İnatlaşmak mı, Birleşmek mi Kurtarır?
Gebze’den bir petrokimya işçisi

Bir sonbahar akşamı, havalar iyice soğumuş iki kardeş evlerinde iyice üşüdüklerini fark edip, sobayı yakmaya karar vermişler. Odunları sobanın içine bir bir yerleştirmişler. Üzerine bir miktar kömür ilave etmişler. Sıra odunları tutuşturmaya gelince kardeşlerden küçüğü “odunları benzinle tutuşturalım” demiş. Kömürlükten bir bidon benzin alıp gelmiş. Büyük kardeş “benzin sakat iş, çıra ile tutuşturmak en doğrusu” diye itiraz etmiş. Küçük kardeş, “ev bir an önce ısınsın istiyorsan çırayla uğraşmayalım, benzinle hızla tutuşturalım odunları” diye diretmiş. Küçüğün inadı devam edince büyük kardeş; “ne halin varsa gör, hele bir sorun çıksın ben o zaman sorarım sana” demiş. Küçüğü, yaptığı işten emin bir tavırla bir bidon benzini sobadaki odunların, kömürlerin üzerine boşaltmış. Kibriti çakmış, sobaya atmış. Bir anda parlayıveren sobadan sıçrayan alevler eşyaları tutuşturmuş.
Yükselen alevleri fark eden bir komşu yardıma koşmuş. Zile basmış, kapıyı çalmış ama nafile. Büyük bir endişeyle evin kapısını kırıp içeri girmiş. Bir de ne görsün; ev yanıyor ama kardeşlerin ikisi de sessizce oturuyor. Komşu gördüğü manzara karşısında hayretler içinde kalmış. “Evladım eviniz yanıyor, siz oturmuş seyrediyorsunuz, neden müdahale etmiyorsunuz?” diye bağırmış. Küçük kardeş pişmanlık içini kemirse de abisinin karşında hatalı olduğunu itiraf etmek istememiş. Umursamaz bir tavırla, “ne yangını, abartma canım, şuncacık alevden ne olur?” diye inadını sürdürmüş. Büyük kardeş de aynı umursamazlıkla “bana anlatma, bu salağa anlat, ben onu uyardım” demiş. İnatlaşma devam ederken ev yanıp kül olmuş…
İşçi kardeşlerim; bu hikâyeyi şundan anlattım: Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz etkisini git gide daha fazla hissettiriyor. Bunun sorumlusu patronlar sınıfı ve onların kâr düzenidir. Bu güne kadar patronların bir dediğini iki etmeyen, daha fazla kâr etsinler diye ülkeyi onlar için dikensiz gül bahçesine çeviren hükümetlerin payı da çok büyük elbet. Geçen gün çalıştığım fabrikadan bir işçi arkadaşım bana şöyle dert yandı: “Ya abi her çay molasında bazı arkadaşlar hakaret boyutuna ulaşan kelimelerle bizi suçluyorlar. Tamam, ben iki dönem iktidar partisine oy verdim ama iki çocuk babası, kiralık evde oturan bir adamım, bu krizden ben de herkes kadar etkilendim. Hiçbir zaman da böyle olsun istemedim.” Ben de “kardeşim ben senin samimiyetine inanıyorum. Bahsettiğin arkadaşların tutumlarını da tasvip etmiyorum. Patronlar domuz topu gibi birleşmiş bize saldırıyorken her zaman olduğundan daha fazla birlik olmamız gereken bir dönem bu dönem. Gereksiz ayrışmalarla bir sonuç alamayız. Bütün işçiler haklarımız için birleşmeli ve krizin faturasını bize kesmek isteyenlere karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz” dedim.
Patronlar sınıfı ve sermayenin sözcüsü hükümet, krizin faturasını hiçbir suçu olmayan işçi sınıfına kesiyor. Yılbaşında aldığımız zamlar enflasyon karşısında eridi gitti. Asgari ücret yoksulluk sınırının çok çok altına indi. Döviz kurları yükseldikçe gıdadan, beyaz eşyaya, temizlik ürünlerinden, kırtasiye malzemelerine her şey ateş pahası oldu. Motorin, benzin ve LPG’ye, elektrik, doğalgaz ve su faturalarına haftalık zamlar geliyor. Fabrikalarda, işyerlerinde işçi haklarına saldırılar ve işten atmalar başladı. Fakat birlik olamadığımız için işçiler fabrikalarında faydasız bir tartışmanın ve ayrışmanın içerisinde. Muhalefet partilerini desteklemiş işçiler sanki bu krizin sorumlusu iktidar partisine oy vermiş işçilermiş gibi onları suçluyor. Bir zam haberi ile karşılaştıklarında veya bir fabrikada işçi çıkarıldığını duyduklarında sanki kriz kendilerini de etkilemiyormuş gibi umursamazca “oh olsun, beter olsunlar, biz zamanında çok uyardık, onlar hep iktidarı destekledi” diyebiliyorlar. İktidarı destekleyen işçiler ise çok kötü bir durumun olduğunu içten içe hissetseler de, krizin olumsuz koşullarını derinden yaşasalar da ülkeyi yönetenlere toz kondurmuyorlar. Ya sessiz kalıyorlar ya da tam tersi şekilde her şeyin güllük gülistanlık olduğunu iddia ediyorlar. Memleket adeta yangın yerine döndü. İşçiler ise yapay kutuplaşmalarla, bölünmelerle felç edilmiş, reflekssiz kalmış. Hep beraber bir şeyler yapmazsak her şeyimizi kaybedeceğimiz aşikâr değil mi?
Daha Fazla İsmail Devrimler Ölmesin!
BBS Metalde Sendika Düşmanlığı
Son Eklenenler
- Sosyal medyaya, Türkiye’nin geleneksel sermaye kesimlerinin önde gelenlerinden olan bir annenin paylaşımı düştü.
- Birleşik Metal-İş ve Türk Metal sendikaları 4 Eylülde sendika genel merkezlerinde basın toplantıları yaparak TİS tekliflerini açıkladılar.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. 2 Eylülde İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresini iptal etti. İl Başkanı Özgür Çelik’i ve yönetimi görevden alarak yerine kayyum atadı.
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.