Buradasınız
Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
Ankara'dan bir işçi

Devasa gökdelenlerden muazzam teknolojik makinelere kadar ne varsa emeğin ürünüdür. Bu emeği veren, alın teri döken, üreten de işçi sınıfıdır. Ancak patronlar sınıfı işçilerin emeğiyle üretilenlere el koyar, tüm başarıların altına kendi imzasını atar. Muazzam güzellikte yapılar sanki kendiliğinden dikilmişlerdir ya da egemenler, krallar, patronlar “ol” demiştir de olmuştur! Bunlar belirli kişilerin isimleriyle anılırlar ancak var edilmesinde emeği geçen işçilerin adı bilinmez, emeği görünmez. Hayatın her alanında bu “görünür başarı” ve “görünmeyen emek” çelişkisi çıkar karşımıza.
Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza. Onları zirveye ulaştıran başarı hikâyeleri anlatılır. Peki nasıl varmışlardır Everest’in zirvesine? Onların başarılarının arkasında Nepalli yerel dağ rehberleri olan şerpalar vardır. Bölgenin iklimi gereği yüksek irtifaya alışkın ve dayanıklı yapıda olan şerpalar, tırmanışta turistlerin sırt çantalarını taşıyor, yolları açıyor, kamp alanına önceden gidip çadırları kuruyor, yemek hazırlıyorlar. Yaralanma ve acil durumlarda müdahale ediyor ve dağcıların oksijen seviyelerini sürekli kontrol ediyorlar. “Zirveye çıkan” zengin turistlere ise tırmanmak, dinlenmek ve yolculuğun tadını çıkarmak kalıyor. Zirveye çıkınca onlar madalya alıyor, fotoğraf çektiriyor. Belki de yaşamı boyunca bununla övünüyor. Ama tırmanış boyunca tüm kritik işleri yapan, üstelik Everest’in zirvesine yılda birkaç kez tırmanan şerpaların ismi anılmıyor. Bu zorlu yolculukta yaşamlarından olsalar da isimleri duyulmuyor, emekleri görmezden geliniyor.
İşçi sınıfı örgütlenip, gücünü ortaya koyamadığı sürece insanın soluğunu kesen Everest’in zirvesine tırmanmayı sağlayan şerpaların da devasa gökdelenleri diken inşaat işçilerinin de emeği değersiz görülecek. Zengin asalaklar hayatlarını keyifle yaşamaya devam ederken bizim yaşamımız harcanıp gidiyor bu düzende. Emeğiyle her şeyi var edenlerin taleplerini ortaya koyması ancak birlik olup güçlerini ortaya koymasıyla mümkün olur. Bir avuç asalak için değil, tüm insanlık için mutluluk mümkün olur.
Kütahya Şeker Grevi 3’üncü Gününde
- Everest’e Tırmanmak da Sınıfsal!
- Filler, Karıncalar ve Kıssadan Hisse
- “Bu Sene Hiç Kiraz Yediniz mi?”
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
Son Eklenenler
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...