Buradasınız
Mücadele ve kardeşlik ezgileri söylüyoruz/9
1 Ocak 2021 - 01:10
İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in dediği gibi, masallar insanlığı kaynaştırır. Dünden bugüne emekçi halkın bağrından doğmuş masallar sınırları aşmış, duvarları delmiş, adeta halkların ortak sesi olmuştur. İnsan topluluklarının ortak bir dili haline gelmiştir. Kuzey Afrika’nın Amazigh halklarının bağrından, Kabilya köylerinden doğup tüm dünyaya yayılan A Vava Inouva masalı da böyle bir masaldır. Bütün gün zeytinliklerde çalışan kız eve döndüğünde kapıyı çalar ancak orman canavarlarından korkan babası onun geldiğinden emin olmak için bileziklerini şıngırdatmasını ister… Bu masal soğuk ve açlığın bastırdığı akşamlarda Kabilya büyüklerinin küçük çocuklara anlattığı bir masal olarak yüzlerce yıl dilden dile aktarılır. Bu masalın bir benzeri Anadolu’da da vardır. Orman canavarını kurt temsil etmektedir. Her gün otlayıp yavrularına ot ve süt getiren keçi, kapıyı açmaları için yavrularına seslenir.
Cezayir’in billur seslerinden 2 Mayıs 2020’de hayata gözlerini yuman Idir (Hamit Ceryat) bu masalı yüreklere işleyen ezgilerle birleştirir. Küçük kızın babasıyla konuşmalarını bu ezgilerle tüm dünyaya dinletir. Şarkı pek çok dile çevrilir. Çocuklara söylenen ninni olur. Fakat kimisi de der ki bu masalda orman canavarı işgalci, sömürgeci Fransa, küçük Ghariba ise Cezayirli direnişçilerdir.
Cezayir halkı 2019’un Nisanında diktatör Abdülaziz Buteflika’yı devirdi. Idir, hayatını kaybetmeden önce, Cezayir halkının ayağa kalkmasını kast ederek şöyle demişti: “Bu anların temiz bir nefes gibi olduğunu itiraf ediyorum. Ve pulmoner fibrozis hastası olduğum için neden bahsettiğimi biliyorum.” Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bordieu, Idir’den şu sözlerle bahsetmişti: “O herkes gibi bir şarkıcı değil. Her ailenin bir üyesi.” Dinleyelim:
Fransa’nın meşhur imparatoru Napolyon’un orduları 1800’lü yılların başında Avrupa’yı bir boydan bir boya geçer ve İspanya’ya ilerler. İspanya’da silahlanıp Napolyon’un ordularına karşı direnen halkın arasında bir marş, dilden dile yayılmaya başlanır. “Ebro Nehri Geçidi” coşkulu ezgisiyle direnişin sembollerinden olur.
Sene 1936 olduğunda İspanya’da bir iç savaş patlak verdi. Hitler Almanya’sı ve Mussolini İtalya’sı, düzenin bekçisi olan faşist general Franco’ya her türlü desteği vermekten çekinmeyecekti. Bu savaş, her ne pahasına olursa olsun ayrıcalıklarını, sömürü düzenlerini korumak isteyen sermaye sınıfı ve büyük toprak sahipleri ile adalet, eşitlik ve özgürlük isteyen işçi ve emekçiler arasındaydı. Bu savaş, faşist Franco’nun tepeden tırnağa silahlandırılmış ordusuyla ekmeksiz, özgürlüksüz, topraksız ve umutsuz bırakılmak istenen halk arasındaydı. Ve halk umutlu ve cesur şarkılar söylüyordu… Dün Napolyon ordularına karşı söylenen Ebro Nehri Geçidi coşkulu ritmiyle yine dillerdeydi artık. “Yaşasın Beşinci Tugay” ya da “Ay Carmela” adıyla bilinir oldu. Faşist Franco güçlerine karşı savaşan, yürekleri özgürlük diye atanların direnç ve umut marşı oldu. Zulme ve zorbalığa karşı İspanya halkıyla yan yana savaşmak için dünyanın dört bir yanından insanlar aktı İspanya’ya ve tugaylar oluşturdular. Bu marşı aynı coşkuyla söylemekle kalmadılar kendi dillerine de çevirerek Ay Carmela’nın tüm dünyaya yayılmasını sağladılar. Rolando Alarco’nun sesinden dinleyelim…
UİD-DER’li İşçilerden Yeni Yıl Mesajları
“Dostların Arasında, Güneşin Sofrasında.” 1970’li yıllar Türkiye işçi sınıfının baharını yaşadığı yıllardı. Bereketli toprakları sulayan mücadele yağmurlarıyla işçiler fabrikalardan meydanlara bir sel olup akmış, doluya tutulan patronları ise korku salmıştı. Madenden, atölyeden, tezgâhtan, tersaneden hakkını almak için yola çıkan devrimci işçilere selam duran sayısız sanatçı yetiştirdi 70’li yıllar. İşçi sınıfının şairlerinin dizelerine müziği ile can veren, bu yağmurlarda ıslanıp yetişen sanatçılardan biriydi Timur Selçuk.
Nazım’ın “Türkiye İşçi Sınıfına Selam”ını kuyruklu piyanosunun tuşları eşliğinde Türkiye işçi sınıfının mücadeleci işçilerine iletti. Daha önce burjuvaların balo ve konser salonlarında duyulan piyano, artık grev meydanında, direniş alanında çalınıyordu. Çoksesli müziği savunup, yaptığı sayısız çalışmalarla çoksesli müziği sevdiren Timur Selçuk’un işçi sınıfı için bestelediği marşlar kitleler tarafından hep bir ağızdan, omuz omuza söyleniyordu. Ürettiği eserler bugün hala işçi sınıfının mücadele saflarında coşkuyla söylenmeye devam ediyor. Nazım’ın “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü”sünü bizlere dostların arasında söylettiren Timur Selçuk 2020 Kasım’ında yaşamını yitirdi.
2021’i dalgaları karşılayan gemiler gibi karşılıyoruz. Fakat tıpkı Selçuk’un seslendirdiği gibi, günün tüm zorlu koşullarına rağmen gövdelerimizle karanlıkları yara yara çıkacağız.
Londra’dan bir İşçi Dayanışması okuru
Fırtına Duracak mı?