaletsizliğe, sömürü düzenine karşı örgütlenmek demektir. Soma’yı hatırlamak demek hesap soracağımız günleri yakın eylemek için mücadele etmek demektir.
- Soma Katliamının üzerinden 11 yıl geçti. Soma’nın ardından Ermenekler, Torunlar, Hendekler, Amasralar, İliçler devam etti, ediyor. Erol Eğrekler katlediliyor, holdingler işçilerin kanıyla büyüyor. Patronlar siyasi iktidardan aldıkları güçle iş...
- DİSK, KESK, TMMOB, TTB, İstanbul Barosu ve İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, güvenlik görevlileri tarafından dövülerek katledilen işçi Erol Eğrek için 12 Mayısta Çalık Holding önünde eylem düzenlendi. Eyleme sendikalar,...
- Merhaba dostlar. 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Bizler de genç işçiler olarak 1 Mayıs’ta UİD-DER’le birlikte alanlardaydık. Sınıfımızın saflarında olmanın heyecanını yaşadık. Duygularımızı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
- Erol Eğrek’in katledilmesinin sorumlusu yalnızca Çalık Holding değildir. Mahkeme kararına rağmen işçinin kazanılmış hakkını 10 yıldır ödemeyen Çalık Holding’e hiçbir yaptırım uygulamayan; patronları denetlemeyen, adaletsizlik ve cezasızlığı temel...
- Yaşanan her türlü baskı ve zorbalığa karşı, işçi sınıfı kendi saflarında gücünü birleştirmeli ve öfkesini doğru adrese yönlendirmelidir. 1 Mayıs bu birliğin ortaya çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak önemli bir yere sahiptir.
- 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçti ama bıraktığı karanlık hâlâ silinmedi. O darbe devrimci hareketi ve örgütlü işçi sınıfını ezmek için yapıldı. Bugün hâlâ baskılarla karşı karşıyayız. Ama nasıl ki o karanlık günlerde Hasanlar, Haticeler...
- Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’a da büyük bir titizlik ve ciddiyetle hazırlandık. UİD-DER ailesi olarak çocuklarımızla, gençlerimizle kadın erkek hep birlikte kapitalizmi teşhir ettik. Ekonomik, sendikal ve siyasal taleplerimizi dosta düşmana...
- İstanbul Sultangazi’de bulunan Bezmialem Validesultan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin Okul Müdürü Refik Albayrak’a, İBB’nin dağıttığı ücretsiz yemeğin öğrencilere ulaştırılmasını sağladığı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kınama cezası...