Buradasınız
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü: Sömürü Çarkı Çocukları Öğütüyor!
20 Kasım 2022 - 13:34
1989 yılında 20 Kasım, “özellikle savaş ve yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek” amacıyla Dünya Çocuk Hakları Günü ilan edildi. Peki, o günden bugüne ne değişti, bu düzen çocukları korumak için ne yapıyor? Hiçbir şey! Yoksulluk, açlık, savaş, mültecilik gibi sorunlar sadece yetişkinler için değil çocuklar için de giderek büyümeye devam ediyor. ILO ve UNICEF raporlarına baktığımızda otuzdan fazla ülkede 300 bine yakın çocuk, çocuk asker olarak savaştırılıyor. ILO’nun 2020 raporuna göre, dünyada 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek çocuğu olmak üzere toplam 160 milyon çocuk işçi var. Her 10 çocuktan biri, hâlihazırda çocuk işçi olarak çalışıyor. Bunların en az 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışıyor. Özellikle pandemi döneminde çocuk yoksulluğu ve şiddetli maddi yoksunluk katlanarak büyüdü. Artan işsizlik ve yoksulluk nedeniyle daha fazla sayıda çocuk, işçi haline geldi. Bu yüzdendir ki iş cinayetlerine kurban giden çocuk işçi sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.
Kapitalizmin tarihine baktığımızda, çocuk emeğinin sermaye sınıfı için ne denli tatlı ve baştan çıkarıcı olduğunu görürüz. Çünkü çocuk emeği son derece ucuzdur; savunmasız olan çocuklar üzerinde otorite kurmak ve uzun saatler boyunca çalışmayı dayatmak çok daha kolaydır. Ayrıca çocukların narin elleri, bazı sektörlerdeki en hassas işlerin üstesinden gelebilmektedir.
İngiltere’de çocukların gece çalıştırılmasının yasaklanmasına karşı çıkan bir demir-çelik haddeleme fabrika sahibi, o zaman şöyle hayıflanıyordu: “18 yaşından küçük kimseleri geceleri çalıştırma yasağı büyük güçlükler doğuracaktır, çocuk emeğinin yerini yetişkin erkek emeği ile doldurmanın yol açacağı masraf artışı bunların başında gelir.” Çünkü uzun saatler boyunca işe koşulan ucuz çocuk emeğine duyulan kapitalist iştah, dünden bugüne değişmeden kalmıştır.
1900’lü yılların başında ABD’deki dokuma fabrikalarında çalışan on binlerce çocuk vardı. Tatlı rüyalarla dolu uykuları yoktu. Onlar için oyun yoktu, doyasıya yemek, doyasıya kahkaha atmak yoktu. Ciğerleri pamuk tozuyla doluydu, canavar gibi makinelerin karşısında geçen ömürleri kısaydı. O günlerden bu yana söylenegelen Zor Zamanlar Pamuk Fabrikası Kızları şarkısı işte bu çocukları anlatıyor.
Geçtiğimiz yıl Mersin’in Akdeniz ilçesinde narenciye paketleme fabrikasında çalışan 13 yaşındaki Suriyeli Ula Kerem eşarbı makineye takılmış ve Kerem’in çocuk bedeni makineye sıkışarak can vermişti. Benzer bir kaza bu yıl da meydana geldi. Hatay Erzin’de yine narenciye fabrikasında kıyafeti makine sıkışan 14 yaşındaki mevsimlik çocuk işçi Dicle Nur Selçuk hayatını kaybetti. Samsun’da yaylada hayvan otlatan 13 yaşındaki Sefa Yıldız, tıpkı geçtiğimiz yıl Şırnak’ta hayvan otlatırken kayalıklardan düşüp hayatını kaybeden Muhammed Onan gibi çocuk yaşta yaşamdan koptu. Sefa hayvan otlattığı yerde ölü bulundu.
TÜİK’in 2021 verilerine göre Türkiye’de 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Ancak bu rakam gerçek tabloyu yansıtmıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisine göre Türkiye’de 2002 yılından beri en az 787 çocuk iş cinayetine kurban gitti. Çocuk işçiler hem Türkiye’de hem de dünyada güvencesiz, esnek ve ucuz işgücü kaynağıdır. Derinleşen ekonomik krizin etkisiyle yoksulluk giderek artmakta ve daha fazla çocuk, çocukluğunu yaşamaktan, eğitim-öğretime katılmaktan ziyade geçim yükü nedeniyle işçileşmektedir. Milyonlarca çocuk krizler, ekolojik kriz nedeniyle yaşanan kıtlıklar, seller, savaşlar yüzünden göç yollarına düşmekte, bilinmeyen diyarlarda aileleriyle yoksulluğu paylaşmaktadır. Afrika’da milyonlarca çocuk açlık çekmekte, açlık ve önlenebilir hastalıktan ölmektedir. Türkiye’de de mülteci Suriyeli çocuklar yaşam mücadelesi vermekte, sömürü çarklarında ezilmektedir.
“Çocuklara kıymayın efendiler!” diyordu Nâzım Hikmet. Fakat bu sömürü düzeni çoluk çocuk, genç yaşlı, Suriyeli Afrikalı demeden kâr hırsıyla, yoksul emekçilerin umutlarını, yaşamlarını söndürüyor. Sömürü çarkları arasında biten yaşamlar egemenlerin zerre kadar umurunda değil. Sermaye sahipleri kötülüğün cisimleşmiş halidir, yaşanan acılar karşısında adeta taştır. Çocuklarımızı, yaşamı, doğayı kapitalist sömürü mengenesinden kurtarmak için birleşmek zorundayız. İşyerlerimizde, sendikalarımızda, mahallelerimizde, işçi örgütlerimizde birleşmek ve sömürü çarklarını kırmak zorundayız!
İşçi sınıfının önderlerinden biri ne güzel demiş: Hiçbir şeyden hiçbir şey çıkar diye! Egemenler, sanki emek harcanmadan zenginlik ve kâr olabilirmiş gibi konuşurlar, sermayenin kaynağını bir esrar perdesiyle örtmek isterler. Oysa emek olmadan, emek gücü dönüştürmeden ne zenginlik ne sermaye ne de kâr oluşur… Bu fotoğraf, şu anda kapitalistlerin elinde biriken muazzam sermayenin ne pahasına olduğunu çarpıcı şekilde yansıtmıyor mu?
Nikbinlik, Nâzım Hikmet
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler
göre-
-ceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz...
Açtık mıydı hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi...
Hani şimdi bize
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
yalnız cumaları
yalnız pazarları..
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
ışıklı caddelerde mağazaları,
hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
açılır kara kaplı kitap:
zindan..
Kayış kapar kolumuzu
kırılan kemik
kan.
Hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir.
Ve
çocuklarımız işten eve
sapsarı iskelet gelir..
Hani şimdi biz..
İnanın:
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göre-
-ceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz.....