Buradasınız
Kavel Direnişinde Hasibe Nine
8 Mart 2021 - 15:30
1950’lerden itibaren Türkiye’de köyden kente göç katlanarak artıyordu. Milyonlarca insan kent yaşamına uyum, iş bulma, barınma yani yaşamını sürdürebilme sorunuyla yüz yüze kalıyordu. Yoksulluk ve kent yaşamı kadınların da sanayiye katılmasının önünü açıyordu. Değişimin sancıları yaşanıyor, Türkiye’de atmosfer geri dönülmez biçimde değişiyordu. İşçi sınıfı büyüyor, uyanıyordu. UİD-DER Kadın Komitesinin hazırladığı videoyla, bu değişimin emekçi kadınlar cephesindeki sonuçlarına kulak verelim.
Yıl 1963. İstanbul’un emekçi semti İstinye. Patronlar, işçilerin ikramiye hakkını elinden almış, işçilerin temsilcilerini işten çıkarmış Kavel’de. İşçiler önce fabrika içinde başladılar greve ama patron grevi kırmak için fabrikayı tatil etti. Bunun üzerine işçiler, grevi fabrika önüne taşıma kararı aldılar. Onların öykülerini zaten biliyorsunuz. Onlar kışın soğuğunda fabrika önünde ateş yakıp ısınmakla kalmayan, Türkiye’de grev ateşini yakan işçiler. Elbette yalnız değiller. Eşler, çocuklar, analar, babalar, emekçi kadınlar fabrika önünde. Çoban ateşi yakılmış, işçi çocukları babaları üşümesin diye tepelerden çalı çırpı toplayıp ateşi besliyor. İşçiler fabrikadan çıkarken polis saldırısına uğradığında, polis coplarına karşı ellerinde şemsiyeleriyle en önde kadınlar var. Bu kadınlardan biri de Hasibe Nine, dinleyelim bakalım ne yapmış:
Tarih 7 Aralık 1964. Kadınlar dimdik duruyor, kararlı adımlarla yürüyorlar. Bu cesur işçi kadınlarımız 41 gün süren ve zaferle sonuçlanan bir grevin kahramanlarından. Bu grev Petrol-İş sendikasının yaptığı ilk grevdir. Berec Pil Fabrikasında gerçekleşen bu grevdeki 1100 işçinin 790’ı kadındır. Bu kadınlar Anadolu’dan göçüp gelmiş, Gaziosmanpaşa’nın gecekondu mahallelerinden fabrikalara akmışlardır. Grevci kadınlardan ikisinin dönemin İstanbul Valisinin otomobilinin önüne atlayarak fabrikadan içeriye girmesine izin vermediği anlatılır.
İşçi sınıfının daha örgütlü olduğu, daha güçlü bir dayanışma içinde bulunduğu dönemlerde emekçi kadınlar da örgütlenerek seslerini ve taleplerini duyurabilirler. Kadını erkekten zayıf ve aciz gören zihniyet zayıflar, su yüzüne çıkma imkânı bulamaz. Mücadele içinde el ele veren kadın ve erkek işçiler dayanışmanın ve eşitlik ilişkisinin anlamını kavramaya başlar. Böyle dönemlerde hem erkek hem de kadın, erkek egemen kapitalist toplumun dayatmalarından, kalıplarından sıyrılmaya başlar. Türkiye’de de sınıf mücadelesinin yükseldiği dönemlerde yani 1960’lı ve 70’li yıllarda, işçi sınıfının kadınları, kalıpları kırmaya, daha önce görülmedik biçimde örgütlenmeye, meydanlara çıkmaya, toplumsal yaşamın ve siyasetin her alanında yerini almaya başlamıştı. 1970’li yıllara girilirken işçi sınıfının nabzı daha da hızlanıyor, emekçi kadın daha da güçleniyordu.
Emekçi Kadınlardan 8 Mart Mesajları
Kapitalist sistemin bizleri mahkûm ettiği yaşam içinde “böylesi yaşamak değil” haykırışını çevremdeki bütün kadınların sözlerinde, yüzlerinde, yaşamlarında görüyorum. Mutsuzluklarının üstünü örtmek için başka rollere bürünüyorlar bu rolü kabullenerek, bazen çok mutlu bir insan gibi görünerek içlerindeki isyanı, öfkeyi acıyı bastırmaya çalışıyorlar. Ama ne zaman ki düzeni sorgulamaya, bilinçlenmeye başlıyorlar, o zaman zincirlerini ve kabuklarını kırıyorlar. Biz kadınlar “böylesi yaşamak değil” diyerek daha çok sahip çıkmalıyız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ve daha çok sarılmalıyız kavgaya, mücadeleye! Bu mücadele günü bize geçmiş mücadeleci kadınların bıraktığı bir mirastır. Unutmayalım ki insanlığın özgürleşmesi kadının özgürleşmesine bağlıdır ve emekçi kadını ancak örgütlü mücadele özgürleştirebilir. 8 Mart bize bir kez daha hatırlatıyor emekçi kadınların gerçek gücünü… Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! Yaşasın Örgütlü Mücadele!
Sancaktepe’den metal işçisi kadın