Şikâyet Etme, Mücadele Et!
Kocaeli/Gebze’den bir kadın işçi

Hem dünyada hem de Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçiler, zorlu çalışma ve yaşam koşullarıyla boğuşuyor, ağır baskılarla boğulduklarını, nefessiz kaldıklarını hissediyorlar. Yaşadığımız ülkedeki siyasi rejim nedeniyle bizler bunu çok daha derinden hissediyoruz. Elbette toplumun çok büyük bir bölümü haklı olarak siyasi ve toplumsal gidişattan, yaşadığı koşullardan çok rahatsız ve artık bir şeylerin değişmesini istiyor. Çok sayıda işçi ve emekçi değişim istediğini dile getiriyor. Ama ne yazık ki bu insanların pek çoğu değişimin bir kurtarıcı eliyle gelmesini bekliyorlar. Adeta sihirli değnekle bir anda olup biteceğini zannediyorlar. Değişimin öznesi ve bir parçası olabileceklerini, olmaları gerektiğini düşünmüyor, buna inanmıyorlar.
Mesela pek çok insan, yalnızca sandığa gidip oy verdiklerinde her şeyin bir anda değişeceğini umuyor. Çözüm bulma sorumluluğunu oy verdikleri parti ve adaylara havale ediyorlar. Mesela “hiç kimse bir şey yapmıyor” diye serzenişte bulunan insanlar, evlerinde oturarak hiçbir şey yapmayan insanlardan biri olmaya devam ediyorlar. Oysa siyasi iktidarın baskı ve zulmüne dur demek için mücadele edenleri, sesini çıkaranları desteklememiz, miting ve yürüyüşlerde yerimizi almamız gerekiyor. Mitinge veya bir işçi etkinliğine davet edilen kişi “işim var”, “düğünüm var”, “dersim var”, “bir Pazar günüm var, dinleneceğim” dediğinde, aslında şikâyet ettiği koşullar sürsün demiş olur. “Ben değil başkası yapsın” demekten başka bir anlama gelmiyor bu gerekçeler! Bu insanlar çözümü başkalarından bekleyerek, aslında sorunların sürgit devam etmesine, ağırlaşmasına neden oluyorlar. İster farkında olsun ister olmasınlar, gerçek budur.
Mevcut sorunların çözümü için sorumluluk almak, pasif şekilde beklemekten çıkıp belirleyen/özne olmak zorundayız. Kendimizi hareketsizliğin konforuna, bir kurtarıcının gelip bizi kurtaracağı hayaline kaptırırsak, harekete geçmezsek çözümün değil sorunun bir parçası oluruz. Ne oy verdiğimiz partiler, adaylar, süper kahramanlar çıkıp bizim adımıza mücadele edebilir, ne de tek başına onların mücadeleleri bize fayda getirir. Sorunlar kimin canını yakıyorsa çözüm de onun elindedir. Homurdanmak, “kimse bir şey yapmıyor” diyerek umutsuzluk yaymak yerine, harekete geçmeyi seçmeliyiz. Bizlerle aynı sorunları yaşayanlarla bir araya gelmek, ses çıkaranların sesine güç vermek, örgütlenmek çözümün ta kendisidir.
Kuru Ekmek
Mil-May Tekstil Patronu Geri Adım Attı
Son Eklenenler
- 2 Haziran akşamı Hindistan’ın Orissa eyaletine bağlı Balasore bölgesinde bir tren kazası meydana geldi. İki yolcu treni raydan çıkarak park halindeki yük trenine çarptı. 1200’den fazla insan yaralanırken en az 294 kişi yaşamını yitirdi. Modi...
- Gün geçmiyor ki bir işçi kardeşimizin daha ölüm haberini almayalım. Tuzla tersaneler bölgesinde Hidrodinamik Tersanesinde çalışan İbrahim Dal adlı işçi 5 Haziranda dubanın üstünde çalışırken denize düştü ve boğularak hayatını kaybetti. İbrahim Dal,...
- Kapitalizmin dünyanın her yerinde insanlığa cehennemi yaşattığı bir dönemden geçiyoruz. Büyüyen sorunlar karşısında kaçınılmaz olarak mücadele de büyüyor. Fransa’dan İran’a, İngiltere’den Peru’ya dünyanın her yerinde büyük protestolardan grev ve...
- Toplumun geniş kesimlerinin duyduğu hoşnutsuzluğun, öfkenin ve değişim isteğinin farkında olmamak mümkün değil. Değişim isteği özellikle gençlerde ve kadınlarda kendini dışa vuruyor. Özgürlüklerimizin kısıtlanmasına, horlanmaya, aşağılanmaya, yok...
- Türkiye’de gidişattan hoşnut olmayanların, o veya bu konuda değişim isteyenlerin sayısıyla son seçimde mevcut iktidara ve Erdoğan’a oy vermeyenlerin sayısı eşit değil. Şöyle ki; toplumun ekseriyeti yaşamın her alanına damgasını vuran krizlerden,...
- Rosa Luxemburg, yaşamını işçi sınıfının sömürüden kurtuluşu mücadelesine adamış cesur bir kadın ve işçi sınıfımızın sosyalist önderlerinden biri. Bu nedenle UİD-DER’in bizleri Jülide Kural’ın “Ben Rosa Luxemburg” oyunuyla buluşturacağını duyunca çok...
- Türkiye’nin çeşitli illerinde üretim yapan Şirikçioğlu Tekstil’de işçiler 2017 yılından bu yana sendikal mücadele yürütüyor. İşçiler çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerinin yükseltilmesi ve iş güvenliği önlemlerinin alınması talebiyle HAK-İŞ...
- İşçi sınıfımızın üç yürek işçisini Haziran ayında kaybettik. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet, 2 Haziran 1970’te Orhan Kemal, 2 Haziran 1991’de ise Ahmed Arif’in güzel yüreği artık atmaz oldu, söylenecek sözleri yarım kaldı. Fakat kalemlerini...
- Ben metal sektöründe çalışan bir işçiydim. İşçiydim diyorum çünkü hakkımızı aradığımız için işten çıkarıldık. İşveren biz işçilerin ve temsilcilerimizin taleplerini karşılamamak için her yola başvuruyordu. Sorunları çözmek bir yana daha fazla baskı...
- Seçimlerden önce siyasi iktidar türlü vaatler sıralamış, 24 Nisan-31 Mayıs tarihleri arasında kullanılan doğalgazın tamamının ve gelecek yıl Mayıs ayına kadar kullanılacak gazın ise ay bazında 25 metreküplük kısmının ücretsiz olacağını duyurmuştu. “...
- İşçi ve emekçileri ilgilendiren tüm alanlarda devasa bir sorunlar yumağı her geçen gün büyüyor. Ama bunlar seçim meydanlarında gündem olmadı. Sorunların üstü milliyetçilikle, hamasetle örtülmeye çalışıldı.
- Yunanistan'da Pire Emek Merkezi’nin çağrısıyla düzenlenen ve binlerce emekçinin, çeşitli sendikalardan temsilcilerin ve işçilerin katıldığı yürüyüşte “iş cinayetleri durdurulsun” denildi.
- Fransa’da Disneyland Paris işçileri artan hayat pahalılığına ve düşük ücretlere karşı ücret artışı ve çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle 30 Mayısta iş durdurdu.