Bu İş-Sizlik!

Hep bir mucize olmuştur doğru işçinin doğru işte olması hali.

Hükümetlere, medyaya sorsan işsizlik azaldı, iş alanları artıyor.

Halka baksan işsizlikten aileler yıkılıyor, insanlar canlarına kıyıyor.

Biri çok sağlam bir yalan söylüyor arada ama bilemedik hangisi?

“Memlekette iş çok, millet iş beğenmiyor” diyor bir kesim.

Pamuk, fındık ve bilumum dönemsel hasat zamanı işsizlik oranının düştüğünü hesap ediyor diğer bir kesim.

İşsiziz, açız diye yakınıyor, hangi ülkenin vatandaşı olduğu belli olmayan, kabul görmeyen bir kesim!

İş var elbet ortalıkta ama hangi işçiye göre? Ne süreyle? Ne şartlarda?

İşi olan da çok, doğru! Ama evlerine gelecek hali kalanı eser miktarda.

İşsizlere gelince, onlar ara form, kararsız tayfa bu durumda!

Var olan iş; kapılara asılan A4 kâğıdına özenle yazılan “vasıfsız eleman aranıyor” ilanındaki bir ofisin olmazsa olmazı ofis boy, marketin bel kemiği kasiyer, olmadı tekstilin can damarı ortacılar. Mevcut işe aday olması beklenen ve iş beğenmeyen işsiz tayfa ise; ya yıllardır KPSS adı altındaki yalanla atanamayan öğretmen adayları, ya mezunu çok alanı yok işletme-iktisat mezunları… Liste uzar gider illa ki.

Derdimiz ne işi küçümsemek ne işçiyi yüceltmek,

Ama bunun da bir orta yolu olsa gerek.

Velhasıl iş çok, işçi çok ama denk yok, bu durumu gören hele hiç yok.

Haydi diyelim buldun üç aşağı beş yukarı dengini; ay sonunu getirecek maaş yok,

Hastaneye gidecek olsan patronunun yapması gereken sigorta yok,

Hafta sonu çoluk çocuk pikniğe gidelim desen işler yoğun izin yok.

Ha diyeceksin ki hiç mi iç açıcı bir iş yok?

Var elbet!

Fakat kusura bakma yeni mezunsun deneyimin yok!

Özel sektör desen bir prezantabıllık, fena esnek saatler almış başını gitmiş.

“Olsun ağabey yaparız” mı dedin? CV’de hani referans?

Tüm bu şartlara uyup bu iş bizlik diyorsan sürüye, olmaz bir yol olsa gerek diyorsan Can Yücel’e kulak ver;

“Dünya öküzün boynuzları üstünde dururmuş.

Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş.

Oysa dünya işçilerin omuzları üstünde dururmuş.

Kıpırdasın da gör, deprem nasıl olurmuş!”