“Lüksten”, Pardon “İtibardan Tasarruf Olmaz”!
Tuzla’dan bir kadın işçi

Son dönemlerde iktidarın belediyelerde yaptığı israf ve lüks harcamalar iktidara muhalif siyasetçiler ve muhalif basın aracılığıyla gündeme gelmeye başladı. Bir tarafta işçiler, emekçiler krizin yükü altında her geçen gün daha çok bedel ödemeye zorlanırken, diğer taraftan ise iktidardakiler devletin tüm olanaklarını kendi lüks ve şatafatlı hayatları için akıl almaz bir şekilde kullanmaya devam ediyorlar.
31 Mart yerel seçimlerinde iktidar İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybetti. İktidar uğradığı bu yenilgiyi kabullenmeyerek ve halkın iradesini hiçe sayarak İBB seçim sonuçlarını iptal ettirdi. İktidar 23 Haziranda yenilenecek İstanbul seçimlerini kazanabilmek için tüm gücünü seferber etti. 23 Haziranda ise bu kez daha büyük bir yenilgi ile İstanbul’u kaybetti. 31 Marttan 23 Hazirana kadarki iki seçim arasında İBB’nin kasasından 3 milyar 300 milyon liralık harcama yapıldığı açığa çıktı. 31 Martta belediyenin 26,7 milyar olan borcu, 23 Haziranda 30 milyar liraya çıkmış. Bu süre içinde İstanbul Belediyesine vekâleten başkanlık eden Vali Ali Yerlikaya bu haberler üzerine “Belediyenin rutin işleyişi içinde düzenli olarak gerçekleştirilen ödeme ve harcamalar yapılmıştır” diyerek durumu geçiştirdi. Vali, ülke derin bir kriz içerisindeyken 51 gün içinde bu kadar paranın nasıl ve ne amaçla harcandığını açıklamadı. İşçi sınıfı krizi iliklerine kadar hissediyorken, iktidar kendi siyasi çıkarları uğruna belediyenin kasasını boşaltmaktan geri durmuyor. Yoksulluk ve sefalet koşullarında yaşayan işçilerin, emekçilerin sırtına bu kadar borcu bindiriyor. Yine 31 Martta 82 bin olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi personel sayısı 23 Hazirandan önce 84 bin 500’e çıkmış. Yani apar topar 2 bin 500 kişi istihdam edilmiş. İktidarın 23 Hazirandan önce 2 bin 500 kişiyi oy devşirmek için işe aldığı gün gibi ortada.
Benzeri bir durum Diyarbakır Belediyesinde yaşanmıştı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin 31 Mart yerel seçimlerinde yeniden HDP’nin eline geçmesi ile kayyumun makam odasının görüntüleri halka teşhir edildi. Odanın görüntüleri akıllara durgunluk vermişti. Kayyum Cumali Atilla belediyede kendisine özel bir oda, ultra lüks koltuklar, döşemeler, bunlar da yetmezmiş gibi şatafatlı bir banyo yaptırmış. Halkın parasını, belediyenin olanaklarını kendi şatafatı için keyfince har vurup harman savurmuş.
İktidarın belediyelerin kasasını boşaltmasına bunun gibi onlarca örnek verilebilir. İsrafın haram olduğundan bahseden ve kendisini kitlelere bu şekilde pazarlayan iktidar sahipleri, lüks ve şatafatlı yaşamlarını her yerde işçi sınıfının gözüne sokmaktan geri durmuyor. İşçilerin hak arama mücadelesine gelince dinden, yetim hakkından bahsedenler, sıra kendilerine geldiğinde ise “itibardan tasarruf olmaz” diyorlar. Kriz koşullarında yaşam koşulları günden güne ağırlaşan, hakları gün be gün tırpanlanan biz işçilere milliyetçi duygular eşliğinde tasarruftan, milli birlik ve beraberlikten bahsediyorlar. Bize bunu diyen iktidarın kendisi saraylarından, lüks arabalarından ve siyasi çıkarları için keyfi harcamalarından taviz vermiyor. Cumhurbaşkanının sarayına öykünen parti içindeki siyasiler, bulundukları yerlerde kendilerine devletin olanakları ile “saraycıklar” kuruyorlar. Bir tarafta iktidar ve sermayedarlar işçi sınıfının sömürülmesiyle bolluk ve lüks içinde yaşıyor. Diğer taraftan ise işçi sınıfı kriz ile birlikte daha fazla işsizlik, yoksulluk ve ağır çalışma koşullarına mahkûm ediliyor.
Bu koşullarda işçi sınıfının sesi, itirazları baskıcı rejim tarafından susturulmak isteniyor. Ama iktidar eskisi gibi işçi kitlelerini aldatamıyor. Gerçekleri daha fazla gören işçiler, yalan ve dolanın hesabını da soracaklardır.
Askıdaki Beyin!
Son Eklenenler
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...